Müslümanlar olarak, hilafet ve şeriatı getirmeye çalışmamız farz değil midir?

Tarih: 27.05.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Biz Müslümanlar olarak Allah'ın hükmünü, hilafet ve şeriatı getirmemiz, bu yolda çalışmamız farz değil midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu asır ahir zaman fitnesinin kol gezdiği bir zaman dilimidir. Fitnenin kaynağı ise, ahlakî çöküntüdür. Bu ise, ferdî eğitimle mümkündür. Şayet İslam adına ortaya çıkanlar, mükemmel bir ahlak potansiyeline sahip değilse, İslam dinini de lekelendirmiş olurlar. Bu sebeple, bütün gücümüzü Kur’an’ın evrensel prensiplerini, ahlakî değerlerini insanlara öğretmekle görevli olduğumuzun bilincinde olmalıyız.

- İnsanlığın bugün en önemli üç meselesi vardır:

1. Tahkikî bir imana sahip olmak,
2. Müslüman toplumların bir bütünlük içerisinde uluslararası arenada layık olduğu siyasî, sosyal, ekonomik hayattaki yerini alması,
3. Kur’an’ın emir ve yasakları çerçevesinde bir hayat çizgisine sahip olmaktır.

En öncelikli mesele Kur’an’ın ortaya koyduğu değerleri öğrenip iman etmek, onları akıl ve kalbiyle hazmederek yaşama geçirmektir.

- İslam şeraiti -sanıldığı gibi- el kesmek, gibi cezaî müeyyideler koyan bir nizamdan ibaret değildir. Bilakis, a’dan z’ye kadar insanların ferdî ve içtimaî hayatlarını tanzim eden bir sistemin adıdır. Namaz, oruç şeriat olduğu gibi, yalan söylememek de şeriattır. Güzel ahlaka sahip olmak, insanlara şefkat göstermek de şeriattır. Haksız yere insanı öldürmeyi yasaklayan Kur’an’ın hükmü şeriat olduğu gibi, bir karıncayı incitmemeyi emreden de şeriattır.

- Şeriatın / Kur’an’ın / İslam’ın ortaya koyduğu hükümlerin yüzde doksan dokuzu, ferdî olarak yaşanabilir türdendir. Sağlık, savunma, eğitim, vs. hizmetlerin hangisi şeraitin dışındadır.

- Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, “Herkes kendi evinin önünü süpürürse belediyeye ihtiyaç kalmaz.”

Şahsî hayatında takvayla İslam’ı yaşamayanların topluma verecekleri bir şeyleri olmaz.

-Şunu da belirtmeliyiz ki, “Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kâfir olur.” mealindeki ayetin manası, “Allah’ın hükümlerini tasdik etmeyen, ona inanmayan...” demektir. Yoksa, inandığı halde hükmetmezse yalnız günahkâr olur. Çünkü “Yalan sözden / yalan söylemekten sakının” mealindeki ayette vurgulanan da bir İslam hükmüdür. Yalan söyleyen kimse de Allah’ın hükmüyle hükmetmemiş olur. Yalan söyleyen kimseye kâfir diyebilir miyiz?

- Bu gün Müslüman toplumları perişan halde bırakan en önemli faktörler; cehalet, ihtilaf ve yoksulluktur. Bu perişanlığı ortadan kaldırmak ancak, dinî ilimler yanında modern fen, teknik ve teknolojiyi öğrenmek, bunları ithal etmekten kurtulmak, bunları millileştirmek, bütün meseleleri Allah’ın rızasını esas alan bir yaklaşım içerisinde, hakkaniyetin ölçüsü olan Kur’an ve Sünnetin hakemliğinde çözmeye çalışmak ve zengin kaynaklarıyla sıkı bir ekonomik işbirliğine gitmekle mümkündür. Unutulmamalıdır ki, günümüzde ilayı kelimetullah maddeten terakki etmeye bağlıdır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Şeriat nedir, nasıl yaşanır, bu asırda şeriat geçerli midir?

Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kafirleri ta kendileridir." ayetini nasıl anlamalıyız?   

Ülke yönetiminin şeriat veya laiklik olup olmaması konusunda bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ahmet Roz

Çok güzel bir yazı Allah razı olsun

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun