Hicr suresi 22. ayette geçen "levakıh" ifadesinin "aşılayıcı rüzgârlar" olarak tercümesi doğru mudur?

Tarih: 10.11.2011 - 06:13 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hicr Suresi, 22. Ayet:

"Rüzgârları da aşılayıcılar olarak gönderdik. Gökten su indirdik de onunla sizi suladık; yoksa siz onu toplayıp depolayacak değilsiniz."

«Levakıh», «lakıh»ın çoğulu olup «yüklü» anlamındadır. Rüzgârlara «yüklü» denilmesi teşbih-i beliğ yoluyladır. Yağmur bulutuyla gelen rüzgâr, yüklü deveye benzetilmiştir. Çünkü o rüz­gâr o bulutu yüklenmektedir.

«Levakıh» lâfzının, mülakin (aşılayıcı) demek olması da müm­kündür. Yani, kastedilen ağaçların ve bulutların rüzgâr yoluyla aşılanmasıdır. İbn Ebi Dünya'nın Katade'den rivayet ettiğine gö­re, "aşılayıcı ve yüklü rüzgârlar güneyden esen rüzgârlardır." (Bu­nun benzerini Deylemi zayıf bir senedle Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir). (bk. Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 9/198-209.)

Ebu Ubeyde'nin benimsediği görüşe göre, levakıh kelimesi burada, mulkıha kelimesinin çoğulu olan mülkıhât (aşılayıcılar, aşılayanlar) anlamındadır. 

"Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderdik."

Rüzgârların iki ayrı aşılama görevi var. Birincisi, bulutları harekete geçirip pozitif elektrik yüklü bulutu, negatif elektrik yüklü buluta doğru çekip müthiş bir elektrik akımı meydana getirmesini sağlamasıdır. Bu doğ­rultuda yapılan ciddi araştırmalara göre, pozitif ve negatif yüklü iki bulut kümesi birbirinden, yani pozitif pozitiften, negafit de negatiften kaçar, fa­kat Allah'ın bunları estirdiği rüzgârla birbirine yaklaştırmasıyla bir incizap meydana gelir ve o sebeple birleşen bulutların her tarafı elektrikle, yüklenir. Yağmur bunun kaçınılmaz neticesidir.

İkincisi ise, bitkilerin üreme organları çiçeklerdir. Ancak bunların bir kısmı «birevcikli bitkiler», bir kısmı da «ikievcikli bitkiler»dir. Birevciklilerde aynı kök üzerinde çiçeklerin bazısı dişi, bazısı da erkektir. İkievciklide ise, erkek ve dişi çiçekler ayrı kökler üzerindedir, Döllenebilmesi için erkek ve dişi hücrelerin birleşmesi gere­kir. Bunun için de çiçek tozunun dişi organın tepeciğine konması lâzımdır. İşte bu döllenme işi rüzgârlar ve böcekler vasıtasıyla gerçekleşir. Şöyle ki: Rüzgâr, erkek organ tozunu alıp dişi organa nakleder. Böcekler de ayak­ları ve kanatları ile bunu birinden diğerine aktarırlar.

Kur'ân ilgili âyetle rüzgârın birçok yararlarından ikisini açıklıyor. Ay­nı zamanda bununla ilâhî plânın kusursuz işlediğini ve uygulandığını haber veriyor. Böylece ilâhî kudretin kemal mertebesinde bulunduğunu ispatlayan bir hakikatle ilme ışık tutuluyor, ilim adamına hareket noktası belir­leniyor. Günümüzdeki bilimsel araştırmaya gelince, Kur'ân'ı tasdîk etmek­te ve o istikamette yeterli bilgi verebilmektedir.

Özetleyecek olursak, Kur'ân ile ilmin belli konularda, sonuç alınan araş­tırmalarda birleştiğini söyleyebiliriz. Nitekim bugüne kadar yapılan araş­tırma ve incelemelere göre, 250.000 çiçek tozu türünün mevcut olduğu tesbit edilmiştir. Hiç birinin diğerine uymadığı, benzemediği de kesindir. Bu­na parmak izlerini misal verebiliriz, yeryüzünde yaşayan milyarlarca insan­ların parmak izleri mutlaka birbirinden ayrıdır; biri diğerine benzemez, işte çiçek tozları da öyle..

Kâinatta ne kadar mükemmel bir düzen ve dengenin hâkim olduğunu, her şeyin yüklendiği programı kusursuz uyguladığını, plândaki yerinden ve amacından sapmadığını pekâlâ anlıyoruz. O halde bunca sağlam belgeler ve deliller ortada dururken, Allah'ın varlığına delâlet eden başka belgeler arayıp bulmaya gerek var mıdır? Sadece çiçeklerin ve bulutların aşılanma olayı aklını kullanan kimse için yeterli delil değil midir?

(bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 6/3210.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun