Orta yolu tutunuz... hadisini açıklar mısınız?
"(İşlerinizde) orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiç biriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez...”
- Bu hadis-i şerifi nasıl anlamalıyız; tam metnini verip açıklamasını yapabilir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
İlgili hadis-i şerifi buraya alıp açıklamasını yapmaya çalışalım.
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
« قَارِبُوا وسدِّدُوا ، واعْلَمُوا أَنَّه لَنْ ينْجُوا أحدٌ منْكُمْ بعملهِ »
قَالوا : ولا أنْت يَا رسُولَ اللَّه؟ قال :
« ولا أَنَا إلا أنْ يتَغَمَّدني اللَّه برَحْمةٍ منْه وَفضْلٍ »
"(İşlerinizde) orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiçbiriniz ameli sayesinde kurtuluşa eremez." Dediler ki:
- Sen de mi kurtulamazsın, Ey Allah’ın elçisi?
"(Evet) ben de kurtulamam. Şu kadar var ki Allah rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!" (Müslim, Münâfikîn 76, 78.)
Aşırıya kaçmadan, tamamen ihmal de etmeden işleri, orta yolu takip ederek mutedil bir tarzda yürütmek, dosdoğru olmak bakımından büyük önem taşımaktadır. İnsan, ifrat veya tefrite düşerse, istikameti de kaybeder. Demek oluyor ki, orta yolu tutmak, istikamettir. Mutedil olmak, müstakim olmak demektir. Hislerde, duygularda ve davranışlarda müstakim olmak isteyen önce mutedil olmaya bakmalıdır. Zira hadisimizdeki “kâribû” tavsiyesi “mutedil olunuz” demektir. Peşinden gelen “seddidû” emri de “müstakim olunuz” anlamındadır. Söyleniş sırası, istikamet için itidalin gereğine işaret etmektedir.
Daha dindar yaşamak ve ahirette yüksek derecelere kavuşmak gibi sırf dinî ve uhrevî duygular bile itidâl ve istikametten ayrılmayı gerektirmemelidir. “Biliniz ki, hiçbiriniz amelleri ile kurtuluşu elde edemez.” gerçeği, bunu göstermektedir.
Dindarlık gayretiyle de olsa, aşırılık asla doğru değildir. Çünkü ne kadar iyilik ve ibadet yaparsa yapsın, bir insan bu hareketleriyle kurtuluşunu temin edemez. Zira kurtuluş Allah Teâlâ’nın lütfu iledir. O hâlde yapılacak iş, mutedil ve müstakim bir çizgide dini yaşamaya, onun esaslarına tüm hayatında bağlı kalmaya, gücü ölçüsünde çalışmaktan ibarettir. İşte bu tabiîlik ve itidal, insanın hem dünyada huzur ve mutluluğuna hem de ahirette kurtuluşuna sebeptir. Dinî bir maksatla bile aşırılığa gerek olmadığına göre, artık başka hiçbir sebep ve gerekçe ile itidal ve istikametten ayrılmamak lazım gelir.
“Kurtuluşun amelle kazanılamayacağı” gerçeği, ashab-ı kiramı son derece etkilemiş ve biraz da hayrete düşürmüş olmalı ki, bu konuda Hz. Peygamber (asm)’in bir istisna teşkil edip etmediğini hemen soruvermişler. Efendimiz kendisinin farklı bir imkâna sahip olmadığını belirtmiş, Allah’ın kerem ve lütfu olmadıktan sonra amellerinin kendisini de kurtaramayacağını söylemiştir. O hâlde artık, emir ve yasaklara uymakta gösterilecek mutedil bir dikkat ve vazgeçilmez bir dürüstlükten başka hiçbir şeye gerek kalmamaktadır.
Öyle sanıyoruz ki, insanda istikamet fikri ve uygulaması işte bu noktanın iyice hazmedilmesine bağlıdır. Sevgili Peygamberimiz (asm) bu hadisiyle biz ümmetini, bu noktada, kendi durumunu da ortaya koyarak uyarmış bulunmaktadır.
Netice olarak şu husus unutulmamalıdır:
Ameller, kurtuluşun bir bedeli değil, bahanesidir. Amele muvaffak kılan da onları kabul eden de Allah’tır. O hâlde neresinden bakılırsa bakılsın, kurtuluşumuz Allah’ın lütuf ve keremi iledir. Orta halli (mutedil), dürüst (müstakim), sürekli ve kararlı (müstekar) bir tavır, erişilmek istenen hedefe götüren en güvenilir ve sağlıklı yoldur, eskilerin tabiriyle “eslem tarîk”tir. Allah cümlemizi buna muvaffak kılsın. Buna göre;
1. Allah Teâlâ hiçbir şeye mecbur değildir.
2. Allah’ın lütuf ve ihsanı kulların amellerinden çok çok geniştir.
3. Akıl ile ne sevap ne azap ne de şer’î bir hüküm tesbit ve tayin edilebilir. Bunlar ancak din yani vahiy tarafından belirlenir.
4. Allah’ın rahmet ve cennetine kavuşabilmek için mümine düşen, dürüstlükle amel ve duaya devam etmekten ibarettir.
5. Olabildiğince dürüst ve mutedil bir dini yaşayış için gayret gösterilmeli, ifrat ve tefrite kaçılmamalıdır.
6. Allah Teâlâ rahmet ve cenneti için baha değil, bahane ister. Kulların amelleri bu çerçevede bir anlam taşımaktadır.
7. Dürüst (müstakim) olabilmek için mutedil olmak ön şarttır. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 87)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- MÜSTAKÎM
- İnsan, kendi duygularını nasıl istikamete çeker? Dinimizi yaşamada istikrarı nasıl sağlayabiliriz?
- Sırat-ı müstakim ne demektir?
- Allah’a inanmak ve dosdoğru olmak yeterli mi?
- Hz. Âdem ile Hz. Havva neden Arafat'ta buluşmuşlar?
- Cebrail bize dinimizi mi öğretmiş?
- Seni benim elimden kim kurtaracak?
- Sancağı bir yiğide vereceğim...
- Vera’sı ve istikameti olmayanın namazı ve orucu geçersiz mi?
- Orta yolu tutunuz ne demek?