Hz. Adem kıssasının, Taha ve A'raf surelerinde farklı lafızlarla anlatılmasının hikmeti nedir?

Tarih: 26.06.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Taha Suresi, 120. – 122. Ayetler’in mealleri:

120. Derken, şeytan şöyle diyerek onun kafasını karıştırdı: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacının ve son bulmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi?"

121. Nihayet ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine göründü, üstlerini cennet yaprağıyla örtmeye çalıştılar. Böylece Adem Rabbine karşı gelmiş ve yolunu şaşırmıştı.

122. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı, tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

İlgili ayetler hakkında açıklama:

Bu sûreden önce inen Sâd ve A'râf sûrelerinde Âdem'in yaratılması ve İblîs'in ilâhî buyruğa karşı gelmesi olayına geniş yer verilmiştir. Yine A'râf sûresinde Âdem'e -yasak ağaca yaklaşmadan- eşiyle birlikte cennette kalma imkânı verildiğinden, fakat şeytanın kışkırtması sonucu buradan çıkarıldıklarından, ardından da yaptıkları yüzünden derin pişmanlık duyduklarından söz edilmiştir. Aynı konulara farklı bağlamlarda ve farklı üslûplarla değinilmesi, Kur'an'ın hususiyetleri hakkında bilgi sahibi olanlar için yabancı bir durum değildir. Burada önceki konulardan farklı olarak Âdem'in tövbesinin kabul edildiğinden, hatta onun seçkin kılındığından, yani peygamber olarak görevlendirildiğinden (Şevkânî, III, 439) söz edilmektedir. (Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, III, 558.)

Bu bağlamdan şu sonucu çıkarmak mümkündür: Aynı olayın, farklı makamlarda, farklı yönlerine değinilmektedir. Lafızlardaki küçük farklılıklar da bundan kaynaklanmaktadır. A’raf suresi ile Taha suresindeki makamlarına göre farklı lafızlar kullanılmış olması da Kur'an’ın belağatındandır.

Aynı kıssaya Bakara, A'raf, Hicr, İsra ve Kehf sûrelerinde az değişik farkla ve farklı safhalarıyla yer verilmiş, böylece olayın ibret ve öğüt alınacak yanları bir bütünlük arzedecek şekilde yansıtılmıştır.

Âdem (as) ile İblîs olayı Kur'ân'da yedi yerde az değişik kelimelerle; farklı öğüt, hikmet, hüküm ve mesajlarla tekrarlanır. Bu tekrar, şüphesiz konu hakkında çok yararlı bilgiler vermekle kalmaz, dünya hayatının hikmet ve amacını belirler; insanın kâinat planındaki yerini gösterir ve ölüm, kabir, kıyamet, hesap, ceza ve mükâfat; sonra da Cennet ve Cehennem'den maksadın ne olduğunu öğretir. Bir diğer faydası da, insan idrâkini uyanık tutar ve hafıza arşivindeki olayın yerini hemen hatırlama imkânını doğurur.

O halde yedi yerde tekrarlanan kıssanın her yerde mü'minlere verdiği mesajı belirtmemizde yarar vardır. Şöyle ki:

1. Bakara sûresinde: Âdem'e secde etmeleri emrine karşı İblîs'in büyüklük tasladığı, topraktan yaratılan Âdem'e secde etmeyi gururuna yediremediği açıklanır.

Böylece insana gururun ve büyüklük taslama duygusunun şeytandan geldiğine, yani ondan kaynaklandığına dikkatler çekilir. O yüzden Cenâb-ı Hakk'ın büyüklük taslayanları sevmeyeceğine atıflar ve işaretler yapılır. Sonra da Cennet'te ebedî kalma umuduyla yasaklanan ağacın meyvesinden yiyerek ilâhî emre muhalefet eden Âdem'e, işlediği bu günahtan kurtulma yolu gösterilir. Böylece günahtan hemen sonra Allah'a yönelip tevbe etmenin, bağışlanma dilemenin gereği belirtilir.

2. A'raf sûresinde: Âdem'e secde etmeyen İblîs'in iki sebep ileri sürdüğü, böylece ilk hatalı kıyası onun yaptığı konu edilir. Öyle ki İblis secde etmemekte kendini haklı görüyor ve neden olarak da kendisinin ateşten, Âdem'in ise balçıktan yaratıldığını gösteriyor. Sonra da Adem'in baş düşmanı olan İblîs'e kıyamete kadar süre verildiği haber verilerek mü'minlerin bu düşmana karşı her zaman dikkatli olmaları ilham ediliyor.

3. İsrâ sûresinde: Olay kısaca anlatıldıktan sonra, İblîs'in gerçek mü'minler üzerinde tesirli bir hâkimiyeti olmayacağı açıklanır ve imânın, üstün değeri tanıtılarak bu büyük nîmete sahip olanların bahtiyar olduklarına işaret edilir.

4. Kehf sûresinde:  Kıssanın  bir bölümüne değinilir, İblîs'in cinlerden olduğu anlatılır. Böylece cinlerin de ateşten yaratıldığı, şeytanlarla mayalarının aynı şey olduğu, ancak ruhî yapıları itibariyle az farklılık arz ettikleri yarı açık, yarı kapalı şekilde ifade edilir.

Ayrıca İblîs'in üreme düzeyinde bulunduğu, soyunun çoğalıp yeryüzüne yayıldığı hatırlatılır.

5. Tâhâ sûresinde: Yine kıssanın ayrı bir safhası ele alınır. Ebediyet ağacından söz edilir. Ağacın meyvesini yiyen Âdem ve eşinin üzerlerindeki cennet elbisesinin giderildiği konu edilir.

6. Hicr sûresinde: Olay biraz daha geniş anlatılır. Âdem'in balçıktan, işlenebilir bir topraktan yaratıldığına temas edilir. İblis'in, balçıktan, işlenebilir bir topraktan yaratılan Âdem'e secde etmediği üzerinde durulur; buna sebep olarak da İblîs'in, Âdem'in topraktan yaratıldığını göstermesine atıf yapılır. Ayrıca İsrâ sûresinde kısaca belirtildiği gibi, burada İblîs'in, Allah'a ihlâs üzere kulluk edip ibâdette bulunan mü'minler üzerinde saltanat ve sultası bulunmadığına yer verilerek İsrâ suresindeki bölüm biraz daha açıklanmış olur.

7. Sad sûresinde: Kıssa daha detaylı olarak anlatılır. Yine İblîs'in büyüklük tasladığı sebebiyle lanetlendiği açıklanır ve kendini savunmak için İblîs'in fasit bir kıyas yaptığına temas edilerek Hicr suresindeki ifade daha da genişletilir. Sonra da Cehennem'in İblîs ve ona uyanlarla doldurulacağı haber verilir.

Görüldüğü gibi her tekrar ayrı bir hüküm ve öğüt taşımakta; değişik bir mana ortaya koyup olayın gerçek yüzünü ortaya çıkartmaktadır. (Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, 8/3859-3860.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun