Cennete en son girecek kişiye ne kadar yer verilecektir?

Tarih: 30.04.2014 - 03:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cennete en son girecek bir mümine dünyanın on misli büyük bir cennet verilir. (Tecrid-i Sarih, 2:845; 4: 264–275) Bu cennet müminin haremi ve özel yeridir. Ayrıca yüce Allah umumî cennetten 500 yıllık bir cenneti o müminin emrine tahsis eder. Burada müminler ruh hafifliğinde ve hayal hızında bulunacaklardır. (Sözler, 814; Tirmizi, Cennet, 17)

- Bu hadisi sahih midir, nasıl anlamak gerekir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Tirmizi’de (Cennet, 17) rivayet edilen hadisin beyanına göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Cennetliklerin en aşağı derecesinde olan bir kimsenin bağ-bahçelerine, hanımlarına, (kendisine verilen) nimetlerine, hizmetçilerine ve karyolalarına / koltuklarına bakma / seyretme (yani kendisine mahsus malikanesinin) alanı bin senelik bir mesafedir. Allah katında en değerli olan kimse sabah-akşam (dünya gözü itibariyle) Allah’ın cemalini müşahede eden kimsedir.” Peygamberimiz daha sonra “Bazı yüzler o gün Rablerine bakarlar.” (Kıyamet, 75/22-23) ayetini okudu.

Tirmizi, bu hadisin birkaç rivayetinin olduğunu, bunlardan üçünün mevkuf (Hz. Peygamberin değil, İbn Ömer’in kendi sözü) olarak rivayet edildiğini belirtmiştir. Rivayette yer alan “Suveyr” adındaki ravinin zayıf olduğu bildirilmiştir. (bk.Tuhfetu’l-Ahvezî, 7/227)

- Muğîre İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu: Derece itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır? Rab Teâla buyurdu: O, cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki kendisine: "Cennete gir!" denilir. Adam: Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu, der. Ona şöyle denilir:

"Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?" "Rabbim, razıyım!" der. Rab Teala: "Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de." Adam beşincide: "Ey Rabbim razı oldum (yeter)!" der. Rab Teala: "Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam: "Rabbim razı oldum (yeter)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):

"Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?" "İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimde diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, Hiçbir beşer kalbine de hutur etmemiştir." (Müslim, İman 312; Tirmizî, Tefsir Secde, 3196)

- Ebu Said el-Hudrî (ra) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allah Teala Hazretleri cennet ehline: "Ey cennet ahalisi!" diye seslenir. Onlar: "Ey Rabbimiz buyur! Emrine amadeyiz! Hayır senin elindedir!" derler. Rab Teala: "Razı oldunuz mu?" diye sorar. Onlar: "Ey Rabimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlukatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler.

Rab Teala: "Ben sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?" der. Onlar: "Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?" derler. Rab Teala: "Size rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyyen gadab etmeyeceğim!" buyururlar." (Buhârî, Rikak 51, Tevhid 38; Müslim, Cennet 9; Tirmizî, Cennet 18)

- Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki yorumu şöyledir:

"Mühim bir taraftan ehemmiyetli bir sual: Rivayette gelmiş ki; Cennet'te bir adama beş yüz senelik bir Cennet verilir. Bu hakikat akl-ı dünyevînin havsalasında nasıl yerleşir?"

"Elcevab: Nasılki bu dünyada herkesin dünya kadar hususî ve muvakkat bir dünyası var. Ve o dünyanın direği onun hayatıdır. Ve zahirî ve bâtınî duygularıyla o dünyasından istifade eder. Güneş bir lâmbam, yıldızlar mumlarımdır der. Başka mahlukat ve zîruhlar bulunmaları, o adamın mâlikiyetine mani olmadıkları gibi, bilakis onun hususî dünyasını şenlendiriyorlar, zînetlendiriyorlar."

"Aynen öyle de fakat binler derece yüksek, herbir mü'min için binler kasır ve hurileri ihtiva eden has bahçesinden başka, umumî Cennet'ten beşyüz sene genişliğinde birer hususî Cennet'i vardır. Derecesi nisbetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla Cennet'e ve ebediyete lâyık bir surette istifade eder. Başkaların iştiraki onun mâlikiyetine ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler. Ve hususî ve geniş Cennetini zînetlendiriyorlar."

"Evet, bu dünyada bir adam, bir saatlik bir bahçeden ve bir günlük bir seyrangâhtan ve bir aylık bir memleketten ve bir senelik bir mesiregâhta seyahatından; ağzıyla, kulağıyla, gözüyle, zevkiyle, zaikasıyla, sair duygularıyla istifade ettiği gibi; aynen öyle de, fakat bir saatlik bir bahçeden ancak istifade eden bu fâni memleketteki kuvve-i şâmme ve kuvve-i zaika, o bâki memlekette bir senelik bahçeden aynı istifadeyi eder. Ve burada bir senelik mesiregâhtan ancak istifade edebilen bir kuvve-i bâsıra ve kuvve-i sâmia orada beş yüz senelik mesiregâhındaki seyahattan; o haşmetli, baştan başa zînetli memlekete lâyık bir tarzda istifade eder." (bk. Lem'alar, s.156)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun