Döşek / yatak edinmek günah mı?
- Peygamber Efendimize bir yatak yapılması istenmiş, ancak o bunu kabul etmemiş.
- Bu durumda yatak ya da döşek edinmek günah mı?
Değerli kardeşimiz,
Helal ve merşu yollarla, israfa girmeden döşek ya da yatak edinmek elbette günah değildir.
Ancak Hz. Peygamber (asm) Efendimiz her konuda rol model olduğu için, bu konuda da önceki yaşatışına devam etmiş, zühde yönelik bir hayatın daha tercihe şayan olduğunu hâliyle ve sözleriyle göstermiştir.
Konuyla ilgili rivayet şöyledir:
Abdullah İbni Mesud radıyallahu anh şöyle dedi:
Resulullah aleyhissalatü vesselam bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
– Ya Resulallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resül-i Ekrem (asm) şöyle buyurdular:
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.” (Tirmizî, Zühd 44)
Peygamber Efendimiz (asm) lükse ve rahata düşkün değildi. İçinde yaşadığı toplumun hayat şartlarının üstünde bir yaşayışı hiçbir zaman arzu etmedi. Her konuda olduğu gibi, evinin tanzimi ve kullandığı ev eşyalarında da sahabilere ve ümmetine örnek teşkil etti.
Hz. Peygamber (asm), hayatı boyunca her türlü dünyalık imkânı elde etme gücüne sahipken, böyle bir şey istemedi, zühdü ve tevazuu da terk etmedi. Kuş tüyünden, yünden veya pamuktan yapılmış rahat bir döşekte yatma imkanına sahipken, vücudunda iz bırakan bir hasır üzerinde yatmayı tercih etti.
Oysa yıllarca hizmetinde bulunan aziz sahabi Enes İbni Malik’in ifadesiyle Peygamberimizin (asm) vücudu bir ipek kadar hassas ve nazik idi. Buna rağmen, sahabe-i kiramın kendisini rahat ettirecek ve vücudunda iz bırakmayacak yumuşaklıkta bir döşek hazırlama teklifini kabul etmedi. Her zaman ifade ettiği gibi, dünyaya onu hiç terk etmeyecekmişçesine bağlanmadığını hatırlattı. Hatta, dünyadaki hayatının, bir ağacın gölgesinde dinlenecek kadar kısa olduğunu belirterek, lükse, rahata ve israfa düşkünlüğün bir Müslümana yakışmadığını kafalara ve kalplere yerleştirdi. Nasıl bir ağacın gölgesi sürekli değilse ve sadece güneş varken gölgenin hükmü söz konusu ise, insan da bu dünyada sürekli olmayıp geçicidir. Aynı şekilde dünya da geçicidir.
Bu sebeple insanları aşırı derecede dünyaya özendirip bağımlı hâle getirmek, dinimizde hoş görülmemiştir.
Bu durum, dünyanın meşru olan nimetlerinden faydalanmama anlamına gelmez. Sadece, zühde yönelik bir hayatın daha tercihe şayan olduğunu ortaya koyar. Buna göre:
- Hz. Peygamber (asm), kendi şahsi hayatında zühdü tercih etmiş ve ümmete bu yönde tavsiyelerde bulunmuştur.
- Dünya hayatı gelip geçicidir. Bu sebeple bağlanıp kalmaya değmez.
- Güzel ve hayırlı davranışlarla ahiret hayatına hazırlanmak gerekir.
- Maksadı daha iyi anlatabilmek için benzetme ve misaller kullanmak caizdir. (Riyazü's-Salihin - İmam Nevevi Tercüme ve Şerh)
İlave bilgi için tıklayınız:
- İyi bir kul olmak için dünyayı terk etmek mi lazım?
- "Dünya için ahireti, ahiret için dünyayı terk eden sizin hayırlınız ...
- “Dünyayı kesben değil kalben terk etmek” ne demektir?
- Dünya sevgisi hakkında farklı değerlendirmeler yapılıyor...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- HZ. RESÛLULLAH`IN VEFÂTINDAN SONRASI VE DEFİN
- "Şu üç şey Âdemoğlunun saadetindendir; saliha bir hanım, geniş ev, rahat binek." hadisi açıklar mısınız?
- UHUD SAVAŞI-II
- ARABİSTAN`IN DURUMU
- TEBÜK GAZÂSI
- PEYGAMBERİMİZİN, BİR AY HANIMLARINDAN UZAK KALMASI: İ'LÂ HADİSESİ
- RECİ` VAK`ASI
- "Ya Abdurrahman! Dünya tatlıdır, yeşildir / güzeldir / çekicidir…" hadisini açıklar mısınız?
- EN YAKINLARININ LİSÂNINDAN RESÛLULLAHIN SON GÜNLERİ
- HERAKLİUS'UN İSLÂMA DÂVET EDİLMESİ