Şafii ve Hanefi mezhebine göre kazaya kalan oruç borcumu ne zaman tutabilirim? Geçmiş yıllardan kalma bir aylık borcum var, bunun karşılığında her gün bir yoksul doyurmam yeterli olur mu?

Tarih: 04.02.2007 - 21:12 | Güncelleme:

Soru Detayı
Oruç borcumu üç aylarda değil de bu aylar içerisinde tutsam uygun mudur? Geçmiş yıllardan kalma bir aylık borcum var, bunun karşılığında her gün bir yoksul doyurmam gerek, ama bulunduğum yerde bu imkanım yok, hergün bir aç bulamıyorum, ne yapmalıyım?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Orucun kazası, Ramazan sona erdikten sonra gelecek Ramazan'a kadardır. Borcu ödemek için kazada acele etmek menduptur. Hemen yapılamayan her ibadetin kazasına azmetmek vaciptir. İkinci Ramazan'ın vaktinin girmesine, tutulmayan oruçlar sığacak kadar bir zaman kaldığı zaman, kaza etmede acele etmek vaciptir.

Şafiiler, bir kimse şeri bir özür sahibi olmaksızın Ramazan'da oruç tutmamışsa, bunu acele olarak kaza etmesi gerektiği düşüncesindedirler. Üzerinde Ramazan'a ait kaza borcu bulunan kimsenin nafile oruç tutması mekruhtur. Fakat bir kimse kazayı yapmadığı halde ikinci Ramazan gelip çatarsa, cumhura göre girmiş bulunan Ramazan çıktıktan sonra bu kişiye hem kaza hem de kefaret (fidye) lazım gelir. Buna göre Şafi olanlar Ramazan borçlarını diğer Ramazan girmeden tutmadılarsa hem kaza etmeleri hem de her bir gün için birer oruç fidyesi vermeleri gerekir, her fidye bir fitre kadardır. Yılların tekrarlanması ile fidye de tekrarlanır.

Hanefilere göre geciktirme ister bir özür sebebiyle olsun ister olmasın bu kişiye fidye gerekmez; sadece kaza etmeleri gerekir.

Oruç borcu olanlar, bu borçlarını Ramazan Bayramı'nın birinci günü ile Kurban Bayramı'nın dört günü dışında, bütün günlerde tutabilirler. Ayrıca arka arkaya tutmaları da şart değildir.

Hastalık, yolculuk, âdetli bulunma, oruçlu olduğunu bilmeden yeme içme ve daha sonra oruç bozuldu zannıyla, yemeye içmeye devam etme gibi bir özre dayalı olarak, Ramazan orucunu gününde tutamayan kimse, gün yerine gün orucunu kaza eder. Ramazan günü oruca hiç niyetlenmeyen kimse, namazı zamanında kılmayan kimse gibi günahkâr olur, fakat daha sonra gün yerine gün oruç tutar ve bu eksiklik için tövbe eder.

Diğer yandan hasta ve yolcu kişi, oruca dayanabilecek durumda ise oruç tutabilir. Gündüz, belli saatlerde ilaç alması gereken kişi, orucunu kazaya bırakır. Ancak, sağlığa zararı olmayacaksa, tablet, iğne, aşı, serum gibi ilaçları gece almalıdır. Çünkü Ebû Hanife’ye göre, karın boşluğuna veya beyne kadar ulaşan, derin yaralara sürülen ilaçlar karın boşluğuna veya beyne ulaşınca orucu bozar ve kazayı gerektirir.

Kur’an’da oruç fidyesi için şöyle buyurulur:

"Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye versinler." (Bakara, 2/184).

İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

"Bu âyet, yaşlı kimselere kolaylık getirmek için inmiştir. Orucun edası farzdır. Farzın kaza ile düşmesi gibi, edanın fidye kefâreti ile düşmesi de câizdir." (bk. İbn Kesîr, Muhtasar Tefsîr, 7. baskı, Beyrut 1402/1981, I, 159, 160).

"Oruca zorlukla güç yetiren" ifadesi, düşkün yaşlıları kapsadığı gibi, iyileşme ümidi kalmayan hastaları da kapsar. Bunun delili şu âyettir:

"Allah sizin için dinde bir güçlük yaratmamıştır." (Hac, 22/78).

Buna göre âyet; oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlıların ve iyileşme ümidi kalmayan hastaların, tutamadıkları oruçları için fidye vermesi hükmünü getirmekte ve fidyenin miktarını da her gün için, "bir yoksul doyumu" olarak açıklamaktadır.

Tutulamayan oruçların fidyesi birçok yoksula verilebileceği gibi, fidyelerin toplam tutarı topluca bir yoksula da verilebilir. Ebû Yûsuf"a göre ise tek fidyenin birkaç yoksul arasında bölüştürülmesi de mümkündür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun