Abiyogenez Görüşü ile Bediüzzaman'nın ''Tabiat Risalesinde'' Karşı Çıktığı Anlayış Aynı Düşünceler Midir?

Bediüzzaman Hazretlerinin ''Tabiat Risalesi'' eserinde ortaya koyduğu müthiş uslup ve metot aslında evrim teorisini temelinden çürüten çok önemli gerçeklerdir.''Evrim'' tabirini kullanmadan, altında yatan esas fikrin ateizm olduğunu çok iyi sezen Bediüzzaman Hazretlerinin ortaya koyduğu esaslar, aslında abiyogenezin modern sunumlarına karşı geliştirilmiş çok iyi birer reçete hükmündedirler.Burada ortaya konulan bire indirgeme metodu mevzuyu daha iyi anlama bakımından önemlidir.Canlı varlıkların mevcudiyeti ve sahip oldukları nizam ve mükemmellik, ancak aşağıda ki dört yoldan biriyle olabilir;

a-Canlılar sebepler denilen hava,ısı,ışık,rutubet, atomlarda ki çekim gibi kuvvetlerin tesadüfi tesirleriyle meydana gelir.

b-Canlılar cansız maddeden kendi kendine meydana gelir.

c-Her şeyi ''Tabiat''(Nasıl birşeyse o!) yaratmaktadır.

d-Allah yartmaktadır.

Birinci yol olan, ''sebeplerin meydana getirmesi''nde nihai nokta ihtimal hesaplarıyla izah edilir.Bir protein molekülünde ki 40.000 atomun özel bir dizayna göre birleşmesi ihtimalinin 10160 da bir olduğu, bunun meydana gelmesi için kadar geçen zamanın ise 10243 sene olduğu hesaplanmıştır.Bu kadar büyük rakamların içerisinde tesadüfün yerinin tartışılıp tartışılmayacağı ayrı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.Ayrıca bir canlı vücudunda ki kompleks hadiselerin birbirine karışmadan ve aksamadan cereyan etmesi, hiçbir zaman şuursuz ve akılsız sebeplere verilemez.Ölçü ve düzene sahip olan bir varlık, muhakak ki bir planlı organizasyon ve külli bir ilimden kaynaklanır; aksi takdirde sayısız sebebin bir canlıda uygun bir zamanda, uygun miktarda, uygun yerde ve uygun şartlarda buluşup anlaşmaları mümkün değildir. Bu hususa ''ihtimal hesaplar'' ile bir canlının meydana gelmesinin muhal oluşu mevzuuna tekrar geniş olarak temas edilecektir.

İkinci yol olan, canlı varlığın kendi kendine meydana gelebilmesi için, onu meydana getiren parçaların bu ''Bütün''ü teferruatı ile bilmeleri, ayrıca kendilerinin iş görecekleri en münasip yer içinde haberleşip anlaşmaları, sonra gidip orada yerleşmeleri gerekir.Bu durumda vüvudta çalışan bütün atomların her birinde btün vücud hakkında peşin bir bilginin mevcut olması gerekir ki bütün vücud aksamadan ve dağılmadan hem çalışsın hemde hayatını devam ettirsin.Zira madde düzenden çok düzensizliğe meğilli olduğundan muntazam bir şekil alamaz ve sistemin işleyişi için gerekli enerji korunamaz.Termodinamiğin ikinci kanununa göre, canlı bir sistemin mevcudiyetini sürdürebilmesi, mevcud maddesinin ve enerjisinin kontrollü bir şekilde korunması ve idaresiyle mümkünken; düzensizlik ve bozulma için herhangi bir dış müdahaleye gerek yoktur.Daha doğrusu Yaratıcı'nın iradesini ve takdirini o canlıdan çekmesi, madde ve enerjisinde ki sistem ve organizasyonun bozulması için yeterlidir.Bizim kendi kendine bozulduğunu zannettiğimiz sistemlerde yine O'nun takdiriyle bozulmaya giderler.Dolayısıyla canlı sistemlerin madde ve enerjilerinde ki düzeni tesis eden ve düzensizliğe direnmesi gereken sonsuz bir ilim ve kudret olmalıdır.

Üçüncü yol olan tabiattan kainatın kendisi kastediliyorsa tabiat; kuş,ağaç,taş,böcek,bakteri,çiçek,sinek vs.. gibi parçalardan ibarettir.Herbir parçayı tabiatın yarattığını kabul edip tabiatın içerisinden çıkarırsak, geriye tabiat diye birşey kalmaz.Eğer tabiattan kanunlar kastediliyorsa  bir kanun koyucu olmadan kanun olmaz.Demek ki tabiat bir sanat eseridir, fakat sanatkar değildir.Yeryüzüde bir tablodur ve bu tabloyu yapan bir ressam vardır.

Bu üç yolun imkansızlığı açıkça görüldükten sonra geriye dördüncü yol olan Allah'ın (c.c) sozsuz ilim ve iradesiyle yaratması kalmaktadır.

Pozitif bilim sahalarında yapılan keşiflerin ardından bazı metafizik sorular her zaman ortaya çıkar.Buda felsefe ile pozitif bilimler arasında varmış gibi gözüken kategorik farklılığın aslında zahiri olduğunu gösterir.Nitekim H.Spencer (1820-1903) ''sentetik felsefe'' serisi kitaplarının ''İlk Prensipler'' isismli cildinde ''.. en uzağa ulaşmuş bir keşifin bile sonunda ''bunun ötesinde ne var?'' sorusu daima karşımıza dikilirve dikilecektir; nasıl ki mekan için bir sınır tsavvur etmek, sonrada bu sınırın ötesinde yine mekan olduğu fikrini yok etmek nasıl imkansızsa  '' Bu açıklamanın açıklaması nedir?'' sorusunu ortadan kaldıracak kesin bir açıklamayı aklımıza sığdıramayız.İşte bu yüzden, duyuların ve deneyin sahasına girmiyor bahanesiyle metafizik hiçbir zaman inkar edilemez'' demektedir.

(110 Soruda Yaratılış ve Evrim Tartışması - Prof.Dr.Arif SARSILMAZ)

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun