Zeyd bin Desinne (r.a.)
Hz. Zeyd (r.a.), Hz. Hubeyb’le birlikte müşriklerce yakalanıp Mekke’ye götürülen iki mazlumdan birisidir. Mekke’ye varınca, Safvan bin Umeyye, “Bedir’de öldürülen babasının intikamını almak” düşüncesiyle Hz. Zeyd’i, 50 deve karşılığında satın aldı.
Safvan, Hz. Zeyd’i zincire vurup hapsetti. Bir müddet işkenceden sonra, idam etmek üzere Ten’im mevkiine götürdü.
Hz. Zeyd, Hicret’ten sonra Müslüman olmuştu. Hazreç kabilesinin ileri gelenlerinden, Ensar’ın büyüklerinden ve Suffe’de Peygamberimizin talebeliğinde bulunmuş bahtiyar zatlardan birisiydi. Hicret’ten sonra Peygamberimiz, Hz. Zeyd’i Muhacirlerden Hâlid bin Bükeyr (r.a.) ile kardeş yapmıştı. Hz. Hâlid, bu irşat heyetinde vazife almış, müşrikler tarafından şehit edilen yedi kişi arasındaydı. Hz. Zeyd, Bedir ve Uhud’a katılmış, kahramanlıklar göstermişti.
Müşriklerin büyük başları toplanmışlardı. Hz. Zeyd’i idam etmek için bir hurma gövdesi diktiler. Hz. Zeyd, Allah’ın huzuruna son defa çıkmak üzere müsaade istedi ve iki rekât namaz kıldı. Rabb’ine alnı açık, kalbi pak ve ruhu berrak olarak kavuşuyordu. Darağacı onun için ahiret menziline gitmeye vasıtadan başka bir şey değildi. Küfrün cehennemî işleri müşriklerin suratlarını öylesine karartmıştı ki, insanlık elbisesinden çoktan soyunmuşlardı. İntikam hırsından kızaran gözleri kan çanağına dönmüştü.
Daha sonra Hz. Zeyd’i tutup kuru hurma bedenine bağladılar.
Müşrikler idam ettikleri her Müslüman’a yaptıkları mahut ve iğrenç tekliflerini Hz. Zeyd bin Desinne’ye de yaptılar. “Gel, sonradan çıkmış olan bu dinden vazgeç, bizim dinimize gir de, seni serbest bırakalım.” dediklerinde, Hz. Zeyd, ısrarlı ve ciddi kararını vakur bir şekilde müşriklerin suratına haykırdı: “Hayır! Vallahi hiçbir zaman imanımdan olmam, dinimden dönmem!”
Bu sefer Ebû Süfyân yaklaşarak Hz. Zeyd’e sordu: “Ey Zeyd, Allah’ını seversen doğru söyle! Şimdi burada senin yerine Muhammed bulunup da, onun boynunu vurmamızı, sen de çoluk çocuğunun arasında sağ salim yaşamayı arzu etmez miydin?”
“Anam babam sana feda olsun!” diye Peygamberleri uğrunda en çok sevdiklerini feda etmekten çekinmeyen sahabiler, “Sizden hiçbiriniz, ben, kendisine çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş sayılmaz.” hadisini kan ve damarlarına nakşederek, hayatlarının bütün safhalarında açıkça göstermişlerdi. Ebû Süfyân’ın bu nakaratına Hz. Zeyd şu cümleyle cevap verdi:
“Vallahi ben ailem içinde rahatça oturup da Peygamberim Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, değil sizin yanınızda, hattâ şimdi bulunduğu yerde bile bir dikenin ayağına batıp incitmesine gönlüm razı olmaz!”
Bu susturucu sözler karşısında şaşkına dönen Ebû Süfyân, “Ben insanlar içinde, Muhammed’in Ashâbının, Muhammed’i sevdikleri kadar, hiç kimsenin hiçbir kimseyi sevdiğini görmedim.” demekten kendisini alamadı.
Bu konuşmalardan sonra müşriklerin kararı iyice kesinleşti. Safvan bin Umeyye, azatlı kölesi Nistas’a işaret ederek, Hz. Zeyd’i öldürmesini istedi. Nistas mızrağını Hz. Zeyd’in göğsüne saplayarak sırtından çıkardı. Böylece, Peygamber âşığı Hz. Zeyd, cennetteki makamına yükseldi.
Hz. Zeyd’in şehadetini haber alan Peygamberimiz ona dua buyurdu.
Peygamberimizin gönderdiği irşat heyetinin hunharca öldürülüşünü fırsat bilen münafıklar, bu hadiseyi istismar ederek ortalığı karıştırmak istediler. Medineliler arasında dolaşarak fesatçılığa başladılar: “İşkenceye uğratılarak öldürülen zavallılara yazık oldu! Onlar ne çoluk çocuklarının içinde rahatça oturabildiler, ne de adamlarının elçiliğini yerine getirebildiler.” gibi sözlerle merhamet tellallığı yapmaya uğraştılar.
Münafıkların bu yaygarası üzerine Cenâb-ı Hak, Bakara Sûresi’nin 207. âyetini indirdi. Bu âyette mealen şöyle buyuruluyordu:
“Yine insanlardan öyleleri vardır ki, karşılığında Allah’ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına pek şefkatlidir.”
Sahabilerin fedakârlığını Cenâb-ı Hak methediyordu…
Allah onlardan razı olsun!