Duada sadece salavat getirmek ile ilgili hadisi nasıl algılamalıyız?

Tarih: 09.12.2014 - 09:53 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hibban b. Münkız anlatıyor: Adamın biri “Ya Resulallah! Duamın üçte birini senin için yapayım mı? Sana salavat getireyim mi?" diye sorunca, Resulullah (as) "Evet, dilersen." buyurdu. "Üçte ikisini" dedi "Evet, dilersen." buyurdu. "Bütün dualarımı sana tahsis edeyim mi? Duamın tamamında sana salavat getireyim mi? dedi. Resulullah (asm) "Bu takdirde Allah dünya ve ahiretinle ilgili arzu ve ihtiyaçlarını karşılar." buyurdu.-Hadisi Taberanî ve Ebu Nuaym tahriç etmiştir.(bk. Kenzu’l-Ummal, h. No: 4001) (Sorularla İslamiyetten alıntı).
- Bu Hadis-i Şerifte geçen duada salavat getirmek ile Furkan Suresi 77. Ayet-i Kerime'de ise 'Duanız olmazsa (لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ) Rabbiniz size değer vermezdi.' demektedir. Risale-i Nur'da Üstad 'vermeyi istemeseydi istemek vermezdi' (Mektubat 302) demektedir.
- Bu Hadis-i Şerif ve Ayeti Kerime'den yola çıkarak üstadın sözüne de istinaden sorum şudur:
1) Eğer Hadis-i Şerife dayanarak sadece salavat getirsek. Ayeti Kerime'de geçen dua tam yerini buluyor mu?
2) İstek ve arzularımız veya sıkıntılı bir dönemimizde niyazımız, necatımız yerine de Salavat-ı Şerife mi okumalıyız?
3) Mübarek gün ve gecelerde çok faziletli dualar virdler var, bunlar yerine de Salavat'ı mi tercih etmeliyiz?
4) Hadis-i Şerif zahiren ayete muhalif görünse de bu anlayış eksikliği şahsi kemalatımızın eksikliğindendir diye düşünüyorum?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1) Önce hadisin sıhhatini ve ne anlama geldiğini tespit edelim:

Hafız heysemi, Taberani’nin rivayetini “Hasen/iyi” olarak değerlendirmiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, h. no: 17281)

- Benzer bir rivayeti Tirmizi’de görüyoruz. Bu rivayete göre, Hz. Peygamber Allah’ı çokça zikretmeyi tavsiye ettiği bir sırada, Ubey b. Kâb:

“Ey Allah’ın Resulü! Ben sana çok salavat getiriyorum; dualarımdan ne kadarını sana tahsis edeyim?” diye sordu.
“İstediğin kadar.” diye buyurdu. Ubey:
“Dörtte biri olsun mu?” deyince,
“Ne kadar istersen; şu var ki ne kadar fazla yaparsan senin için o kadar hayırlıdır.” buyurdu. Kâb:
“Üçte biri?” dedim, buyurdu ki:
“Nasıl istersen; tabii ki ne kadar fazla yaparsan, senin için o kadar hayırlıdır." Nihayet bu diyalogda, Ubey,
“Duanın yarısını, üçte ikisi?..”ni de sormuş, yukarıdaki cevapların aynısını almıştır. En son Ubey:
“Dualarımın hepsini sana tahsis edeyim mi?” dedim. Buyurdu ki:
“Bu takdirde bu duaların senin bütün gam-kederlerine kafi gelir ve (bu vesileyle) günahların bağışlanır.” (Tirmizi, Kıyamet, 23) Tirmizi bu hadis senedi için “hasen” demiştir. (a.y)

- Hadisin özeti şudur. Ubey b. Kâb, en son ifadesinde Resulullah’a: “her zaman kendisi için yaptığı dua yerine ona salavat getirmesinin doğru olup olmadığını” sorumuş; Hz. Peygamber (asm) de “bunun çok güzel olacağını, dünya ve ahiretle ilgili bütün sıkıntılarının giderilmesine vesile olacağını” bildirmiştir. (bk. Tuhfetu’l-Ahvezi, 7/129-130)

- Salavat-ı şerife de bir duadır. Bu sebeple salavat da ayette ifade edilen duanın yerine geçiyor.

2) Hadiste başka duaların yapılmayacağına dair bir ifade yoktur. Mesele, salavatın da makbul bir dua olduğu ve onun gibi faydasının olduğunun açıklanmasıdır. Yoksa, sıkıntılarımızın giderilmesi için gereken duaları elbette yapacağız. Örneğin: “hastamıza şifa” dileriz. Peygamberimiz (asm)'in değişik konularda yaptığı onlarca duası vardır.

3) Bu gibi özel gecelere mahsus virt ve duaları okumak önemlidir. Şayet söz konusu gecelerdeki “vird”ler sahih hadislerde varsa, o daha da önem kazanır.

Zaten her duanın başında ve sonunda salavat gibi makbul bir dua yapmanın önemli olduğu bilinmektedir.

- Bir duanın makbul olmasının vesilelerini sayan Bediüzzman Hazretlerinin, şu ifadeleri de konumuza ışık tutmaktadır:

“Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli, sonra makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçı gibi zikretmeli ve âhirde (duaların sonunda) yine salavat getirmeli. Çünkü iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.” (bk. Mektubat, s. 279)

4) Sizin bu itirafınız hepimiz için geçerlidir ve doğrudur. Sahih bir hadis ifadesi ile Kur’an’ın ifadesi elbette çelişmez... Görünürdeki olan hususlar bizlerin kavarama kabiliyetimizin yansımasıdır. Bu düşünce iman şuurunun verdiği bir teslimiyettir.

Yaptığımız kısa açıklamaların da bu konuya ışık tutacağını düşünüyoruz.

İlave bilgi için tıklayınız:

İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun