İHYÂ
Diriltme, yeniden hayat kazandırma, canlandırma; uyandırma; güçlendirme, tazeleme, onarma; sevindirme; bir geceyi ibadetle geçirme; ölü bir araziyi ziraata elverişli hale getirme. Hayat canlılıktır, zıddı ise ölümdür. Evrende yaratıları varlıkların bir kısmı cansız iken, başta insan olduğu halde bir kısım varlıklar da canlı varlıklar türündendir. İhyaetmek ise, canlı türünden olan varlıklara hayat vermektir. Bu terim Allah hakkında hakiki manada, insanlar hakkında Mecazî manada kullanılır. Çünkü her canlıya canlılık veren sadece Allah'tır. Zâtı ile hayy (canlı) olan Yüce Allah'ın, yarattığı varlıkları ihya etmesi konusunda Kur'an'da bir çok ayetler zikredilmiştir. Bu ayetlerden bir kaçı: "O öldüren ve diriltendir" (en-Necm, 53/44); "Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine çeşitli canlıyı yaymasında..." (el-Bakara, 2/164); "Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölüler idiniz, O sizi diriltti; yine öldürecek, yine diriltecek sonra O'na döndürüleceksiniz " (el-Bakara, 2/28); "(İnkar edenler) dediler ki: Rabbımız! bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin" (el- Mü'min, 40/11) Ayette bildirilen birinci ölüm, insanın sperma hali veya ondan önceki durumdur. Doğumla birinci hayat başlar. Dünyaya geldikten sonra ölmek, ikinci ölümdür. Ahirette dirilmek de ikinci hayattır. "İbrahim; benim Rabbım O'dur ki yaşatır, öldürür " demişti. (Nemrut) ben de yaşatır ve öldürürüm, demişti..." (el-Bakara, 2/258). "Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, daima diri ve yarattıklarını koruyup yöneticidir..." (el-Bakara, 2/255); "Taneyi ve çekirdeği yaran, şüphesiz Allah'tır. (O), ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır..." (el-En'âm, 6/95). Yukarda belirtilen ayetler ve daha bir çokları Allah'ın tek yaratıcı olduğu ve ihya etmenin ancak Allah'a ait olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. Ayetlerde geçen"ihya etmek" Allah'a nisbet edildiği için, hakikî manada kullanılmıştır. Ölmüş bir toprağın yağmur ile canlanarak üzerinde ekinlerin bitmesi, meydana gelen doğum olayları, Allah'ın tabiatta meydana gelen ihyâsına=canlandırmasına bir misal olduğu gibi, bizzat ölmüş olan canlı bir varlığın diriltilmesi suretiyle de ihya olayını göz önüne sermiştir: Hz. İsa, Allah'ın izniyle ölüleri diriltmiş (Alu İmran, 3/49), Hz. İbrahim'in talebi üzerine Allah, O'nun gözü önünde, parçalanarak etleri birbirine karıştırılıp, her bir parçası bir dağın başına bırakıları kuşları diriltmiş (el-Bakara, 2/260), müfessirlerin açıklamalarına göre İsrailoğulları peygamberlerinden biri (Üzeyr, Hezekiel veya Hıdır (a.s) olduğu rivayetler arasındadır) yüz yıl boyunca öldürülüp tekrar diriltilmiş (el-Bakara, 2/259), Ashab-ı Kehf de bir mağarada üç yüzdokuz yıl uykuda bırakıldıktan sonra tekrar hayata kavuşturulmuştur. (el-Kehf, 18/9). Benzer bir olay da Hz. Musa'nın kavmi başına gelmiş, yıldırım çarpmasıyla ölmüşler, sonra da Hz. Musa'nın Allah'a yalvarması ile Allah onları tekrar diriltmiştir (el-Bakara, 2/55-56).
Öldürme ve ihya = diriltme ifadeleri insan hakkında da kullanılmışsa da, insanın öldürme veya diriltmesi, ölüme veya diriltmeye (öldürmemeye) sebep olması açısındandır: "Bundan dolayı İsrailoğullarına şöyle yazdık: Kim, bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onun hayatını kurtarmak suretiyle yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur..." (el-Mâide, 5/32); "Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin. Kim zulmen öldürülürse, onun velisi (olan mirasçısı)na yetki vermişizdir (öldürülenin hakkın arar. Ancak o da) öldürmede aşırı gitmesin, (katil yerine, katilin akrabasını veya katille beraber bir başkasını öldürmesin)" (el-İsra, 17/33); "Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır..." (el-Bakara, 2/179); "Sizi Fir'avn ailesinden de kurtarmıştık ki (onlar), size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı..." (el-Bakara, 2/49).
Hayat, vücudun biyolojik manada canlılığını dile getiren bir kelime olduğu gibi, insan kalbinin manevî açıdan diriliğini ve Allah ve Resulü'nün, insanlara canlılık kazandıracak tarzdaki ilahî emirlerini (şeriatı) da aynı kelime ile ifade etmek mümkündür: "Ölülerle diriler bir olmaz" (el-Fâtır, 35/22); "Ey inananlar, sizi yaşatacak şeylere çağırdıkları zaman Allah'ın ve Resulü'nün çağrısına koşun..." (el-infâl, 8/24).
İhya-i mevat; ölmüş araziyi imar etmek, canlandırmak: Hz. Âîşe'den (r.a) rivayete göre Rasûlüllah (s.a.s):"Her kim, kimseye ait olmayan (harab) bir araziyi imar ederse, o kimse (o yere) sahiptir" (Buhârî, Hars, 15; Ebû Dâvud, İmâre, 37; Tirmizi Ahkâm, 38; Mâlik b. Enes, Muvatta, Akdiyye, 26, 27). Mecelle, 1270. maddesinde arazi-i mevat (ölü arazi)i şöyle tarif eder: Ölü arazi, bir kimsenin mülkü ve bir kasaba veya köyün otlak veya baltalığı (odun getirme yeri) olmadığı halde, aksâ-yı umrandan uzak olan yerdir. (Aksayı umran: Kasaba veya köyün en kenarındaki evlerden yüksek sesle seslenildiğinde işitilmeyecek kadar uzak olan yer). Ölü araziyi diriltmek; tohum ekmek, fidan dikmek, sulamak, nadas etmek, bina inşa etmek suretiyle olur. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre böyle bir araziyi ihya etmek için devlet başkanından (İmamdan) izin almak şart değildir. Ebu Hanife ise, iznin şart olduğu görüşündedir (Ayrıca bk. Arazi, Mevat Arazi mad.).
CENGİZ YAĞCI