İyi insan lafın üzerine gelirmiş, sözü ne kadar doğrudur?

Tarih: 13.04.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“İyi insan lafın üzerine gelirmiş” sözü bir tecrübenin ürünüdür. Aslında “Kötü insan da lafının üzerine gelebilir.” Fakat insanlar, gelen kimsenin iyi veya kötü haline bakmadan onu “iyi kimse” olarak vasıflandırmakla hem bir nezâket, hem bir hüsnüzan, hem -karşılıklı saygı ve sevgiyi artıran- bir iltifatta bulunmak istiyorlar. O anda bu sözü söyleyenler, şuurlarıyla bu hususları düşünmeyebilirler, ama işin arka planında bunlar vardır.

Bu açıklamalar bize bu sözün her zaman doğru ve geçerli olmadığını göstermektedir. Tecrübe ile sabit olan bu tevafuk, konuşanlar açısından bir nevi “hiss-i kable’l-vuku / önsezi” sayılabilir.  

Bediüzzaman Hazretlerinin aşağıdaki sözleri, bu konuyu bütün berraklığıyla açığa kavuşturmuştur:

“Rüya-yı sadıka, hiss-i kalbelvukuun fazla inkişafıdır. Hiss-i kablelvuku ise, herkeste cüz'î, küllî vardır. Hattâ hayvanlarda dahi vardır. Hattâ, bir zaman ben bu hiss-i kablelvukuu, zâhirî ve bâtınî (maddî ve manevî) meşhur duygulara ilâve olarak, insanda ve hayvanda 'sâika' (bir yöne doğru sevk eden) ve 'şâika' (bir yöne doğru şevk veren) namıyla, aynı sâmia ve bâsıra (işitme ve görme duygusu) gibi iki hiss-i âhari (başka iki duyguyu) ilmen bulmuştum. Ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe, o gayr-ı meş'ur (şuur altı) hislere, hata ederek, ahmakçasına, 'sevk-i tabiî' diyorlar. Hâşâ, sevk-i tabiî değil, belki bir nevi ilham-ı fıtrî olarak, insan ve hayvanı, kader-i İlâhî sevk ediyor."

"Meselâ, kedi gibi bazı hayvan, gözü kör olduğu vakit, o sevk-i kaderî ile gider, gözüne ilâç olan bir otu bulur, gözüne sürer, iyi olur."

"Hem rû-yi zeminin sıhhiye memurları hükmünde ve bedevî hayvânâtın cenazelerini kaldırmakla muvazzaf kartal gibi âkilüllâhm (et yiyen) kuşlara, bir günlük mesafeden bir hayvan cenazesinin vücudu, o sevk-i kaderî ile ve o hiss-i kablelvuku ilhamıyla ve o sâika-i İlâhî ile bildirilir ve bulurlar."

"Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek, o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer."

"Hattâ, herkesin başında çok defa tekerrür ediyor ki, birisinden bahsediyorken, âni kapı açılarak, tahminin fevkinde, aynı adam gelir. Hattâ Kürtçe durub-u emsaldendir:"

" 'Nav-i gur bine pâlandar ley verine.', Yani, 'Kurdun bahsini ettiğin zaman topuzu hazırla, vur; çünkü kurt geliyor.' Demek bir hiss-i kablelvuku ile, lâtife-i Rabbâniye, icmâlen (özet halde / detaylarına vakıf olmaksızın, bir şekilde) o adamın gelmesini hisseder. Fakat aklın şuuru ihata etmediği için, kasten değil, ihtiyarsız olarak bahsetmeye sevk eder. Ehl-i feraset, bazen keramet gibi geldiğini beyan eder. Hattâ bir zaman bende şu nevi hassasiyet fazla idi. Bu hâli bir düstur içine almak istedim, fakat yakıştıramadım ve yapamadım. Fakat ehl-i salâhatte ve bahusus ehl-i velâyette bu hiss-i kablelvuku fazla inkişaf eder, kerametkârâne âsârını gösterir.” (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektub, Birinci Mesele).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun