"Hiçbir Peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir." Al-i İmran, 161 ayetinin iniş sebebi nedir?

Tarih: 10.11.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hiyanet yaraşmaz; haksızlık kim yaparsa, kıyamet günü yaptığı ile gelir, sonra, haksızlık yapılmaksızın herkese kazanmış olduğu ödenir." (Al-i İmran, 3/161)

Uhud Savaşı'nda Hz. Peygamber (asm)'in stratejik bir noktaya yerleştirdiği okçuların bir kısmı, başlangıçta İslâm ordusunun müşrik saldırılarını püskürt­tüğünü görünce zaferin kazanıldığını ve herkesin aldığı ganimetin kendisinin olacağını zannederek nöbet yerini terkettiler. Onların bu şekilde görev yerlerini bırakmaları savaşın Müslümanlann aleyhine dönmesine sebep oldu. Hz. Peygam­ber (asm)

"Bizim ganimetleri taksim etmeyip gizleyeceğimizi mi sandınız?"

buyurarak, bu konuda onların zihninde uyanan bu şüphelere îmada bulunarak, böyle bir dav­ranışın kendisine asla yakışmayacağına işaret buyurmuştu. Bu âyetin de bu tür kuşkulara cevap olmak üzere indiği rivayet edilmiştir.

Başka bir rivayete göre ise âyet Bedir Savaşı'nda elde edilen ganimetlerin taksimi sırasında, kayıp bir eşya için, münafıkların "Herhalde Muhammed almıştır." demeleri üzerine inmiştir.(1)

"Ganimet mallarından bir şeyi gizlice alıp zimmetine geçirmek" anlamına gelen "gulûl" kelimesi, genel olarak kamu malında yolsuzluk ve suistimali ifade et­mektedir. Âyet, peygamberlik göreviyle kamu malına hıyanetin bağdaşmasının mümkün olmadığını, böyle bir yolsuzluğun hiçbir peygambere yakışmayacağını, dolayısıyla Hz. Peygamber (asm)'in de bundan münezzeh olduğunu vurgulamaktadır. O, insanların en doğrusu, ahlaken en üstün olanı ve Allah'tan en çok korkanıdır. Böyle bir kimsenin ganimet malını zimmetine geçirmek gibi bir haramı işlemesi veya kamu malında yolsuzluk yapması düşünülemez. Zaten tarih ve siyer kaynaklan da onun dünya malına değer vermediğine şahitlik etmektedir.

Hz. Peygamber (asm) başka yönlerden insanlara örnek olduğu gibi(2) yönetici olarak da en mükemmel örnektir. O, başta dürüstlük olmak üzere yöneticilerde bulunması gereken özellikleri taşımaktaydı. Devlet ve milletin emanetlerinin korunması hususunda son derece titizlik göstermiş, yöneticilerin zaruri ihtiyaçları dışında devlet malından bir şey almamalarını ve onu titizlikle korumalarını istemiştir.(3) 

Nitekim bazı hadislerde devlet işlerinin aksamaması ve başarılı bir şekilde yürütülmesi için, görevlinin zaruri ihtiyaçlarının devlet bütçesinden karşılanması gerektiği ifade edildikten sonra, zaruri ihtiyaç ol­madığı halde devlet bütçesinden haksız bir şekilde faydalanmak hıyanet sayılmış, hatta yöneticilerin hediye kabul etmeleri dahi yolsuzluk olarak nitelendirilmiştir.(4)

Hz. Peygamber (asm) birçok hadisinde, kamu malından bir şeyi zim­metine geçiren kimsenin kıyamet gününde o malı sırtlanmış olarak Allah'ın huzu­runa geleceğini, bütün mahşer halkının bu manzarayı göreceğini, daha hesaba çekilmeden ve cezası verilmeden önce halkın huzurunda rezil olacağını haber ver­miş, bu konuda devlet görevlilerini sürekli olarak uyarmıştır.(5)

"Sonra, herkese kazanmış olduğunun karşılığı kendileri haksızlığa uğratılmaksızın tastamam ödenir."

mealindeki cümle de, kamu malını zimmetine geçirmenin cezasız kalmayacağını ifade etmektedir.

Dipnotlar:

1. İbn Atıyye, 1,534; Reşîd Rızâ, IV, 215
2. bk. Ahzâb 33/21
3. Müsned, IV, 229
4. Müsned, V, 424
5. bilgi için bk. İbn Mâce, "Cİhâd", 34; Taberî, IV, 158-161

(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: I/526-527.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun