Cennetle müjdelenen on sahabi hakkında hadis var mıdır?

Tarih: 25.11.2011 - 02:41 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bunları üstün kılan özellikler nelerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Said İbnu Zeyd (r.a) rivayet etmiştir. Şöyle ki; Rasulullah (sav)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Ebu Bekr cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talha cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa'd İbnu Malik cennetliktir, Abdurrahman İbnu Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrah cennetliktir."

(Ravi der ki: Zeyd) onuncu da sükut etti. Dinleyenler: "Onuncu kim?" diye sordular. (Bu taleb üzerine): "Said İbnu Zeyd!" dedi. Yani bu, kendisi idi. Zeyd sonra ilave etti:

"Allah'a yemin ederim. Onlardan birinin Resulullah (sav) ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömür boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh aleyhisselam'ın ömrü kadar uzun olsa bile." (Ebu Davud, Sünnet 9)

Bu kutlu sahabelerin cennetle müjdelenmesini onların hayatlarını anlatan eserleri okuyunca daha iyi anlamış olacağız. Burada onların faziletlerini özet olarak açıklayalım:

1. Hz. Ebu Bekir (r.a):

Ebu Musa el Eşârî rivayet ediyor: "Rasûlullah'la birlikte Medine bahçelerinden birinde bulunuyorduk. Birisi geldi ve içeri girmek için izin istedi. Peygamberimiz (sas),

'Kapıyı aç ve kendisini cennetle müjdele.' buyurdu. Kapıyı açtım, baktım ki gelen Ebu Bekir'dir. Kendisini cennetle müjdeledim. Allah'a hamd etti." (Müslim, Fedailü's-Sahabe, 28)

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Bir defasında Allah Rasûlü (sas): "Bugün içinizden kim oruç tuttu?" diye sordu.
Ebu Bekir (ra) "Ben." dedi. Rasûlullah (sas): "Hasta ziyaretine gideniniz var mı?" Yine Ebu Bekir (ra): "Ben" dedi.
Efendimiz (sas): "Hanginiz bir cenazenin teşyiinde bulundu?"
Yine Ebu Bekir (ra): "Ben" dedi.
"Bugün kim bir yoksulun karnını doyurdu?"
Ebu Bekir (ra): "Ben" deyince Peygamber Efendimiz (sas):

"Bu hasletleri bir günde kendisinde toplayan adam muhakkak cennete girer." buyurdu. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 12)

2. Hz. Ömer (ra):

Hz. Muhammed (sas)'in, "Eğer benden sonra peygamber gelecek olsaydı, bu Ömer olurdu." (Tirmizî, Menakıb, 18) iltifatına mazhar olmuştur.

"Güneş, Ömer'den daha hayırlı bir kimse üzerine doğup batmadı." (Tirmizî, Menakıb, 18)

"Yüksek derece sahiplerini onların altında olanlar görür. Tıpkı sizin semanın ufkunda doğan yıldızı görmeniz gibi. Ebu Bekir ve Ömer onlardandır." (Tirmizî, Menakıb, 17)

3. Hz. Osman (ra):

Hz. Osman ilk iman edenlerdendir ve bu dönemlerde amcası Hakem b. Ebi'l Âs'ın işkencesine maruz kalmıştır. O, Hz. Osman'ı bir direğe bağlamış ve "Bu yeni dinden babalarının dinine dönmediğin müddetçe aç ve susuz olarak burada kalacaksın. Ve seni kat'iyen serbest bırakmayacağım." demiştir. Buna karşılık Hz. Osman'ın cevabı "Allah'a kasem olsun. Bu dinden ayrılmayacak ve babalarımın dinine dönmeyeceğim." şeklinde olmuştur. Nihayet dinine olan bağlılıktaki gücü ve kuvveti görünce amcası onu serbest bırakmıştır.

Fakat Hz. Osman'ın çilesi bununla bitmemiş belki yeni başlamıştır. Zira o, Efendimiz'in beyanıyla Hz. Lut'dan sonra dini, imanı ve diyaneti uğruna beldesini terk eden, hicret eden ilk insan olma şerefini de ihraz edecektir. Hz. Osman, karısı Hz. Rukiyye ile birlikte, Mekkeli müşriklerin eziyet ve işkencelerinin dayanılmaz bir hal aldığı ortamda, Efendimizin izniyle Habeşistan'a hicret etmiştir.

4. Hz. Ali (ra):

"Sen dünya ve âhirette benim kardeşimsin." (Tirmizî, Menakıb, 21)

iltifatına mazhar olmuştur. Hz. Ali'nin Tebük Savaşı hariç, Allah Rasûlü'nün bulunduğu bütün savaşlara katılmıştır. Sadece Tebük Savaşı'na katılmamış; nedenine gelince, Hz. Ali'nin buna katılmaması yine Allah Rasûlü'nün emriyle olmuştur.

Ebu Nuaym, Hilye'sinde Hz. Ali'yi şöyle tanıtır:

"Ali b. Ebî Talib (ra) kavmin efendisi, Peygamber âşığı ve Allah (cc)'ın sevgilisidir. İlim şehrinin kapısı ve sohbetlerin önde gelen ismidir. Küçük işaretlerden büyük mânâlar çıkarma kabiliyetine sahip olup, hak yola girenlerin sancağı, Allah (cc)'a itaat edenlerin ışığı, muttakîlerin dostu ve adaleti ayakta tutanların öncüsüdür. Ashab içinde Hz. Peygamber (sas)'in davetine icabet eden inananların ilki, hüküm çıkarma ve köklü inanç bakımından en kuvvetlileri, en yumuşak huyluları ve en âlimleridir. O, muttakîlerin numunesi, marifetullah sırrına erenlerin deliliydi. Tevhîdî hakikatleri bildirir, fıkıh ilminin mühim noktalarına işaret ederdi. Anlayan bir kalbi, çok soran bir dili ve işittiğini hiç unutmayan bir kulağı vardı. Verdiği sözü tutar, fitnelerin kaynağını kurutmaya çalışırdı. Türlü türlü imtihanlardan geçmiş, fakat yine de kötülüğe düşmekten korunmuştur. Sözlerinden dönüp ahitlerini bozanları kovmuş, zalimlerin burnunu yere sürtmüş ve dinden ayrılıp mürted olanları mağlup ve perişan etmiştir. Allah (cc)'a bağlılığı sonsuzdur." (Ebu Nuaym, Hilye,1/61)

5. Sa'd Bin Ebi Vakkas (ra):

İlk müslüman sahabelerdendir. Hz. Sa'd Medine'ye hicret izninden sonra, Medine'ye ilk hicret edenler arasındadır. O Bedir ile başlayan savaşlar sürecinde, hiçbir savaştan geri durmamış ve katıldığı hemen her savaşta büyük yararlılıkları olmuştur. Özellikle Uhud Savaşı'nda, atmış olduğu okların hedefini bulması, Hz. Muhammed (sas)'in dikkatini çekmiş ve O'nun mübarek ağızlarından "Anam babam sana feda olsun!" iltifatı ile terkisinden çıkardığı okları ona vererek "Allah senden razı olsun! Al şunları da at!" dua ve emrine mazhar olmuş bir sahabîdir, Hz. Sa'd.

6. Abdurrahman b. Avf (ra):

Hz. Abdurrahman'ın en önemli özelliklerinden birisi, Hz. Peygamber (sas)'in katılmış olduğu bütün savaşlarda yerini almış olmasıdır. Bedir'den başlayıp Mekke fethine, Huneyn ve Tebük'e uzanan çizgide her savaşta bulunan bu şanlı sahabî savaşlarda da şecaat ve cesaretiyle tanınan birisidir. Uhud Savaşı'nda Allah Rasûlü'nü çepeçevre kuşatıp, onu müdafaa eden kutlulardan biri de Hz. Abdurrahman'dır. Nitekim Uhud Savaşı'nda aldığı yirmiden fazla ok ve mızrak yarasıyla, topal kalmıştır.

7. Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra):

Peygamber Efendimiz (sas)'in "ümmetin emini" buyurduğu, Hz. Ömer'in "Yaşıyor olsaydı, halife tayin ederdim." dediği emin bir sahabi...

Ebu Ubeyde, Müslüman olduğunda tahminen 27 yaşındadır. Mekke döneminde müşriklerin eziyet ve işkencelerinin artmasını müteakip, aldığı izinle Habeşistan'a yapılan ikinci hicrete katılmış, bir müddet Habeşistan'da kaldıktan sonra Medine'ye hicret etmiştir.

Ebu Ubeyde, Bedir Savaşı'nda müşrikler safında yer alan babasını fark edince, onunla karşılaşmamaya oldukça özen göstermiş, fakat babasının ısrarla kendisini takip edip öldürmek istemesi karşısında, zor durumda kalarak istemediği halde onu(babasını) öldürmüştür.

"Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Rasûlü'ne düşman olanlara dostluk ettiğini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki, Allah katından bir ruh ile desteklenmiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbidir. İyi bilin ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah'ın hizbidir." (Mücadele, 58/22)

âyetinin bu vesile ile nazil olduğu rivayet edilir, ki burada Ebu Ubeyde'nin hususî manada Allah nezdindeki konumunu görmek mümkündür.

8. Talha Bin Ubeydullah (ra):

Hz. Talha da Hz. Ebu Bekir ile beraber işkencelerden nasibini alan bir sahabidir. Nevfel b. Huveylid, bu iki zatı bir iple birbirlerine bağladı, hiç kimse de 'Kureyş'in aslanı' denilen bu şahsın yaptıklarına karşı çıkmadı, çıkamadı. İslâm uğrunda katlanılan bu işkence arkada bize kadar uzanan tatlı bir iz ve bir de isim bıraktı. Bunun ahirete ait yönünü ise sadece Allah (cc) biliyor. Evet, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Talha'ya birlikte aynı ipe bağlandıklarından dolayı, 'ayrılmaz dostlar' şeklinde tercüme edilebilecek olan 'Karîneyn' sıfatı verildi.

9. Zübeyr bin Avvam (ra):

Hz. Zübeyr, hayatı boyunca hep Hakk'ın ve haklının yanında yer almış, bu uğurda hiçbir şeyden yılmamıştır. Nitekim, İslâm'a girdiğinden ötürü yapılan işkence ve eziyetlere hiç aldırış etmedi.

Merhameti engin Rabb'imiz, insanlığın karanlıkta debelenmesine daha fazla müsaade etmediği için, En Yüce Peygamber (sas), insanlığı 'zulüm ve zulmetten aydınlığa' çıkarmak üzere geldi. Kendisine ilk tabi olanlardan biri de Hz. Zübeyr'di. O sıralar halkanın tamamı beş veya altı kişiden ibaretti.

Hz. Zübeyr, bir gün kılıç elinde sokağa fırlıyor. Nereye gittiği ve ne yapmak istediği meçhul. Kılıç elinde ve kendisi sokakta. Birden gözleri kamaşıyor, baktığında Efendiler Efendisi (sas) karşısında, şaşırıyor. Efendimiz (sas) de Zübeyr'in bu haline şaşırmış vaziyette. Sonradan anlaşılıyor ki, Efendimiz (sas)'in şehit edildiği haberi üzerine sokağa fırlamış ve karşısına kim gelirse doğramaya and içmiş. Efendimiz (sas), İslâmî gayretini tebrik ediyor. Görüyorsunuz ya; peygambere Havari olma öyle kolay değil! İşte İslâm'da ilk çekilen kılıç budur.

10. Said. b. Zeyd (ra):

Hz. Said. "Allah'ım! Sana nasıl ibadet edileceğini bilmiyorum. Bilseydim öyle ibadet ederdim." diye dua dua yalvaran bir babanın iniltilerine şahit olmuştur. Kulaklarında Hakk'ın esintileriyle büyüyen Hz. Said, Rasûl-i Kibriya (sas) Efendimiz'i görünce hemen iman getirecek, babasının nail olamadığı o payeyi ihraz edecektir. İman ettikten sonra Efendimiz (sas)'e gelmiş, babasını anlatmış, onun dediklerini nakletmiş ve Efendiler Efendisi (sas)'nden babası için dua istemiştir. Efendimiz de dua etmiş ve "Onun tek başına bir ümmet olarak dirileceği" müjdesiyle oğul Said'i mutlu etmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun