ASHÂBU'L-A'RÂF

Ahirette, Cennet'le Cehennem arasındaki sahada bekleyen kimseler. Bunların iyilikleri kötülüklerine eşit gelmiştir. Ne Cehennem'e gitmişler ne de Cennet'i hak edebilmişlerdir. İkisinin arasında kalmışlar, Allah'ın rahmetini beklemektedirler. Cennet ehlini simalarından, Cehennem ehlini de yüzlerindeki kasvet ve karanlıktan tanıyorlar.

Cennet ehlinin yüzlerinin beyazlığı, neşe saçan çehreleri ve çehrelerindeki ilâhî nuru görünce onlara selâm verirler. Yaşayışlarına imrenerek birlikte olmayı arzu ederler.

Bir ara gözleri istemeyerek de olsa Cehennemliklere ilişir, amellerinin kendilerini oraya sürüklemesinden korkarak Allah'a sığınırlar. Sonra yüzlerinden günahkârların büyükleri olduklarını sandıkları kişilere: "... Topluluğunuz ve büyüklük taslamanız size fayda vermedi" derler. "İşte siz şimdi Cehennem'desiniz."

Sonra bunlara, dünyada iken müminler hakkında düşündüklerini ve söylediklerini hatırlatırlar. Çünkü büyüklük taslayanlar hakim bir edâ ile, müminlerin doğru yolda olmadıklarını, ilâhî rahmete eremeyeceklerini söylerlerdi. A'râf ashabı Cehennemdekilere şöyle seslenir:

"-Kendilerini Allah'ın rahmetine erdiremeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı?" "Nerede olduklarını şimdi gözlerinizle görün. Kendilerine söylenenleri kulaklarınızla duyun:

"-Cennet'e girin, size korku yoktur, siz mahzun da olmayacaksınız. " (Ayrıca bk. A'râf).

İA

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun