Şartları yüzünden oruç tutmakta zorlananlar tutamadıkları oruçları kaza mı etmeli, fidye mi vermeli?
Bakara Suresi’nin 184. âyetinde geçen ve “orucu tutmakta zorlananlar" şeklinde tercüme ettiğimiz “yutîkuune" fiili, gerek dil bilimi gerekse kıraat şekilleri bakımından farklı mânalara müsait olduğu için bu kısmı, “orucu tutabilecek durumda olanlar" şeklinde anlayanlar da olmuştur. Bu ikinci anlayışa göre başlangıçta, müminler oruca alışıncaya kadar böyle bir seçenek getirilmiş, oruç tutabilecek durumda olanların da isterlerse fidye vererek bu ibadeti yerine getirmelerine izin verilmiş, sonra bu izin kaldırılmış ve gücü yetenlerin orucu tutmaları gerekli kılınmıştır.
Bizim tercüme ettiğimiz şekil ve katıldığımız mânaya göre ya bünyesi veya içinde bulunduğu durum ve şartlar sebebiyle orucu zor tutan, oruç tutmakta zorlanan, devam ettiği takdirde hasta olmaktan veya mecbur olduğu işini yapamamaktan korkan kimseler, oruç tutmak yerine her gün için bir fidye verebileceklerdir. Eski zamanlarda yaşlılık yüzünden zayıf düşmüş kimselerle emzikli ve hâmile kadınlar “orucu tutmakta zorlananlar”a örnek olarak zikredilmiştir. Bunlardan yaşlıların oruç yerine fidye vereceklerinde ittifak vardır. Diğer ikisine gelince meselâ Şâfiî ve Mâlik’e göre bunlar da fidye verirler, sonra da mazeretleri ortadan kalkınca kazâ ederler. Hanefîlere göre bu ikisi fidye vermezler, sonradan tutamadıkları oruçlarını kazâ ederler.
Günümüzde dökümcü, maden, beton ve yol işçisi, tellâk, hamal gibi ağır işlerde çalışan kimselerin de “orucu tutmakta zorlananlar” sınıfına dâhil edileceği hükmü birçok fıkıhçı tarafından benimsenmiştir. Bunlar da zarar gördükleri ve işleri / durumları gereği yılın başka günlerinde de zorluk devam ettiği takdirde oruç tutmak yerine fidye verebileceklerdir.
Fidye, bir yoksulun bir günlük yiyeceğidir. Fıkıhçılar bunu buğday, arpa ve hurmadan bir müd (dört koşam) miktarı olarak belirlemişlerdir. Bazı araştırmacılara göre Hanefîlerin bir müddü, buğday ve arpadan 924 gramdır. Adı geçen yiyecekler Hz. Peygamber döneminde bölgenin temel gıdaları idi. Başka zaman ve mekânlarda da fidye “temel yiyeceklerin orta kalitede olanından bir günlük ihtiyaç karşılığı" olarak tesbit edilmelidir. Bu miktar fidyenin alt sınırıdır. Âyete göre daha fazlasını vermek, veren için dünya ve âhirette hayırlara vesile olacaktır (Ayrıca bk. Mâide, 5/89).
Hasta ve yolcu olanlara, oruç tutmama ve başka zamanda sayısınca kazâ etme izin ve imkânı verilmiş olmakla beraber, önemli bir güçlüğün ve engelin bulunmaması halinde bu durumlarda da orucun tutulması, “Tutmanız sizin için daha hayırlıdır." buyurularak tavsiye edilmiştir. Bu cümleyi “genel olarak oruç ibadetinin insanlar için iyilikler getireceği" şeklinde anlayan, hastalık ve yolculukta oruç tutmakla ilgili olmadığını ileri süren fıkıhçılar da vardır.
Bu anlayışa göre “Mazerete rağmen tutmak hayırlıdır." diye kendini zora sokmak gerekmiyor.
BENZER SORULAR
- Oruç ile ilgili sık sorulan sorular ve cevapları nelerdir?
- Oruç ile ilgili sık sorulan sorular...
- Şafi mezhebine göre oruç ile ilgili hükümler nelerdir?
- Oruç
- Şafii mezhebine göre fıtır sadakası ve oruç için verilen fidye hakkında bilgi verir misiniz? Şafiilerde buğday yerine para olur mu?..
- Zor, meşakkatli ve ağır işlerde çalışan kişi oruç tutmayabilir mi?
- Şafii mezhebinde oruçlu iken serum yapılması veya iğne yapılması orucu bozar mı? Şafii mezhebine göre hangi durumlarda oruç tutulmayabilir? Orucu bozan ve bozmayan şeyler nelerdir?..
- Tutulmayan oruçların kazası ve bu oruçlar için fidye vermek hakkında bilgi verir misiniz?
- Hastanın oruç için fidye verecek parası yoksa, kızı babasının yerine fidye verebilir mi?
- Oruç tutamayan ve maddi imkanı da olmayan fidye vermeli mi?