Kur'an'da hayızlı ve lohusa kadınların oruç tutmayacakları ve namaz kılmayacakları yazmıyor, diyenlere ne cevap verilebilir?

Kur'an'da hayızlı ve lohusa kadınların oruç tutmayacakları ve namaz kılmayacakları yazmıyor, diyenlere ne cevap verilebilir?
Tarih: 02.01.2016 - 09:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Her sene Ramazan’da adetliyken oruç tutulur diyen hocalar çıkıyor. İnsanlar bunlara güveniyor. Kur'ân-ı Kerim'de "hayızlı ve lohusa kadınların oruç tutmayacakları ve namaz kılmayacakları yazmıyor" ve "kadınları ibadetten mahrum etmeye hakkımız yok" diyorlar..
- Bu sorun nasıl çözülecek?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hayızlı kadının namaz kılmasının ve oruç tutmasının câiz ve sahih olmadığında, yani hayız halinin bu iki ibadetin ifasına engel bir mazeret sayıldığında fakihler görüş birliği içindedir. Hayız süresince terk edilen namazların kazâ edilmesinin gerekmediği, oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı hususunda da ittifak vardır. Âlimler bu konularda Hz. Peygamber (asm)’in bilgisi ve onayı dahilinde cereyan eden uygulamaları esas almışlardır. Bunlardan biri şöyledir:

Hz. Peygamber (asm), Fâtıma binti Ebî Hubeyş'e “Hayız gördüğün zaman namazı bırak ve hayız hâlin sona erince, kanı temizleyerek guslet ve namaz kıl.” buyurmuştur.

Hz. Âişe şöyle demiştir:

“Biz Rasûlullah (asm) devrinde âdet görüyorduk. Namazı kaza etmekle emrolunmadığımız halde, tutamadığımız orucu kaza etmekle emrolunuyorduk." (Buhârî, Hayız, 20; Ebfı Dâvud Tahâre,104; Tirmizî, Savm, 67; Nesaî, Hayz,17; Siyâm, 64)

Müslüman kadınlar ihtilam ve cinsî münasebet sebebiyle cünüb olurlarsa, bu durum oruç tutmalarına (bu durumda oruca başlamalarına) engel olmaz, namazlarını da usulüne göre yıkandıktan (guslettikten) sonra kılarlar.

Âdetli ve lohusa kadınlar namaz kılamaz ve oruç tutamazlar. Bu süre içinde geçen namazlar onlar için bağışlanmıştır. Daha doğrusu bu süre içinde namaz kılmakla yükümlü bulunmadıklarından sorumlu da değildirler. Oruçlarını ise, bu halleri geçtikten sonra imkân bulduklarında kaza ederler.

Lohusalık ve âdetli olmak bir bakıma hastalığa benzediği ve bu durumdaki hanımlar, maddî ve manevî (psikolojik) bakımdan normal durumlarından farklı oldukları için kendilerine namaz kılmak ve oruç tutmak yasaklanmış, bu halleri geçtikten sonra namazı değil, orucu kaza etmeleri istenmiştir. Namaz ve orucun bu durumlarda tutulmayacağı; namazın değil, yalnızca orucun sonradan kaza edileceği konularında sahih hadisler ve bu hadisler üzerinde oluşmuş icma (alimlerin, mezheblerin ittifakı) vardır.

Kur'ân-ı Kerim'de "hayızlı ve lohusa kadınların oruç tutmayacakları ve namaz kılmayacakları yazmıyor" diyerek bu ittifaklı hükme karşı çıkmak ve "kadınları ibadetten mahrum etmeye hakkımız yok" diyerek duygu istismarı yapmak, İslâmî ilimlerde yeri olmayan bir yaklaşımdır. Çünkü bu ilimlere göre İslâmî hükümlerin kaynağı yalnızca Kur'ân değildir, bunun yanında Sünnet, ictihad ve icma vardır.

İslâm'ın tek kaynağını Kur'ân kılan anlayış ve yaklaşım "muteber ve sahih İslâm'ın dışında kalan" bir anlayıştır; buna mezheb demek caiz ise "Ehl-i sünnet dışında kalan" bir mezhebdir, Sünnî Müslümanları bağlamaz.

Hiçbir kimsede "kadınları ve erkekleri ibadetten mahrum etme" hakkı bulunamaz; hiçbir Müslüman da böyle bir niyet ve eylem içinde olamaz. Mazeretli hallerinde kadınların namaz kılamayacakları ve oruç tutamayacakları hükmü ilahîdir: Allah'ın, Resûlü aracılığı ile yani Sünnet delili ile bildirdiği bir hükümdür, emirdir, talimattır. Hanımlar bu emre itaat ettikleri müddetçe Allah'a kulluk etmektedirler.

Ayrıca ibadet namaz ve oruçtan ibaret de değildir. Hayızlı ve lohusa hanımlar daha başka birçok ibadet yapabilirler; bu cümleden olmak üzere namaz vakitlerinde ve başka vakitlerde kıbleye dönerek oturur, Allah'ı tefekkür eder, anar (zikreder) ve dua edebilirler. Resulullah (asm) Efendimiz "Bayram namazlarına hayızlı kadınların da namazgâha gelmelerini, ancak namaza katılmadan safların gerisinde oturmalarını, tekbirlere, dualara ve zikirlere katılmalarını, günün bereketinden faydalanmalarını istemiştir". 

Lohusa ve âdetli hanımların mescitlere girmeleri, Kâbe'yi tavaf etmeleri, Kur'ân'ı ellerine almaları ve/veya okumaları gibi konularda icma (müctehidlerin görüş birliği, ittifakı) yoktur; bu konularda hanımlar, tâbi oldukları mezhebe, fetva aldıkları âlime uyarlar.

Yahudilikte olduğu gibi İslâm, âdetli ve lohusa kadınları pislik saymaz, yakınları ondan uzak durmazlar, ona karşı rahatsız ve hassas günlerinde olduğunu düşünerek daha şefkatli ve dikkatli yaklaşırlar. Bu durumda olan hanımların eşleri onlarla aynı yatağı paylaşırlar, cinsî münasebette bulunmamak şartıyla (bu haramdır) onları severler, okşarlar... 

Müslüman hanımlar asırlardan beri bu hallerinde, yukarıda zikredilen sınırlara riayet etmişlerdir ve bu durumdan da şikayetleri yoktur.

Yeni müctehidler (!) hayızlı ve lohusa kadınları namaz kılmaya ve oruç tutmaya sevketmeden önce, hiçbir mazeretleri yok iken namaz kılmayan ve oruç tutmayan milyonca Müslüman kadın ile meşgul olsunlar, onlara İslâmî hayatı ve ibadeti talim ve telkin etsinler; İslâm'ı onların heva ve heveslerine değil, onları İslâm'ın şekil, ruh, mâna ve maksadına yaklaştırsınlar; eğer niyetleri halis ise.

İlave bilgi için tıklayınız:

Âdet gören kadın, sonradan namazı kaza etmiyorsa orucu neden ...
Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun