Resullah Efendimizin Miraç Gecesi bir kervandaki su kabını açarak su içtiği doğru mudur?

Tarih: 26.05.2014 - 13:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Miraç Gecesi yaşananlar Bazı kaynaklarda Miraç Gecesi Resullah Efendimizin susadığını, oradan gecen kervandan ağzı kapalı bir su kabını açarak, su içtiğini anlatıyor. Bu hadise doğru mudur?

- Peygamber SAS Burak’la giderken, aşağıda kervanları görüyordu; falancaların kervanı, filâncaların kervanı… Baktı ki kervanların bir tanesinde bir deve kaybolmuş, “Bizim deve nerde?” diye telâşa düşmüşler, arıyorlar. Peygamber Efendimiz onların yanına yanaştı, seslendi: “–Deveniz falanca yerdedir, o tarafa doğru gidin, deveyi ordan alın!” diye, devenin yerini söyledi.

- Niye söylüyor? Yâni Kudüs’e giderken ne diye o işi bıraktı da bunu söylüyor?.. Sebebi, hikmeti var. Bu delil olacak. Sonra gitti, o kervandan ağzı kapalı bir su kabını açtı, su içti, Peygamber Efendimiz susamış… Niye içiyor? Kervancılar o suyun eksildiğini anladılar. Deveyi bulduktan sonra: “Yâ, bizim su kabından su eksilmiş, kimsenin içmemesi lâzım, kim içti bu suyu?” diye akıllarına takıldı.

- Sonra başka bir kervanın yanından geçerken onları gördü, münakaşa ediyorlardı. Birbirleriyle kavga edip, birbirlerini yaraladıklarını gördü. Sonra Mekke-i Mükerreme’ye dönerken, Ten’im denilen bir yer var, Mekke’ye yakın, Harem-i Şerif’e yirmi-yirmibeş kilometre bir yer… Şimdi Umre Mescidi diyorlar, orda mescid yapılmış. Yirmiş beş kilometre… Biz şimdi yarım saatte, onbeş dakikada gidiyoruz ama eskiden ordan yaya Harem-i Şerif’e gelmek ne kadar alırdı? Beş-altı saat alırdı. Yirmi beş kilometre kolay yürünmez. Ten’im’de kervanı gördü. Önde gri bir deve var, o deveyi bir adam sürüyor, kervanda şu mallar var. Sonra müşrikler delil isteyince “–Yolda sizin Şam’a ticaret için gönderdiğiniz kervanları gördüm. Bir kervanda deve kaybolmuş, onlara yollarını gösteriverdim. Susamıştım, filânca devenin semerine bağlı su kabından su içtim, gelince sorun!” dedi.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, mülk Allah'ındır, Allah dilediğine dilediğini verir. Bu nedenle, Allah bir kulunun başkasına ait suyu içmesine izin vermişse ya da bir kulunun deveden düşmesine başka bir kulunu sebep olarak yaratmışsa, bunun hiçbir sakıncası olmaz; kul hakkı da söz konusu değildir. Zira onu yapmasını isteyen Allah'tır. Allah o suyun sahiplerini veya deveden düşeni başka şekillerde mükafatlandırır.

Nitekim Hz. Musa ile Hz. Hızır yolculuğunda, Hızır aleyhisselam Allah'ın izniyle bir gemiye zarar vermiş, bu sebeple de gemi zalim yöneticinin eline geçmekten kurtulmuştu. Az bir zararla koca geminin kurtulması kıyas edilemez.

Miraç gibi birçok mucize olayın gerçekleşmesine neden olan harikulade yolculukta meydana gelen ve soruda dikkat çekilen bazı olayları da böyle değerlendirmek gerekir.

Soruya gelince:

Bilindiği üzere, Miraç mucizesi, biri göklerde biri de yerde cereyan eden iki aşamadan meydana gelen bir olaydır. Hz. Peygamber (asm)'in doğrudan göğe çıkarılmayıp önce Mekke’den Kudüs’e yapılan ve yerde cereyan eden bir seyahatin gerçekleştirilmesinin hikmetlerinden biri, bu büyük mucizenin ispat edilebilir bir yöne sahip olmasını sağlamaya yöneliktir. Çünkü göklerde meydana gelen bir olayı insanlara ispat etmek mümkün değildir.

Bu sebepledir ki, Miraç olayının detaylarının anlatıldığı Necm suresi (53), nüzul sırasına göre İsra olayını anlatan İsra suresinden (17) daha önce olduğu halde, Kur’an’daki tertip sırası itibariyle daha sonradır.

İşte Hz. Peygamber (asm)'in Mekke’den Kudüs’e seyahat ederken yolda gördüğü kervanlarla ilgilenmesi, daha sonra gördüklerini bu olayın doğruluğuna delil olarak kullanması adına yapılmış hikmetli bir davranıştır. Ve bütün bunlar İsra suresinin ilk ayetinde  “Ona ayetlerimizi göstermek istedik” mealindeki beyanına dahildir. Buna göre:

Soruda verilen bilgilerin bir kısmı yanlıştır. Kervanlarla ilgili sahih bilgi özetle şöyledir:

Hz. Peygamber (asm) Mekke’ye döndüğünde sabahleyin insanlar -bu olayı duyunca- yanına toplandılar. Mescid-i Aksa’yı daha önce görenler ondan bahsetmesini istediler. Oda özelliklerini anlattı ve bunu kabul ettiler.

Sonra “Bize kervanlarımızdan bahsedin, onlar bizim için önemlidir.” dediler.

Bunun üzerine peygamberimiz (asm) Ravha’da filanca kabileye ait kervanı gördüm. Kaybettikleri bir develerini aramaya gitmişlerdi. Ben de yüklerinde gördüğüm bir kaptaki suyu -susadığım için- içtim. Geldikleri zaman onlara deveyi aramadan döndüklerinde söz konusu kaplarında suyu bulup bulmadıklarını sorun” dedi. Onlar da “Evet, bu da bizim için bir delil olur.” dediler.

Peygamberimiz (asm) sözlerine devamla: “Falanca ve filanca kabilelerin kervanlarını “Zi Mur” denilen yerde gördüm. Beni gören develerden biri ürküp yerinden fırladı ve sahibini yere düşürdü ve adamın bir kolu kırıldı. (Geldiklerinde) bunu da onlara sorun” buyurdu. Onlar: “Bu da bizim için ayrı bir delil olur. Ancak (oradaki diğer bazıları) bizim kervanımızdan bahsetmenizi istiyoruz.” dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şunları anlattı: “Size ait kervanı TEN’İM’de gördüm” dedi. Onlar “Bu kervandaki develerin sayısını, yüklerini ve ne durumda olduklarını anlat.” dediler. Peygamberimiz (asm) , ben o sırada başka şeylerle meşgul olduğum için bu kervanın detaylarına dikkat etmemiştim. Ancak o anda Allah tarafından onların durumu gözlerimin önünde canlandırıldı, diyerek bu kervanın durumunu da anlatır ve Ten’im’de gördüğü bu kervanın önündeki gri bir deve olduğunu, bu devenin güneş doğarken buraya varacağını bildirir”. Müşrikler: Bunun da bir delil olduğunu.” söylediler.

Daha sonra da bu haberin doğruluğunu test etmek maksadıyla SENİYE tepesine çıkıp kervanı gözetlediler. Biri: “İşte güneş doğdu” deyince, bir diğeri de “İşte deve!” diye bağırdı. Bununla beraber bu işin bir sihir olduğunu söyleyerek inkârcılıkta devam ettiler. (bk. Beğavî, Hazin, İsra, 17/1. ayetin tefsiri, Mecmau’z-Zevaid, 1/64-65)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun