Hristiyanlık dininin İslam dininden daha iyi olduğu iddiasıyla Müslümanlıktan çıkılır mı?

Tarih: 13.10.2015 - 08:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İslama karşı kurulmuş sitelerde, bir müslümanın hristiyan olma hikayesi onun ağzından anlatılmış. Kafam çok karıştı.
- Bu hikayede anlatılanlara tek tek cevap verebilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu soruda özetle Hristiyanlık dininin İslam dininden daha iyi olduğu belirtilmiştir. Bu da dört maddede özetlenmiştir. Cevabımızda bu maddeler değerlendirilecek ve her maddenin hemen altında, bir dinin üstünlük kriteri olarak ortaya konulan bu konular çerçevesinde Hristiyanlık ile İslam dini karşılaştırılacaktır.

İddia:

“Birincisi: İsa'nın "Ben Tanrı'ya giden tek yolum." demesiydi. Öbür dinlerin hepsi Tanrı'ya başka yollarla da ulaşılabileceğini söylüyordu. Bu da beni "Hangisini izlememiz gerektiğini nereden bileceğiz?" sorusuyla başbaşa bırakıyordu. İncil'de gördüğüm bu güven ve kesinlik bana da bir içgüdüsel güven verdi.”

Cevabımız:

- Evvela, İncillerde "ben Tanrı'ya giden tek yolum" ifadesine rastlayamadık. Öyle anlaşılıyor ki bu söz, yazarın -İncillerde dolaylı olarak vardığı- kendi kanaatini yansıtmaktadır.

- Bu sözün tam tersini gösteren sözler İncillerde mevcuttur. Mesela İncil’in bir ayetinde Hz. İsa şöyle diyor:

“Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü, gitmezsem, Tesellici (Faraklit=Ahmed/Hz. Muhammed) size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için, salâh için, ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir.” (Yuhanna, 16/7-13)

Yine İncil’deki diğer bir ayet şöyledir:

“Eğer beni seviyorsanız emirlerimi tutarsınız. Ben de Babaya yalvaracağım, ve o size başka bir tesellici, hakikat ruhunu verecektir; taki daima sizinle beraber olsun.” (Yuhanna, 14/15-16)

İncil’in bu ve benzeri ayetlerinde Hz. İsa: Kendisinden sonra gelen ve Allah’ın yolunu gösteren birinden söz ediyor. Demek ki, "ben Tanrı'ya giden tek yolum" ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır.

- Bununla beraber, eğer İncil’de Hz. İsa’ya ait böyle bir ifade açıkça bulunursa, bu takdirde bu farklı ayetleri ancak şöyle uzlaştırabiliriz:

"Ben Tanrı'ya giden tek yolum." ifadesi, Hz. İsa’nın peygamber olarak bulunduğu devri için söylenmiştir. Başka bir peygamberin geleceğini bildiren ifadeler ise, kendisinden sonra gelecek olan bir peygamber için kullanılmıştır. Ondan sonra gelen en son peygamberin Hz. Muhammed olduğuna hiç şüphe yoktur.

İddia:

“İkinci önemli nokta:  İncil ve Hristiyanlık günah konusunu çok farklı bir şekilde ele alıyordu. İncil Tanrı'ya iman ettiğim takdirde günahlarımın affedileceğini söylüyordu. Bütün öteki dinlerde günahların bedelini bir şekilde ödemek gerekiyordu. Ben günahın gerçek anlamını anladığım zaman bunların bedelini ödeyemeyeceğimi de anlamıştım. Benim affedilmeye ihtiyacım vardı.”

Cevabımız:

Bu söz de önceki söz gibi, yazarın vardığı bir kanaatin ifadesidir. İncillerde doğrudan böyle bir ifadeye rastlayamadık. Bu bir...

İkincisi: Allah’a iman etmek, ancak isim ve sıfatlarıyla Ona doğru bir şekilde iman etmekle mümkündür. Allah’ı bu şekilde tanıtan ve böyle bir Allah tasavvuruyla iman etmeyi ön gören Kur’an’ı esas almak gerekir. Çünkü önceki kitaplarda bu tarzda arı-duru bir şuurla Allah’a iman konusu işlenmemiştir. Bunun sebebi, Hz. Adem’den Hz İsa’ya kadar eski zamanlarda -aralarında bazı farklar olsa bile- genel olarak insanlar soyut kavramlar hakkında detaylı bilgiyi kavrama kapasitesine sahip değillerdi. Onun için o kitaplarda Allah’ın vahdaniyeti/birliği kısa kısa anlatılmıştır. Ancak, hükmü kıyamete kadar gelen bütün insanlar için geçerli  ve en son vahiy olan Kur’an’da Allah’ın isim ve sıfatları çok detaylı bir şekilde ortaya konulmuştur.

- Bu ifade hem dinlerin gönderiliş amacına, hem akıl ve mantık ölçülerine tamamen terstir. Dünyanın hiç bir yerinde imtihanlar boşuna yapılmaz. İmtihan, imtihana tabi tutulan insanlardan çalışkan olanlarla tembel olanların ayırt edildiği bir testtir. Herkese toptan “sınıf geçme” sonucunu doğuran bir imtihan abesle iştigaldir. Allah böyle bir işten sonsuz uzaktır. Eğer öyle olsaydı, cennet ve cehennemin ne manası kalırdı.

- Bununla beraber, böyle bir ifadeyi doğru kabul etsek bile, bunun anlamı şudur: “Hz. İsa’nın peygamber olarak gönderildiği İsrailoğullarından kim ona iman eder ve bu imanın gereğini yerine getirirse kurtulur. ” Bu hüküm, bütün peygamberler için geçerlidir.

- Kaldı ki, Hristiyanlar, maalesef bir olan Allah’a da inanmıyorlar. Onlar “TESLİS” denilen- “baba-oğul- kutsal ruh”- üçleme koalisyonundan müteşekkil bir “tanrı” tasavvuruna sahiptirler. Yani, sorudaki ifade doğru olsa bile (ki doğru değildir), şu andaki Hristiyanların teslis akideleri onları doğru yoldan saptırdığı için, gerçekte “Tanrıya iman”dan da mahrumdurlar.

İddia:

“Üçüncü önemli nokta: Cennete gitmek benim ne kadar çalıştığıma ve ne yaptığıma bağlı değildi. Seneler boyunca ben daha iyi yapmak mutluluğu ve iç-huzuru kazanmak için çabalamış ama sonunda bunun benim çabamla olamayacağını görmüştüm. Şimdi İncil'de gördüğüm, Tanrı'nın bana "ben sana o huzuru vereceğim, senin uğraşmana gerek yok" dediğiydi.

Cevabımız:

- İslam dininin hükmü çok açıktır: Hz. İsa dahil, daha önceki peygamberler döneminde bulunan ümmetlerden kim Allah’a iman ve onun emir ve yasaklarına riayet ederse, cennete girer. Hz. Muhammed’in ümmeti de aynı kurala tabidir. Hz. İsa’nın:  “Yol ve hakikat benim; ben vasıta olmadıkça, Babaya kimse gelmez.” (Yuhanna,14/6) şeklindeki sözlerinden de bunu anlamak gerekir.

- Kur’an’da ehl-i kitabın bu tür iddiaları kesin olarak reddedilmiştir.

“Yahudiler ve Hristiyanlar; ‘Biz Allah’ın oğulları ve O’nun sevdikleriyiz.’ dediler. De ki; 'O halde niçin Allah size günahlarınızdan dolayı azap ediyor?' Hayır, siz O’nun yarattıklarından bir beşersiniz/insansınız. O, dilediğini mağfiret eder, dilediğine de azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin mülkü Allah’ındır. Ve en son dönüş yalnız Onadır.” (Maide, 5/18)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

- Kur’an’da onlarca yerde evrensel bir kural olarak iyi insanların cennete kötü insanların cehenneme gideceği vurgulanmıştır. Kur’an’ın bu konudaki özet olarak verdiği bilgi şöyledir:

“Şüphesiz iyi insanlar cennettedir/cennetliktir. Ve yine şüphesiz ki kötü insanlar cehennemdedir/cehennemliktir.” (İnfitar, 82/13-14).

Ve hiçbir ayette Hristiyanlar bu hükmün dışında bırakılmamıştır.

“(Allah vadettiği mükâfat) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitabın kuruntularına tabidir. Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için Allah'tan başka ne bir veli/dost ve ne de bir yardımcı bulamaz. Erkek olsun kadın olsun kim mümin olarak iyi ve yararlı işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar bile hakları yenmez.” (Nisa, 4/123-124)

Kırk yönden mucize olan Kur’an’ın bu açık beyanı ortada iken, başka söz aramak akla ziyandır..

İddia:

“Dördüncü önemli nokta ise:  Tanrı'nın beni ben olduğum için sevdiği, benim Tanrı'nın sevgisini kazanmak için hiç birşey yapmaya gereksinimim olmadığı idi. Bu benim ömrümde ilk kez karşılıksız sevgiyle karşılaşmamdı.

Bu dört önemli nokta bana Hristiyanlığın Yüce bir Tanrı dini olduğunu, insanlar tarafından yapılmış bir din olmadığını gösterdi. Bir gün İncil'i okurken Yuhanna 15:16 dikkatimi çekti. "Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım. Öyle ki, benim adımla Baba'dan ne dilerseniz size versin."

Cevabımız:

“Benim Tanrı'nın sevgisini kazanmak için hiçbir şey yapmaya gereksinimim (ihtiyacım) olmadığı...” ifadesi baştan sona yanlıştır. Çünkü, sevgi itaat etmeyi gerektirir. Seven sevdiğinin emirlerine göre hareket eder. İncil’in şu ayetleri de bunu göstermektedir:

“İsa(birisine) cevap verip ona dedi: Kim beni severse, sözümü tutar; ve Babam onu sever...” (Yuhanna, 14/23);

“Babam beni sevdiği gibi ben de sizi sevdim; benim sevgimde durun. Eğer emirlerimi tutarsanız, benim sevgimde durusunuz; nasıl ki ben babamın emirlerini tuttum ve onun sevgisinde duruyorum.” (Yuhanna, 15/9-10)

İncil’in bu ifadelerinden açıkça anlaşılıyor ki, bir kimse Allah ve resulüne iman edip salih amel işlemeden onlar tarafından sevilmez.

Bu hususu Kur’anda da ifade edilmiştir:

“(Resulüm! De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana (emirlerime) uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran, 3/31).

- İncil’deki “Benim adımla Baba'dan ne dilerseniz size versin." ifadesinin manası şudur: “Beni peygamber olarak kabul edip, bana iman edip, emir ve yasaklarıma göre hareket ederseniz, Allah arzularınızı yerine getirir ve (ahirette) size cennetin sonsuz nimetlerinden verir.”

Bu kural, bütün dinlerin temel mesajıdır. Bu mesajın özeti şudur:

a) Allah, kendisine şirk koşup tövbe etmeden -kâfir olarak- ölenleri asla bağışlamaz.

b) İyi kullarını cennete koyar.

c) İmanlı olarak öldüğü halde günahkâr olan kötü kullarından dilediğini cezalandırır, daha sonra cennetine koyar. Dilediğini affeder -cezalandırmadan- cennete koyar.

Teslis akidesine sahip olan Hristiyanların a şıkkını iyi düşünmelerini tavsiye ederiz.

İlave bilgi için tıklayınız:

"İncil'i özetle deseler 'sevgi' derim. Kur'an'ı özetle deseler 'Mekke ... 
Günah işleyen kişi tövbe etmekle günahlarından kurtulabilir mi?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun