Kamer Sûresi'nin 31. âyetinde "Biz onlara korkunç bir ses gönderdik, davar ağılındaki kuru ot ve çırpı gibi oldular." denilmektedir. Bu ayette bilimsel bir mucize var mıdır?
Kamer Suresi 31. Ayet Diyanet İşleri Meali:
"Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular."
- Burda şiddetli bir sesin bir anda gönderilip oradakileri kırıp parçaladığınından kuru çöpler gibi ufalandığından bahsediliyor. Günümüze bakıldığında, bu türlü olan bombalar da var, şiddetli ses ile isabet alan yer kuru çöpler gibi dağılıyor, ufalanıyor.
- Peki o zamanlar ses dalgalarının bu denli şiddetli olup böyle bir etki uyandıracağı bilinebilir miydi? Yoksa bu açık bir mucize mi?
Değerli kardeşimiz,
Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu zamanlarda, ses dalgalarının ayette ifade edildiği gibi bir helakete sebebiyet verebileceği bilgisi yoktu. Kur'an-ı Kerim'in bu bilgiyi vermesi bilimsel bir mucizedir. Bilim ilerledikçe Kur'an'ın ifadelerinin mucizeliği de ortaya çıkmaktadır.
Kur'ân Âyetlerinde Ses ve Titreşim (Sami Polatöz)
Ses ve titreşim, günlük hayatımızın vazgeçilmez hâdiselerindendir. Bu hâdiseler birbiriyle oldukça bağlantılıdır. Ses, basınç dalgalarıyla oluşturulur. Basınç dalgaları da kulak zarı gibi yapıların titreşimine sebep olur. Bu yüzden ses, havadaki çok küçük basınç dalgalarındaki değişmelerin iletilmesi olarak da tarif edilir. Titreşim ise, bir denge noktası etrafındaki mekanik salınımdır. Salınım hareketi, bir cismin fizikî özelliğinin periyodik olarak değişmesi neticesinde oluşur.
Bu fizikî özellik, yer değiştirme, hız, basınç sıcaklık vb. olabilir. Bu salınımlar, bir sarkaçın hareketi gibi periyodik olabileceği gibi çakıllı bir yolda tekerleğin hareketi gibi düzensiz de olabilir. Ses dalgaları, hava moleküllerinin küçük titreşimleri iletmesi ile meydana gelir. Araçta yolculuk ederken meydana gelen küçük sarsıntılar, sarkaç tarzı hareketler, elek mekanizmaları, çamaşır makinesinin sarsıntıları, depremler, titreşim tarzı hareketlere örneklerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de ses ve titreşimle alâkalı çok sayıda âyet bulunur. Meselâ, inançsız kimselerin anlatıldığı birçok âyette, onların kulaklarının içerisine ağırlık konulmasından veya kulaklarında ağırlık olmasından bahsedilir. Kehf Sûresi 57. âyette
"Biz onların kalblerine bunu anlamalarına engel olacak perdeler, kulaklarına da ağırlıklar koyduk."
denilmektedir. "Kulaklardaki ağırlık" ifadesi, En'am 25, Lokman 7, Fussilet 5, Fussilet 44 âyetlerinde de geçmektedir.
Lokman Sûresi'nin 7. âyetinde;
"Âyetlerimiz o kimseye okunduğu zaman, sanki kulaklarında ağırlık var da işitmiyormuş gibi büyüklenerek sırt çevirir."
denilmektedir. Titreşim için genelde doğru olan ağırlık kavramı, kütlenin artması ile titreşim frekansının azalmasını ifade eder. Ses yüksek frekansta bir titreşimdir. İnsan kulağı 20 Hz ile 20.000 Hz aralığındaki sesleri duyabilir.
Kulakta ağırlık olması, kulak zarının titreşim frekansını azaltacağı için işitme kaybına sebep olur. Her ne kadar bu ağırlık gerçek bir ağırlık olmasa da Kur'ân da duymak ve anlamak istemeyen inkârcılara karşı temel bir fizik kavramına işaret edilerek sağırsınız (duymuyorsunuz, işitmiyorsunuz) denilmektedir. Bu âyetlerin gelişen ilimlerle yeni yorumlarının yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu âyetlerde son zamanlarda geliştirilen bazı teknolojilere işaret olabileceği gibi, henüz uygulanmamış bazı yeniliklere imalar da olabilir.
Mülk Sûresi'nin 13 ve 14. âyetlerinde geçen ifadeler, enteresandır:
"Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, sinelerin özünü bilmektedir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır."
Bu âyetlerde ultrason âletinin çalışma prensibine işaret vardır, şöyle ki:
"Gizlenen söz" ile duyma frekans aralığında olmayan ses dalgaları ve "açığa vurulan söz" ile duyma frekans aralığındaki ses dalgaları kastedilmiş olabilir. Sinelerin özünü bilme ile insanın mânevî yapısı, düşünceleri ve kalbî hayatı anlatılır. Ayrıca bununla, insan vücudunun içerisindeki en ince biyolojik ayrıntılara da işaret edilmektedir. Ultrason âleti ile kulağımızın duyamayacağı yükseklikte ses dalgaları, vücuda gönderilir. Yansıyan dalgaların toplanması ve analizi ile görüntü oluşturulur. Bu görüntülerle, iç yapımız hakkında bilgi edinilir. Ameliyat ve tahribat yapmadan en ince detayları bilmek için, bu ses dalgalarına ihtiyaç vardır ve âyette buna işaret edilmektedir.
Titreşimlerde çok temel bir kavram rezonanstır. Salınım yapan her sistemin tabiî bir frekansı vardır. Açarsak, bu sistemin dış tesir ve müdahale olmaksızın serbest salınım yaparkenki frekansıdır. Eğer dış zorlama faktörüne ait frekansın değeri, tabiî frekansa çok yakın ise, baskın rezonans oluşur. Rezonansa girmiş bir sistemde, çok küçük zorlama genlikleri (Genlik, bir dalganın normal konumundan yükselme ve alçalma mesafesidir.) ile sisteme çok büyük hareketler sağlanabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1940'da yapılan Tacoma Narrows asma köprüsü açıldıktan çok kısa bir süre sonra, böyle bir rezonans neticesi yıkılmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de bu tip bir rezonansa işaret olabilir mi? Hud Sûresi'nin 94. âyetinde;
"Zulmedenleri ise o korkunç ses bastırıverdi de diyarlarında çökekaldılar."
denilmektedir. Rezonans ile vücudumuzun iç organlarına ait hücreleri tahrip edebilecek bir ses dalgası oluşturulabilir. Böyle bir ses dalgası, binalara ve diğer eşyalara (farklı tabii frekansları olduğu için) zarar vermeyebilir. Medyen halkının helâk olmasına, böyle bir ses dalgasıyla ortaya çıkan rezonans sebep olmuş olabilir.
Mu'minun Sûresi'nin 41. âyetinde;
"Derken korkunç bir ses onları bastırıverdi. Adalet yerini buldu. Onları sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler güruhunun canı cehenneme!"
denilmektedir. Ses dalgasının rezonansı ile organları ve hücreleri parçalanmış insanlar, bir sel süprüntüsünü andırıyor olabilirler.
Ankebut Sûresi'nin 40. âyetinde;
"Onlardan her birini kendi suçu sebebiyle cezaya çarptırdık: Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir gürültü bastırıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmedi, onlar asıl kendi kendilerine zulmettiler." denilmektedir.
Ankebut Sûresi'nin 37. âyetinde de Medyen halkının helâk olmasıyla ilgili olarak,
"Ama onu yalanladılar. Bu yüzden onları bir titreme aldı ve oldukları yerde dizüstü çöküverdiler."
denilmektedir. Bazı meallerde "titreme aldı" yerine "deprem sarsıntısı" ifadesi de kullanılmaktadır ki, diğer âyetlerle birlikte düşünüldüğünde Medyen halkının başına gelen felâket, bir sesten kaynaklanan gürültü olmalıdır ve bu ses, vücutlarında bir rezonans meydana getirerek onları tahrip etmiş olabilir.
Semud halkının helâk edilmesi de yine A'raf Sûresi'nin 78. âyetinde şöyle ifade edilmektedir:
"Bunun üzerine onları o gürültü yakaladı da yurtlarında dizüstü donakaldılar."
Bazı meallerde Araf Sûresi'nin 91 ve 155. âyetlerinde geçen "racfeh" kelimesi yanlış tercüme ile deprem olarak ifade edilmiştir. Bu kelimeyle kastedilen hâdise, sesin sebep olduğu bir titreşim olmalıdır.
Yasin Sûresi'nin 28. ve 29. âyetlerinde, ses dalgalarının tahrip edici özelliği şöyle vurgulanmaktadır:
"Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir ses yeter, hemen sönüp gittiler."
Ses dalgaları ile düşman kuvvetlerinin tahrip edilmesi hususu, üzerinde çalışılması gereken bir konu olarak görünüyor.
Kamer Sûresi'nin 31. âyetinde ise;
"Biz onlara korkunç bir ses gönderdik, davar ağılındaki kuru ot ve çırpı gibi oldular." denilmektedir.
Haşir Sûresi'nin 21. âyetinde;
"Eğer biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misâlleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz."
denilmektedir. Bu âyette, ses dalgası ile rezonanstan dolayı bir parçalanmaya işaret edilmiş olabilir. İleride dağlardan yollar açabilmek için, ses dalgaları ile dağları rezonansa getirme üzerinde çalışmalar yapılabilir.
Rad Sûresi'nin 31. âyetinde;
"Eğer dağları yürütecek, yeri param parça edecek, ölüleri bile konuşturacak bir kitap olsaydı, işte o, bu Kur'an olurdu!"
buyrulmaktadır. Yine Enbiya Sûresi'nin 79. âyetinde;
"Davutla beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık."
ifadesinde Hz. Davut'un (as) sesiyle dağların rezonansa gelmesi ve ses dalgalarını aksettirme mu'cizesi anlatılmaktadır. Benzer bir teknoloji ile ileride sesleri daha geniş ortamlarda ve yüksek şiddette yaymak mümkün olabilecektir.
Muhammed Sûresi'nin 30. âyetinde;
"Hattâ sen onları (münafıkları) ses tonlarından kesinlikle tanırsın. Allah bütün işlerinizi bilir."
denilmektedir. İyi bir ses analizi ile bir yalan makinesi yapılıp şahsın doğru söyleyip söylemediği hakkında bir fikir edinilebilir. Mevcut yalan makineleri, temel olarak kan basıncı ve nabız atışındaki artış gibi adrenalinin yan tesirlerini ölçerek çalışmaktadır.
Depremlere karşı dağların ve dağlık bölgelerin daha korunaklı olduğu bilinen bir gerçektir. Dağların oluşturduğu büyük kütlelerin hem deprem dalgalarını söndürme hem de kütle artışına bağlı olarak deprem frekansını düşürme ve deprem dalgalarının tahribatını azaltma tesirleri mevcuttur. Bu hakikatlere birçok âyette işaret edilir: Hicr Sûresi'nin 19. âyetinde;
"Yeri uzatıp yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belli olan her çeşit nebatı bitirdik." denilmektedir.
Nahl Sûresi'nin 15. âyetinde;
"Hem dünya, hareketleriyle sizi sarsmasın diye yeryüzüne ağır baskılar çaktı, sabit dağlar koydu, maksatlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi."
buyrulmaktadır. Çamaşır makinelerinde dönen kazan titreşimlere yol açmaktadır ve kazanın üzerine ciddi bir ağırlık yerleştirilerek titreşimlerin azaltılması hedeflenir. Yeryüzündeki titreşimleri azaltmada ise bu görevi dağlar üstlenmiştir.
Enbiya Sûresi'nin 31. âyetinde;
"Yerin insanları sarsmaması için oraya dağlar yerleştirdik. Maksatlarına ermeleri için orada geniş yollar, geçitler yaptık."
denilmektedir. Neml Sûresi'nin 61., Lokman Sûresi'nin 10., Kaf Sûresi'nin 7. ve Nebe Sûresi'nin 7. âyetlerinde de benzer ifadeler geçmektedir.
Netice olarak, ses ve titreşim yönüyle Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinin yeniden ele alınıp yorumlanmasına ihtiyaç vardır. Çünkü yukarıda belirtilen âyetler, mevcut ilmî hakikatlere işaret etmekle birlikte, ileride yeni teknolojilerin gelişmesine de öncülük edebilecek mânâlar ihtiva etmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İnanmayanların kulaklarına ağırlık konulduysa, neden kulaklarında ağırlık varmış gibi deniyor?
- Sebe Suresi, 20. ayette şeytanın haklı çıktığından mı bahsedilmektedir?
- Hz. Hızır hakkında bilgi verir misiniz?
- Bazı İslam büyüklerine "Mevlana" denmesinde sakınca olabilir mi?
- VAHY
- "Eğer yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız..." (Nisa, 4/31) ayetini açıklar mısınız?
- Sabah ve akşam namazlarından sonra okunan "hüvallahüllezi..." ayetlerinin meal ve açıklaması nasıldır?
- Kuran'da geçen "sekar/sakar"ın anlamı nedir, açıklar mısınız?
- Cuma Suresi 6. ayet, ölümü istemenin caiz olduğunu mu ifade etmektedir?
- Bazı ayetlerde geçen "semavat ve arzın yedi kat olması" ifadelerini nasıl anlamalıyız?