Yaralar nasıl iyileşir?
Değerli kardeşimiz,
"Ben yarayı tanzim ederim, Onu Allah iyileştirir." (Dr. Ambroise Paré)
Günlük hayatımızda oraya buraya çarparız, elimiz kesilir, ayağımıza diken batar yahut ameliyat olur ya da yanarız. Bütün bunların hepsinin neticesi birdir: Yara. Bir müddet sızlar, kanar, şişer, iltihaplanır, sonra da iyileşir.
- Yara iyileşir, ama nasıl?
- Bir yarada gelişmekte olan fizyolojik, biokimyasal ve histolojik hâdiseler, neden sağlam bir yerimizde olmaz?
- Yaralayıcı âlet yaraladığı organımızda hangi şifreleri çözmekte, hangi kapıları açmakta ki, bu muntazam ve muazzam değişmeler vukua gelmektedir?..
- Vücudumuzda bulunan trilyonlarca hücre nasıl bu şekilde kodlanmış ki, ayağımızın ucu da başımızın üstü de yaralanmaya aynı cevabı veriyor?..
Bir kol saatinin birkaç marifeti olması karşısında hayretimizi ifade ediyor, bu kadar küçük bir kutuya, bu kadar marifetin yerleştirilmesini takdir edip, teknolojiye hayranlığımızı ifade ediyoruz. Bir milimetrenin yüzde biri kadar çapta olan bir hücreye binlerce marifeti kodlayan, kaydeden, yerleştiren ilim sahibinin, ilmî kudreti ve kuvveti hayret ve hayranlık ifadelerinin ne kadar ötesindedir?!.
Kazayla ya da cerrahın neşteri ile doku bütünlüğü bozulduğu, yani yaralanma meydana geldiği zaman, bir seri çarpıcı değişiklikler başlar. Önce kılcal ve daha büyük damarların çapları geçici olarak daralır. Böylece kan kaybı asgarî seviyeye inmiş olur. Sonra bütün o bölgenin damarları alabildiğince genişler. Yara içine kan hücreleri ve serum hücum eder. Yara içerisinde birkaç saat içinde proteinden müteşekkil gevşek bir bağ oluşur. Bu ağın boşluklarını kan serumu alyuvarlar ve akyuvarlar doldurur. Akyuvarlar yara içinde aktif olarak hareket ederler. Yara içindeki ölü doku ve hücreleri, artık ve yabancı maddeleri sarıp yutarlar, parçalarlar.
Akyuvarlar, lökosit, monosit, lenfosit v.s. olarak isimlendirilen çeşitli kan hücreleridir. Yara iyileşmesinde bunlardan herbirinin ayrı bir görevi vardır. Ancak bu görevler kısmen bilinmekle birlikte, büyük kısmı henüz karanlık kalmaktadır.
Yaralanan bölgedeki diğer değişmeler ise şunlardır: Kılcal damarlar yara içine doğru uzamaya başlarlar ve yaranın karşı duvarından gelen kılcal damarla uçuca birleşirler.
Derinin üst tabakalarında gevşeme meydana gelip deri hücreler hızla bölünmeye ve çoğalmaya başlarlar ve yara üstünü örtecek şekilde yara üzerine doğru göç ederler. Böylece yara üzeri ikinci gün taze deri ile örtülmüş olur.
Yara içinde hücrelerin ilerlemesi rastgele olmayıp “temas yönelimi” ve “temas inhibisyonu” adı verilen kanunlara tâbidir. Göç eden hücreler, yara içindeki protein ağını bir platform olarak kullanırlar.
Yaralanan doku içerisinde bu bahsettiğimiz “yara iyileşmesi mekanizması”nı çalışmaya başlatan ve devamında vazife alan bir sürü kimyasal olaylar ve kimyasal maddelerin rolü olduğu bilinmekte, çoğu ise sır olarak kalmaktadır.
Yara içinde üçüncü gün "kollagen" adı verilen bir protein görülmeye başlar. Kollagen, lifler şeklindedir. Kollagen liflerinin örgüleri ve istikametleri sanatkârane bir intizam gösterirler.
Bundan 300 sene kadar önce yaşamış bir hekim olan Ambroise Paré “Ben yarayı tanzim ederim, onu Allah iyileştirir.” demiştir. Günümüzde de 300 sene öncesine göre hiçbir şey değişmemiştir. Bütün cerrahî müdahalelerin temeli, yaranın iki dudağını karşı karşıya getirmek esasına dayanır. Bizim karşı karşıya getirdiğimiz iki yara dudağını birleştirip kaynaştıran Allah’tır.
Eğer Cenâb-ı Hak dokularımıza yarayı tamir edip iyileştirme hassasını vermeseydi, bugün cerrahların elinden ne gelirdi acaba? Şurası bir gerçektir ki; kalb nakli ameliyatları ile meşhur Dr. Barnard’ın mahareti ve ilmi herhangi bir iltihap hücresinden fazla değildir.
Bozulan bir arabanın, bir uçağın veya robotun kendi kendini tamir ettiğini henüz duymadık. İnsanlığın ilmi henüz bu seviyeye gelmedi.
Şu kâinatta hiçbir şey başıboş ve tesadüfî değildir. Bir dershanedeki sıraların ardarda dizilmesi, pencerelerin salona değil bahçeye açılması, kara tahtanın ön duvara asılması, lâmbaların tabana değil tavana asılması o dershaneyi akıl sahibi bir elin düzenlediğini gösterir. Elbette vücudumuzdaki düzen ve intizam da o vücudu yaratan Hâlik’ımızı bize işaret eder...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Böbreklerdeki Harika İşleyiş
- Günde damarlara on ton kan gönderen kalp ile yüz elli bin kilometrelik damar şebekesi hangi tesadüfün eseri olabilir?
- Evrimciler kanın pıhtılaşma sisteminin indirgenemez komplekslikte olmadığını söylüyorlar?
- Süt kardeşlerin evlenememesinin hikmetleri nelerdir?
- Akıllı Tasarım Teorisi
- Sülükle ilgili hadis var mıdır?
- Yumurtanın içindeki kırmızı kan lekeleri yenir mi?
- "O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez." (En'am, 6/59) ayetini nasıl anlamalıyız?
- Trafik kazalarında ölen kişinin yakınlarına diyet ödemek gerekir mi?
- İçki hastalıklara şifa mıdır?