Günde yirmi (20) kere ölümü hatırlayan insan şehit olur mu?

Soru detayı 

- ​Âişe (ra): Ya Resûlâllah, bir kimse şehitler derecesinde olabilir mi? diye sorunca: “Evet, günde yirmi defa ölümü hatırlayan kimse şehitler derecesinde olur.” buyurdu.
- Bu hadisin kaynağı ve sıhhati nedir?
- Ölümü hatırlama konusunda bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Rivayet edildiğine göre, Hz. Aişe (radıyallahü anha): “Ya Resulellah, Kıyamet Günü, şehitler ile birlikte Mahşere gelen olacak mı?” diye sorunca, Hz. Peygamber (asm) Efendimiz şöyle buyurur:

“Evet, ölümü günde gecede yirmi kere hatırlayanlar (şehitlerle beraber haşrolur).” diye cevap verir. (Gazzali, İhya -Tahricü Iraki ile beraber- Beyrut, 1971, 4/353)

İhya isimli eserde geçen hadislerin tahricini yapan Iraki, bu hadisin senedini bulamadığını söylemiştir. (İhya, a.y.)

Hadis konusunda başka bir değerlendirme bulamadık.

Cevap 2:

İmam Gazzalî ölümü arzu etmeleri bakımından insanları üçe ayırır:

1. Dünya işlerine dalıp ölümü ve ahireti unutan günahkârlar.
2. Günah işlemekten pişman olup amel ve itaate yönelen tövbekârlar.
3. Arifler.

Günahkârlar ölümü hatırlamak istemez; çünkü ölümü hatırlamak onların dünyadan haz almasını engeller, üzülmelerine sebep olur, rahatlarını kaçırır. “Kaçtığınız ölüm mutlaka sizi yakalayacaktır...” ayeti (Cuma 62/8) bunların halini anlatır.

Tövbekarlar ölümü unutmaz, daha çok ibadet ve iyi işler yapıp sevap kazanarak yüksek mertebelere ulaşmak için ölmeyi arzu etmezler. Ölümü ve sonrasını hatırlamaları tövbelerine samimi ve ciddi bir şekilde bağlı kalmalarını sağlar.

Arifler ise özledikleri Mevlaya kavuşma yolunu açtığından daima ölümü hatırlar ve bir an önce “dost” diye tanımladıkları Hakk’a ermek isterler.

Ariflerin üstünde bir zümre daha bulunur. Bunların ölümü veya yaşamayı arzu etme gibi bir istekleri olmaz, bu konuda Hakk’ın takdirini gönül hoşluğuyla kabul ederler. (bk. İhya, 4, Ölümü Hatırlama Bölümü)

İnsanın dünyaya dalarak ahireti unutmasına, bedenî arzular peşinde koşmasına, ihtiras, tamah ve bencilliğe kapılmasına engel olan, ibadetlere ve erdemli hayata yönelten ölümün sıkça hatırlanması tavsiye edilmiştir. Hz. Ali ölümü hatırlamanın hayırlı işlerin yapılmasına vesile olacağını söyler. Hz. Ömer, ölümü aklından çıkarmamak için yüzüğünün kaşına, “Ey Ömer! Vâiz olarak sana ölüm yeter.” ibaresini yazdırmıştı. (Acluni, Keşfü’l-hafa, 2/112)

Ölümü hatırlattığı ve bu şekilde kalpleri yumuşattığı için Hz. Peygamber Efendimiz (asm), kabir ziyaretini tavsiye etmiştir. (bk. Müslim, Cenaiz, 106)

İnsanı yeryüzünde dolaşıp eski kavimlerden kalan harabelere ibret gözüyle bakmaya ve onların akıbetlerinden ders almaya davet eden ayetlerde de ölümün hatırlanmasına işaret vardır. (bk. Yusuf 12/109; Neml 27/14)

Allah’ın gazabına uğrama ve cehennemde yanma korkusuyla yaşayan abid ve zahidlerin ölümden ve ölüm sonrası hayattan korktukları, göz yaşı döküp mahzun bir hayat yaşadıkları, tasavvufta Allah sevgisinin ve ümitli olmanın vurgulandığı dönemlerde ise ölümün Hakk’a kavuşma vesilesi kabul edildiği ve arzulandığı görülmektedir.

Kuran’da, hayırlı işler yapanların selamette oldukları ve cennete girecekleri müjdesini aldıktan sonra ruhlarını meleklere hoşça teslim ettiklerinden bahsedildiğine (Nahl 16/32) dikkat çeken sufîler, kendilerinde ümit hali galip olan bazı evliya ve ariflerin bu şekilde öldüklerine dair örnekler verirler. Bunlardan bazıları ölürken tebessüm eder, bazıları sevincinden uçacakmış gibi coşar, bazıları vefat ettikten sonra hayat belirtileri gösterir, bazıları ölmeden cennetteki yerini görüp sevinir, öldükten sonra rüyada görülen bazıları ise ölüm sonrası hayatın sanıldığı gibi korkunç olmadığını, Allah’ın af ve merhametinin çok geniş olduğunu söyler. (Serrac, Lüma, s. 280; Kelabazi, Taarruf, s. 157; Kuşeyrî, Risale, 2/589)

Bütün işlerin sonunun ölüm, duracağı yerin mezar, kendisine gelenlerin Münker ve Nekir, ebedî kalacağı yerin. Cennet veya cehennemden biri olduğunu bilen bir kimse için, ölümü düşünmekten daha mühim, ölüm için azık toplama çaresinden daha yüksek bir tedbir olamaz. Bunu yapanlar ancak akıllı olanlardır. Nitekim Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurur:

"Akıllı, nefsini kontrol altına alıp, ölümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir." (İbn Mace, Zühd 31)

Ölümü hatırlayan bir kimse, bunun için azık toplamakla elbette meşgul olur, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe bulur. Ölümü unutup bütün maksadı dünya olan, ahiret azığını aklına bile getirmeyenin mezarı, cehennem çukurlarından bir çukur olur. Bunun için ölümü hatırlamak büyük fazilettir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Bir dini sitede günde yirmi beş defa "Allahümme bârik lî fi'l-mevt ve fî ...

Ölümü hatırlama hadisi sahih mi?

İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori: 
Okunma sayısı : 5.000+