Yoga mı namaz mı?
Yoga bizim dinimize ve kültürümüze yabancı olan, Hindistan ve Uzak Doğu kültürüne ait olup son yıllarda bir moda gibi dünyaya yayılan bir rahatlama ve stres atma aracı, bir eksersizdir; üstelik masum da değildir, birçok yerde bir dinin misyonerlik aracı olarak kullanılmaktadır.
Yoga yapan zihnini boşaltıyor, ama eğer bunda muvaffak olabilirse -ki, oldukça zordur- yoga sonrasında hayata girince, olayların ve eşyanın izdihamı içinde bunalan insan ruhuna bir şey sunmuyor, bir rehberlik misyonu yok.
Buna karşı Müslümanların namazı var. Namaza duran Müslümanın ellerini kaldırması iki önemli faaliyetin sembolü:
1. Allah’tan başka her ne varsa onları arkaya atıyor, zihnini ve kalbini onlardan (mâsivadan) boşaltıyor.
2. Mümin gaflete düştüğü için farkında olamadığı “her yerde hazır ve nazır olan Allah” ile beraber oluyor, gaflet gidiyor, zikir (O’nu anma, hatırlama, manevi beraberliği yaşama) şuuru geliyor.
Yogada boşalma var, boşluk var; ama insan için güç, güven, huzur ve sevgi kaynağı olan Allah yok. Namazda hem mâsivadan boşalma, onun ağır yükünden kurtulma var, hem de tekrar normal dünya hayatına dönüldüğünde -muhtemelen bir sonraki namaza kadar- müminle beraber olacak, onu yalnız bırakmayacak, bunalımlarında, çaresizliklerinde, şaşırmalarında O’na rehber, güven ve huzur kaynağı olacak bir şuur var.
Namazın maddi hareketleri de hem yogadan daha anlamlı, hem daha zengindir.
Namaz süresince adım adım Allah’a yakınlaşan mümin bir noktadan itibaren miracı yaşamaya başlıyor ve oturarak okuduğu “tahiyyât” bölümünde âdeta Rabbi ile söyleşiyor; selam alıp veriyor, Hz. Peygamber’e (s.a.v) nasip olan en büyük miracın hatıralarını anıyor, namazı sayesinde kendisine de nasip olan miracın mutluluğuna ve eğitici tesirine mazhar oluyor.
Namaz hakkıyla kılındığında o, insana ahlak eğitimi verir; kişiyi kötülük, günah, çirkinlik ve suçtan alıkoyar. Namazı hakkıyla kılmak kolay olmasa da onu devamlı kılarak mükemmeli yakalamaya gayret etmekten başka çare ve yol yoktur. Her ava çıkan avlanamaz, ama ava çıkmadan avlamak hiç mümkün değildir.
Bizim imanımızda ve kültürümüzde namaz gibi bir imkân varken, onun yerini tutması mümkün olmayan yogayı -üstelik Müslümanlara- niçin tavsiye edelim?
Bu vesile ile Peygamberimizin (s.a.v), sağlıklı yaşama ile yakından ilgili bulunan bazı tavsiyelerine yer verelim:
“Acıkmadan yemeyin, acele yemeyin, midenizi doldurmayın (yaklaşık üçte birini boş bırakın; yani dört birimle doyacaksanız bunun üçünü yiyin), haram yiyecek ve içeceklerden uzak durun, imkân bulursanız gün ortasından sonra bir süre (bir saat civarında) uyuyun, yine imkân buldukça oruç tutun. Dünya hayatının geçici, amaç değil, araç olduğunu unutmayın.”
Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konudaki fetvası da şudur:
“Yoga, Hinduizm ve Budizm’de kişiye birtakım ilâhî bilgiler ve yetenekler kazandırarak, onun arınmasına ve hakikate ulaşmasına aracı olması amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Son yıllarda ülkemizde bedensel egzersiz ve psikolojik terapi faaliyetleri görünümünde yaygınlaşan yoga merkezlerinin önemli bir kısmı kendilerini bu dinlerden ayrıştırarak bağımsız yoga uygulayıcısı oldukları söylemiyle faaliyet göstermektedirler. Ancak yoganın dinî bir yönünün bulunmadığı ve zihinsel arınmayı amaçlayan alıştırmalar olduğu söylemi tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Hint dinlerinde yoga, dinî bir uygulama olarak varlığını sürdürmektedir. (“Brahmanizm”, DİA, VI, 331) Buna göre bir Müslümanın, başka bir dinin inanç ve ibadetlerine dayandığını bilerek, yoga yapması uygun değildir.”
Şimdi okullarımızda seçmeli İslam dersleri var. Bu derslerin hocaları eğer liyakatli olur ve gerekli din eğitimini verirlerse örtülü misyonerliklere yer kalmayacaktır.
BENZER SORULAR
- İnanmaya Direnen Birinin Son Soruları
- Ümmü Süleym (r.anha)
- Ateist ve Deistlere Güvenmemenin 100 Nedeni!
- Peygamberimiz'in Kuran-ı Kerimde Bahsedilen Mucizeleri
- Hanzale Hadisi, Namazda Huşu ve Huzur
- Huzeyfe bin Yeman (r.a.)
- Habeş Ülkesine İkinci Göç
- Soru Cevaplarla Alevilik Gerçeği
- Kalk ve Uyar: Açık Davet
- Mesnevi'de Hz. Muhammed (sav)