İlk insandan günümüze kadar geçen süre ne kadardır?

İlk insan Hz. Âdem’den itibaren günümüze kadar geçen süre ile ilgili çok değişik tarihler verilmektedir. Bu konuda Semavî kaynakların bildirdikleri süre 6-7 bin gibi kısa bir zaman dilimini kapsadığı halde, fen ve felsefenin ortaya koyduğu rakamlar ise, milyonlarla ifade edilmektedir.

İlk insan Hz. Âdem’den itibaren günümüze kadar geçen süre ile ilgili çok değişik tarihler verilmektedir. Bu konuda Semavî kaynakların bildirdikleri süre 6-7 bin gibi kısa bir zaman dilimini kapsadığı halde, fen ve felsefenin ortaya koyduğu rakamlar ise, milyonlarla ifade edilmektedir. Bu kadar büyük farklılık, fosillerin yaşını tayinde kullanılan metotlardan kaynaklanmaktadır. Bu tip yaş tayininde kullanılan iki tip metot vardır. Birisi paleontolojik, diğeri de radyoaktif yaş tayin metodudur.

Paleontolojik yaş tayin metodunda bir kayacın yaşı, ihtiva ettiği fosil çeşidine göre yapılır. Jeolojik dönemlerde çok kısa devrelerde yaşayıp ortadan kalkmış olan fosiller vardır. Bunlara “Karakteristik veya Kılavuz Fosiller” ya da “Kat Tayin Edici Fosiller” adı verilir. Farklı devir ve dönemlerde yaşamış karakteristik fosiller dikkate alınarak, her devrin yaşı ve ihtiva ettiği kat belirleyici fosilleri gösteren “Jeolojik Sütun”lar teşkil edilmiştir. Herhangi bir beldede bulunacak olan karakteristik fosille o beldenin yaşı, bu jeolojik sütundan anlaşılabilir. Ancak hangi indeks fosillerin hangi yaşı gösterdikleri nasıl bi­linecektir? Bunun cevabı, “Evrim”dir. Yani evrimin bütün dünyada aynı doğrultuda meydana geldiği ileri sürüldüğüne göre, belli bir çağda ya­şayan organizmaların geçirdikleri evrim safhaları, bu çağda depolanan tortulları tanımak için şaşmaz bir kıstas olmalıdır. Bu, “evrim” düşüncesinin temel prensiplerinden birisidir.

Fosilleri bu kronolojideki çok özel yere oturtmak için gerekli olan kıstas, “Hayatın basitten karmaşıklığa doğru evrimleştiği” dü­şüncesidir. Canlı varlıkların evrimleşmesi ise, fosil kayıtları üzerine bina edilir. Evrimin olduğuna ait delil, fosillerdir. Fosiller de evrim düşüncesine göre kronolojik sıraya dizilmişlerdir. Böylece mesele fasit bir daire şeklinde güçlü bir muhakeme sis­temine dönmüştür1.

Bir diğer metot, radyoaktif elementlerle yaş tayinidir. Burada uranyum ve toryum ile radyo karbon on dört metotları kullanılır.

 

Uranyum Metodu

Bu metot; uranyum ile onun kardeş elementi olan toryumun uzun bozunma zincirleri boyunca kurşun ve helyum hâsıl etmeleri esasına dayanır. Bunların bozunum süreleri, yarılanma ömürleriyle hesap edilir. Radyoaktif element olan U238’in yarılanma ömrü 4.5 milyar yıl, U235’in yarılanma ömrü 0.7 milyar, Toryumun (Th232) yarılanma ömrü ise 14.1 milyar yıldır. Bunlar be­lirli oranlarda helyum atomu vererek aşağıdaki gibi kurşun izotoplarını hâsıl ederler:

 

U 238 Pb206 + 8He4 Pb 206 + 8 He 4

U 235 Pb207 + 7He4 Pb 207 + 7 He 4

Th 232 Pb208 + 7He4

 

U235 bu yarılanma süresinde Pb207 (kurşun 207) izotopunu ve 7He4 vererek bozunuma uğrar. Kayaçta bozunum sonucu birikmiş olan kurşun 207 izotopundan hareket ederek ne kadar uranyum 235’in bozunumu ile ortaya çıktığı ve bunun da ne kadar zamanda hâsıl olduğu, U235’in yarılanma ömrü dikkate alınarak hesap edilir.

 

Uranyum Metodu’nun kritiği

Uranyumun radyoaktif bozunumuna dayanan yaş tayin metotlarının sakıncalı tarafları vardır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür:

1. Uranyum mineralleri her zaman açık sistemlerde bulunur.

Uranyum ihtiva eden kayaç kapalı bir sistemde olmadığı için, dış etkilere maruzdur. Meselâ uranyum yer altı suyu tarafından kolayca çö­zülebilir. Ara elementlerden olan radon gazı, uranyum sisteminden dı­şarıya veya içeriye kolayca geçebilir. Radyoaktif yaş tayini konusunda söz sahibi Henry Fauld, bu hususa şöyle dikkat çekmektedir:

Jeolojik zamanda hem uranyum hem de kurşun, tortulu şist­lerin içinde yer değiştirmişlerdir. Detaylı analizler, bu elementlerle uygun yaşların elde edilemediğini göstermiştir. Benzer güçlüklerle, uranyum ve radyum ihtiva eden maden damarlarının yaşını tayin etme teşebbüslerinde de karşılaşılır. Aynı noktadan alınan örnekler üzerinde farklı yaşların tespit edildiği ve birçok kimyevi aktivitenin vuku bulduğu bilinmektedir” 2.

2. Uranyum bozunum hızı değişken de olabilir.

Radyoaktif bozunmalar atomik yapı tarafından kontrol edildiklerinden, diğer olaylardan kolay kolay etkilenmezler. Fakat atomik ya­pıları etkileyebilen faktörler, radyoaktif bozunum hızını da et­kileyebilirler. Bunun en bariz misali, kozmik radyasyon ve bunun ürünü olan nötrinolardır. Bir başka misal de, reaktörlerden çıkan veya farklı yol­lardan hâsıl olan serbest nötronlardır. Eğer bu parçacıkların yerküredeki miktarlarını artıracak herhangi bir şey meydana gelmişse, radyoaktif bo­zunum hızlarını da artıracaktır.

3. Oğul ürünler, kayacın ilk teşekkülünde orada yer almış olabilir. Uranyum ve toryum bozunumuyla ortaya çıkan radyojenik oğul ürün­lerin, bu mineraller ilk defa teşekkül ettiği zaman orada mevcut olması mümkündür. Günümüzde yerkürenin iç tabakalarından lavların akmasıyla meydana gelen kayaların, bazen hem radyojenik hem de müşterek kur­şun ihtiva ettikleri bulunmuştur.

4. Oğul ürünlerin hepsi o kayaca has olmayabilir. Radyoaktif bo­zunmayla teşekkül eden oğul ürünlerin hepsi o kayaçta kalmayabileceği gibi, başka kayaçta teşekkül etmiş oğul ürünler de oraya gelmiş ola­bilirler.

 

Radyokarbon (C14) Metodu

“Radyokarbon,” sabit olmayan karbon-on dört (C14) izotopuna verilen isimdir. Karbon-on iki (C12) ise “tabii karbon” olarak adlandırılır ve rad­yoaktif değildir. Radyokarbon, atmosferin üst kısmında, kozmik rad­yasyonla, atmosferdeki azot-on dört (N14)’ün aralarındaki reaksiyonlar sonucu hasıl olur. Karbon-12, altı proton, altı nötron ve altı orbit elektron taşır. Karbon-14 çekirdeğinde ise sekiz nötron bulunur. Bu iki fazla nötron, atomu kararsız hâle getirir. Nötronlardan biri beta partikülü vererek yedi pro­tonlu ve yedi nötronlu bir çekirdek hasıl eder. Bu yeni yapı, Azot-14’tür. Böylece kararsız Karbon-14, kararlı Azot-14’e dönüşür. Yarılanma ömrü de 5730 yıldır.

Atmosferde teşekkül eden Karbon-14, derhâl CO2 hâlinde oksitlenir ve havaya, suya ve organizma bünyesine yayılır. Normal olarak, havadaki radyoaktif karbondioksit ile radyoaktif olmayan karbondioksit oranının, dolayısıyla C14/C12 oranının sabit olduğu, bu sabit orana ulaşabilmek için de 100 yılın geçtiği kabul edilir.

Canlı organizmalardaki C14/C12 oranının da sabit olması beklenir. Or­ganizma yaşadığı sürece bu oranın eşitliği değişmez. Fakat canlı or­ganizma ölünce, havadan CO2 alamayacağı için C14’ün C12’ye oranı git­tikçe azalacaktır. Bu azalma 1/2 değerini bulduğu zaman, o organizmanın ölümünden itibaren geçen sürenin 5730 yıl olması gerekir. Çünkü C14’ün yarı ömrü 5730 yıldır. Beş yarı ömürde, yani yaklaşık 29 bin yılda orijinal radyokarbon miktarının sadece 1/32’si serbest bırakılacaktır. Radyokarbon Metodu, en çok 80 bin yıl öncesine kadar uzanan süreleri tespit için kullanılabilmektedir. Daha yaşlı materyallerde ise, Uranyum Metodu kullanılır.

Radyokarbon Metodu’nun kritiği

Radyokarbon Metodu birtakım kabullere dayanmaktadır. İtiraz edilen hususlar şunlardır:

1. Birçok canlı sistem, standart C14/C12 oranına sahip değildir. Karbon-14 Metodu, bütün canlı organizmalar öldüğü zaman, on­ların hepsinin standart C14/C12 oranını ihtiva ettiğini farz eden bir kabulle yola çıkar. Hâlbuki birçok numune bu oranı göstermemiştir. Meselâ bu metotla, yaşayan mollusklar 2300 yaşında tespit edilmiştir. Böyle bir değer, organizma çevresinin, tahmin edilenden daha fazla C14 ihtiva et­tiğini, dolayısıyla organizma ile çevre arasında karbon değişimi olduğunu gösterir34.

2. Radyokarbon, her organizmada sabit oranda azalmayabilir.

Radyokarbon bozunumları, çevrenin radyoaktivitesinden, özellikle serbest nötronlardan ve kozmik radyasyonlardan etkilenmekte ve do­layısıyla bozunma hızları değişmektedir.

3. Tabii karbon miktarı geçmişte değişik olabilir.

Geçmişte yeryüzünün bitki örtüsü, şimdikinden ya daha fazlaydı ya da daha az. Buna bağlı olarak da C14/C12 oranı ya büyük veya küçük olacaktır. Dolayısıyla bu periyotlara ait materyallerin görünen radyokarbon yaşı da, gerçek yaştan ya büyük veya küçük bulunacaktır. Aynı husus, atmosferdeki karbondioksit miktarı için de geçerlidir. Şayet geçmişte volkanlar dışarıya karbondioksit vermişse, bu durumda o zamanki karbondioksit miktarı, şimdikinden farklı olacaktır.

4. Radyokarbon oranı kararlı bir duruma erişmemiş olabilir. C14/C12 oranının belirli bir sürede yerkürede kararlı bir duruma gel­diği kabul edilir. Yani atmosferde teşekkül eden C14 miktarı, yeryüzünde bozulmaya uğramış C14 miktarına eşittir. Dolayısıyla giren ve çıkan top­lam C14 miktarı aynı olmalıdır. Ama durumun böyle olmadığını gösteren hususlar da vardır. Nitekim dünyada bir yılda teşekkül eden radyokarbonun ölçülebilen miktarının, bozulmaya uğrayan radyokarbondan yüzde 25 oranında fazla olduğu belirtilmektedir3.

 

Jeolojik ve arkeolojik yaş tayin metotları hakkında genel değerlendirme

Jeolojik ve arkeolojik materyallerin yaşını tayinde kullanılan gerek radyoaktif gerekse diğer metotlar, birtakım kabullere ve tahminlere dayandığı için istenen hassasiyette değildir. Bu bakımdan ortaya konan yaşların gerçek yaşlar olduğu hususunda tereddütler hâsıl olmaktadır. Ancak her materyalin yaşını tayinde benzer hatalar olduğu için, tespitler gerçek yaş­lardan ziyade nispi yaş olarak önemlidir. Sözgelimi 150 milyon yaşında olduğu tespit edilen A materyali, 50 milyon yaşındaki B materyalinden üç kat daha yaşlıdır. Yani B materyali gerçekte 5 bin yaşında ise, A ma­teryali de 15 bin yaşında olacaktır.

Yukarıda sözü edilen metotların, daha iyi sonuç verecek başka al­ternatifleri de yoktur4.

İnsanın geçmişiyle ilgili olarak şu söylenebilir:

Semavi kaynakların işaretlerinden, ilk insan Hz. Âdem’den itibaren günümüze kadar geçen sürenin 6 ile 7 bin yıl arasında olabileceği anlaşılıyor. Diğer taraftan, fosillere dayanarak ilk insanın yeryüzünde göründüğü ileri sürülen tarih, günümüzden birkaç milyon yıl öncesiyle ifade ediliyor. Fosil yaşlarının bu kadar yüksek çıkması, kullanılan metotların fazla hata payı ihtiva etmelerinden kaynaklanmaktadır.

Prof. Dr. Âdem Tatlı

 

Dipnotlar

1 Morrıs, H. and Parker,G.E. What is Creation Science? Master Book Publishers. California. 1982. Terc. Â.Tatlı, Keha,E., Marangoz, C., Solak, K. ve Ha­senekoğlu, İ. Yaratılış Modeli. Millî E. Bakanlığı Basımevi. Ankara. 1985.
2 Fault, H. Age of Rocs, Planets and Stars. NewYork. McGraw-Hill Book. Co. Inc. 1966, p.61.
3 Kıeth, M.S. and Anderso, G.M. Radiocarbon Dating: Fictitious Tesults with Mollusc Shells. Science, August, 16. A. 634, 1963; Libby,W.F.Radiocarbon Dating. Universty of Chicago Press.1955, p.7;Lingelfelter, R. E. Production of C-14 by Cosmic & Ray Neutrons. Reviews of Geographics. 1963, Vol. 1. p.51;37. Suess, H.E. Secular Vanations in the Cosmic Ray Pro­duced Carbon-14 in the Atmosphere and their In­terpretations. Journal of Geophysical Research. 1965, Vol.7. p.594.
4 Daha geniş bilgi için; Tatlı, A. Evrim ve Yaratılış. Nesil Yayınları. İstanbul, 2007.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun