Şafi mezhebine göre itikaf ile ilgili hükümler nelerdir?

 

İçindekiler

Sözlükte itikâf, "bir yerde beklemek veya bir işi yapmaya devam etmek" anlamına gelir. Dinî bir kavram olarak ise, "belli bir kişinin ibadet niyetiyle mescidde bir süre kalması"dır. Sünnet bir ibadet olan itikâfın dinî dayanağı Ki­tap, Sünnet ve icmâ-i ümmettir. Kur'ân-ı Kerîm'de itikaftan bahseden âyetler şunlardır:

"Tavaf edenler, itikâf a girenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kabe'yi) tertemiz tutun." (Bakara 2/125.)

 

Sünnetteki delile gelince, bu konuda Hz. Âişe validemizin şöyle dediği ri­vayet edilmiştir:

"Peygamber (s.a.v) ramazan ayının son on gününde itikâf a girerdi. Bu âdetini Allah kendisini vefat ettirinceye kadar devam ettirdi. Vefatından sonra da eşleri itikâf a girmişlerdir."' (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, 6/325.)

 

A) İtikâfın Amacı

İtikâfa giren kişi kendini dünyadan ve dünyevî işlerden soyutlayarak mes­cide girer. Kendini ibadete vererek Allah'a yönelir. Namaz kılar, Kur'ân-ı Ke­rîm okur, zikrullah ile meşgul olur. Kalbini ve zihnini maddî işlerden uzak tu­tar. Böylece ruhu arınır, kalbi temizlenir, zihnî safiyet kazanır, âdeta ruhanî bir varlık haline gelir. Rabbinin kapısında durarak O'nun rahmetine sığınır. Böylece O'nun lutuf ve keremine mazhar olarak ihlâslı ve takvâlı bir kul olur ki, bu da mümin bir insan için en büyük bir kazanç ve şerefli bir payedir.İtikâfın en faziletlisi, ramazan ayının son on gününde yapılanıdır. Kişi bu müddet zarfında itikafta olursa, Kadir gecesini de itikafta iken idrak etmiş olur ki bin aydan daha hayırlı olduğu, Kur'ân-ı Kerîmde haber verilen bu geceyi iti­kaftayken ihya etmek, kişiyi tarif edilemeyecek derecede büyük bir manevî kazanca sahip kılar.

 

B) İtikâfın Yeri

İtikâfa mescidde girilir. Çünkü mescidde yapılırsa, cuma namazı için itikâfı bırakıp başka mescide gitmeye gerek kalmaz. Ayrıca mescidde çok sayı­da cemaatin bulunması, onların yaptıkları taat ve ibadetlerin sevabından ora­da hazır bulunanların, bu arada o mescidde itikafta bulunan kişi veya kişilerin de istifade etmelerine vesile olur.Peş peşe birkaç gün itikâfa girmeyi adayan kişinin, adadığı bu günlerin içinde cuma da varsa ve bu kişi cuma namazını kılmakla da yükümlü ise, mut­laka cuma namazı kılınan bir mescidde itikâfa girmesi gerekir.Kadının kendi evinde namaz kılma yeri olarak tahsis ettiği yerde itikâfa girmesi sahih olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz'in eşleri Mescid-i Nebevî'de itikâfa girerlerdi.Evlerinde itikâfa girmeleri eğer yeterli olsaydı mescidde itikâfa girmezler­di ve evlerinde itikâfa girmeleri daha uygun olurdu.

 

Hanefî mezhebine göre kadının kendi evinde namaz kılmak için tahsis edilmiş olan yerde itikâfa girmesi sahih olur.

 

Bir kişi Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa dışında belir­li bir camide itikâfa girmeyi adarsa, o camiden başka bir cami veya mescidde itikâfa girmesi caiz olur. Çünkü bu üçü dışında kalan mescidlerden birinin di­ğerlerine üstünlüğü yoktur. Ama bu üç mescidden birinde itikâfa girmeyi ada­yan kişinin, adını belirlediği mescidde itikâfa girmesi vacip olur. Zira Hz. Ömer (r.a), "Câhiliyet döneminde bir gece Mescid-i Haram'da itikâfa girmeyi ada­mıştım" dediğinde sevgili Peygamberimiz ona, "Adağını yerine getir!" buyur­muştur." (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, 6/327.)

 

Mescid-i Nebevî'de veya Mescid-i Aksâ'da itikâfa girmeyi adayan kişi, bunların yerine Mescid-i Harâm'da itikâfa girebilir. Çünkü fazilet bakımından Mescid-i Haram o ikisinden üstündür. Ama Mescid-i Harâm'da itikâfa girmeyi adayan kişi, onun yerine diğer ikisinden birinde itikâfa girerse, adağını yerine getirmiş sayılmaz. Aynı şekilde Mescid-i Aksâ'da itikâfa girmeyi adayan kişi, dilerse onun yerine Mescid-i Nebevî'de itikâfa girebilir. Çünkü fazilet bakımın­dan Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksâ'dan daha üstündür. Fakat bunun aksini yapmak caiz olmaz.

 

C)  İtikâfın Hükmü

Herhangi bir vakitte itikâfa girmek, sünnet veya müstehaptır. Ama adan­dığı takdirde yerine getirilmesi vacip olur. Zira bir hadis-i şeriflerinde sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah'a itaati (gerekli kılan bir ha­yır ve ibadeti) adarsa, adağını yerine getirerek itaat etsin. Her kim de Allah'a karşı mâsiyeti (gerektiren bir işi) adarsa, Allah'a âsi olmasın (O adağı yerine getirmesin)." (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 12/237, 238.)

 

D)  İtikâfın Şartları

İtikâfın sahih olmasının şartları şöyle sıralanabilir:

1.  Müslüman olmak. İtikâfın sahih olması için, itikâfa giren kişinin müslüman biri olması şarttır. Çünkü itikâf bir ibadettir. İbadetin sahih olması için de, onu ifa edenin müslüman olması gerekir.

2.  Akıllı veya mümeyyiz olmak. Delinin ve mümeyyiz olmayan çocuğun itikâfı sahih olmaz. Zira bunlar ibadet ehliyetine sahip değildirler. Gayri müslimin itikâfı sahih olmadığı gibi bunlarınki de sahih olmaz. Ama mümeyyiz, ya­ni lehine ve aleyhine olan şeyleri birbirinden ayırt edebilen çocuğun itikâfı sa­hih olur.

3.  İtikâfa mescidde girilmesi. Evlerde itikâfa girmek sahih olmaz.

 

Hanefî mezhebine göre ise, kadının kendi evinde namaz kılmak için tah­sis etmiş olduğu yerde itikâfa girmesi sahih olur.

 

4.  Niyet. İtikâfa girerken niyet etmek şarttır. Niyetsiz yapılan hiçbir ibadet sahih olmadığı gibi niyetsiz yapılan itikâf da sahih olmaz. Girilecek itikâf,adanmış vacip bir itikâf ise, nafile itikaftan ayırt edilebilmesi için başlarken va­cip olduğuna da niyet edilmesi şarttır.

5. Cünüplükten, hayız ve nifas hallerinden temiz olmak. İtikâfın sahih ol­masının şartlarından biri de itikâfa giren kişinin cünüp, hayızlı veya nifaslı ol­mamasıdır. Şu halde cünübün, hayızlı veya nifaslı kişinin itikâfa girmesi sahih olmaz.

6.  Kocanın karısına izin vermesi. Kocasından izin almadan kadının itikâ­fa girmesi sahih olmaz. İtikâfa girmeyi adamış olsa bile itikâfa girebilmek için kocasından izin alması, itikâfının sahih olması için şarttır.

 

E) İtikaftaki Kişinin Yapabileceği Şeylerle Yapmaması Gereken Şeyler

Vacip olan itikafta bulunan kişinin, itikâfın rüknünün tahakkuk etmesi için mescidde kalması, meşru bir mazeret, zaruret veya ihtiyaç olmadıkça oradan ayrılmaması gerekir.

•  İtikaftaki kişinin başını veya ayağını mescidin kapısından veya pence­resinden dışarı çıkarması ya da tabii bir ihtiyacını gidermesi için mescidden dışarı çıkması caizdir. Ama mazeretsiz olarak dışarı çıkması durumunda iti-kâfi bozulur. Çünkü bu davranışı, mescidde kalmak anlamını ifade eden itikâ­fa aykırıdır.

•  İtikaftaki kişi ezan okumak için mescidin minaresine çıkabilir. Yemek yemek için evine gidebilir. Zira mescidde yemek yemek hoş karşılanmamaktadır.

•  Mescidin içinde su yoksa, susadığında su içmek için mescidin dışına çıkabilir.

• Nafile itikâfında bulunan kişi, cenaze namazı kılmak veya hasta ziyare­tine gitmek için mescid dışına çıkabilir. Ama vacip olan itikafta bu iki durum için de dışarı çıkamaz. Çıktığı takdirde itikâfı bozulur.

•  Cuma namazı kılınmayan bir mescidde itikâf niyetiyle bulunuyor ve kendisi de cuma namazı kılmakla yükümlü ise, cuma namazı kılınan yere git­mek için kendi bulunduğu mescidden dışarı çıkıp cuma namazını kılmaya git­mesi gerekir.( Nevevî, el-Mecmû; 6/541; Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 3/1766.)

 

• İtikafta bulunan kişinin, yapması gereken bir şahitlik için mescidden çı­kıp davanın görüleceği yere gitmesi gerekir. Şahitlik yapmak üzere mescid­den çıkıp gitmesi durumunda kuvvetli görüşe göre itikâfı bozulmaz. Çünkü bu durumda o gitmek mecburiyetindedir.

• Mescidde kalmasına imkân vermeyecek bir hastalığa yakalanan itikaf­taki kişi, bu hastalığı sebebiyle mescidden çıkıp gidebilir. Âdet dönemi başla­yan kadın, itikafta bulunduğu mescidden çıkıp evine gider. İtikaftaki bir kişi unutarak veya başkası tarafından tehdit edilerek korktuğu için mescidden dı­şarı çıkarsa itikâfı bozulmaz.

•  Bir mazeret dolayısıyla itikâf mahallinden çıkan kişi, mazereti ortadan kalktıktan sonra itikâf mahalline geri dönüp ibadetine kaldığı yerden devam eder.

• İtikaftaki kişi her zaman giydiği elbiselerini giyebilir. Koku sürünüp süs­lenebilir. İlmî dersler alıp verebilir. Etrafı kirletmemek kaydıyla mescidde ye­mek yiyebilir. Mal ve mülkünün idaresi hususunda ilgililere birtakım direktifler verebilir.

 

F)  İtikâf Âdabı

• İtikâftaki kişi, yapabildiği kadarıyla gece gündüz namaz kılmalı, Kur'ân-ı Kerîm okumalı, Allah'ı anmalı, örneğin kelime-i tevhidi sık sık tekrarlamalı, çokça istiğfarda bulunmalı ve bunlara benzer ibadetlerle meşgul olmalıdır.

•  İtikâftaki kişinin oruçlu olması sünnettir.

• Ancak nezredilen itikafta oruçlu olmak, Hanefî mezhebine göre şarttır.

• İtikâfa büyük camide girilmesi menduptur.

 

Hanefî mezhebine göre itikâ­fa böyle bir camide girilmesi şarttır.

 

İtikâfa ramazan ayında, özellikle son on gününde girmek menduptur. İti­kâf, bayram gecesine kadar uzatılmış ise o geceyi de itikâfta geçirmek men­duptur. İtikaftaki kişi, kendisi ilgilendirmeyen söz ve davranışlardan uzak dur­malı ve çok konuşmamalıdır.

 

G)  İtikâfı Bozan Şeyler

• Dinen geçerli bir mazeret olmaksızın mescidden dışarı çıkmak. Tabii bir ihtiyaç için çıkmak durumunda ise bozulmaz.

•  Cinsel ilişkide bulunmak. İtikâfı bozacağını bilerek ve isteyerek cinsel ilişkide bulunan kişinin itikâfı bozulur. Diğer mezheplere göre, hükmünü bil­meyerek veya unutarak da olsa cinsel ilişkide bulunan kişinin itikâfı bozulur.

• İtikâftaki kadının hayız veya nifas halinin başlaması sebebiyle itikâfı bo­zulur.

•  İtikâftaki kişinin, eşine sarılıp öpmesi veya onunla oynaşması sebebiy­le menisinin akması durumunda itikâfı bozulur. Çünkü itikâftaki kişinin bu gibi pozisyonlara girmesini Kur'ân-ı Kerîm yasaklamıştır: "Siz mescidlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın." (Bakara 2/187.)

 

H) Bozulan İtikâfın Hükmü

İtikâftaki kişi, eşine sarılma, mescidden dışarı çıkma, mazeret dolayısıy­la evine gidip de söz konusu mazeretinin ortadan kalkmasından sonra evinde durmaya devam etme gibi itikâfı bozan bir davranışta bulunursa;

a)  Bunu nafile bir itikaftayken yapmış ise, itikâfının o âna kadarki kısmı bozulmaz. Çünkü o âna kadar kısa süreli bir itikafta bulunmuş olması da onun için yeterlidir. Bu itikâfını devam ettirmesi vacip değildir. Tıpkı nafile orucunu bozan kişinin o orucu kaza etmesinin vacip olmayışı gibi, bu kişinin de o itikâ­fını devam ettirmesi vacip olmaz.

b)  Bunu, günlerinin peş peşe olmasını şart koşmadığı adak bir itikafta yapmış ise, yine itikâfının o âna kadarki kısmı bozulmaz. Yalnız burada itikâ­fını, adağında belirttiği gün sayısı kadar devam ettirmesi gerekir. Ama bu dav­ranışı, günlerinin peş peşe olmasını şart koştuğu adak bir itikâfta yapmış ise, peş peşelik vasfı bozulur. İtikâfının, adağında belirttiği şekil ve nitelikte ger­çekleşmesi için itikâfa yeniden başlaması gerekir.

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun