Buhari'nin güvendiği ravilere Müslim, Müslim’in güvendiği ravilere de Buhâri güvenmemiş midir?

Tarih: 26.10.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu iddialara cevap verir misiniz?
1. Buhâri'nin "sikâ" dediği güvenilir 420 küsur ravinin hadislerini talebesi Müslim kitabına almamıştır.
2. Müslim'in "güvenilir" (sika) dediği 600 küsur râvînin hadislerine ise hocası Buhârî güvenmemiştir. Dolayısıyla güvenilirliğin kriteri içtihadîdir, başka bir deyişle kişiseldir. Başka bir ifadeyle hadisin sahih olması, ona sahih diyene göredir.
3. Ayrıca rivayet edilmiş 1 milyon hadisin aslen kaç tane olduğu hususu, Ebu Davud tarafından ciddi olarak tartışılmış; bu sayının 4.500-6.300 civarında olduğu ileri sürülmüştür. Hadis ilminin bu saatten sonra devam edecekse bu 1.000.000'u nasıl 6.000'e irca ederiz? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, ne Buharî ne de Müslim ya da ikisinin dışındaki herhangi bir alim “Sadece benim kitabıma aldığım hadisler sahihtir, diğerleri değildir.” gibi bir iddiada bulunmamışlardır.(1)

Hatta Halife Mansur, Malik b. Enes’in Muvatta adlı eserini tek kitap olarak uygulamaya koyma teklifini, “Bizim muttali olmadığımız hususlara başkaları muttali olmuş ve onları bir araya getirmiş olabilirler.” diyerek reddetmiştir.(2)

Muhaddisler, koymuş olduğu şartlar veya kitaplarının hacmini uzatmamak için ya da başka sebeplerden dolayı belirli hadisleri almış, diğerlerini terk etmişlerdir. Bu durum, hadislerini delil olarak aldıkları raviler için de geçerlidir.

Şüphesiz Buharî ve Müslim’in ricali yani ravileri, zabt açısından aynı seviyede değillerdir. Aralarında hadis ilmi açısından hafız sika olanlar olduğu gibi daha düşük mertebede olanlar da vardır.

Büyük bir hadis âlimi olan Şemsüddîn ez-Zehebî, bu konuda şunları ifade etmiştir:

“Şeyheynin yani Buharî ve Müslim’in kitaplarındaki raviler iki kısımdır:

Birinci kısım raviler ki bunların hadislerini ilgili konularda (bablarda) esas ve temel yani asıl olarak kaydetmişlerdir.

İkincisi kısım ravilerin ise rivayetlerin şahid ve mütabi nevinden yani destekleyici bir ek delil olarak kullanmışlardır. Buhari ve Müslim ya da birinin ihticac ettiği yani hadislerini delil olarak aldığı raviler hakkında sika / güvenilir olduğuna dair bir bilgi yok, şayet yaralayıcı bir kusuru olduğuna dair bilgi de yoksa bunlar sikadır ve hadisleri sağlam (kavi)dır. Şayet hadislerini delil olarak kullanmışlar, ancak onların hakkında cerh yani yaralayıcı bir kusur varsa, bazen bu hatalıdır ve cumhur-u ulema onların sika olduğunu ifade etmişlerdir. Bunların da hadisler yine kavî olup sağlam hadislerdir. Bazen de itibar için yani destek için hadisi alınmış olup söz konusu ravide lîn yani gevşeklik varsa, bu da hasen mertebesinden aşağıda değildir. Biz bunu, sahîhin en alt mertebesi olarak ifade ederiz. Buhari ve Müslim’in kitaplarında temel ve asıl hadis olarak ihticac edilen raviler içerisinde zayıf olan ravi yoktur. Bunların hadisleri sahih ve hasen rivayetlerdir. Buhârî ve Müslim’in kitaplarında şahid ve destekçi nevinden sundukları rivayetlerde hıfzında ve sikalığında tereddüt olanlar vardır. Ancak bunların hepsi de köprüyü geçmişlerdir. Onlardan ancak net bir delil ile vazgeçilebilir. Elbette ki sahîh hadisin mertebeleri olduğu gibi sikaların da mertebeleri vardır.”(3)

İbnu’s-Salâh, Müslim’in kitabına hadislerini almış olduğu zayıf râviler zımnında şunları ifade etmiştir:

1. Kendilerine göre bunlar sika ravilerdir, başkaları her ne kadar zayıf saymışlarsa da.

2. Bu ravilerin rivayetlerini asıl hadis olarak değil de şahid ve destekleyici olarak almışlardır. Yani önce zaten sahih olan rivayeti vermekte peşinden konu ile ilgili şahid nevinden zayıf raviden de hadis almaktadırlar. Aynı şey Buhari için de geçerlidir.

3. Rivayetini tahric ettiğinde ravi zayıf değildir, ama sonradan çeşitli sebeplerle ihtilat vs. zayıf olmuş olabilir.(4)

Bazı alimler de bu zayıf ravilerin rivayetlerinin terki gerektirecek seviyede olmadığını ifade etmişlerdir.

Birinin ihticac ettiği, yani hadisini delil olarak aldığı raviyi diğerinin ihticac etmemesine gelince bu, imamların hadis kabul şartları ile ilgilidir.

Bu cümleden olarak Buhari, talebenin hadis aldığı hocası ile bizzat görüşmüş (lika) olmasını şart koşmaktadır. Müslim ise bu konuda aynı asırda yaşamış olmaları (muâsara) ve görüşmediklerine dair bir açıklama olmaması ile yetinmektedir.

Ravilerde de gerekli olan adalet ve zabt konusunda Buhârî, Müslim’den daha şedittir. Yine Müslim eğer cerh edilmiş bazı ravilerden mülazemeti (hoca ile birlikteliği) çoksa hadis tahric edebilmiştir. Bu gibi durumlar ihticâc ettiği ravilerin farklı olmasını netice vermektedir.  

Cerh ve tadil işlemi içtihadidir. Yani vahiyle belirlenen bir şey değil ulemanın koyduğu şartlara göre değerlendirilerek bir neticeye varılmaktadır. Ancak her ne kadar hadislerin sahih veya zayıf olduğunu söylemek, içtihadî bir şey de olsa hadisçilerin büyük çoğunluğunun sahih tanımı şu şekildedir:

Senedinin başından sonuna kadar sika (adalet ve zabt sahibi) ravinin sika raviden rivayet ettiği şazz ve muallel olmayan hadistir.

Burada dört tane özellik vardır.(5) Bu özelliklerden bazısını gerekli görmeyen alimler olduğu gibi bunlara ilave bazı özellikler de arayan vardır.

Ayrıca Buhari ve Müslim’in yapmış oldukları bu içtihadlarında doğruyu buldukları bütün İslam ulemasınca kabul edilmiştir. Ümmetin de kabulüne mazhar olmuş ve bu iki kitap “Sahihayn” olarak adlandırılmışlardır. Hem Suyutî hem de Dehlevî bu iki kitabı hadis kitaplarının içerisinde sıhhat açısından birinci tabakaya dahil etmişlerdir.

Üçüncü soruya şu şekilde cevap verilebilir:

Ebu Davud’un böyle bir tartışma yaptığını bilmiyoruz. Ondan şu şekilde bir bilgi gelmektedir:

“Resulullah’ın (asm) 500.000 hadisini yazdım. Bu kitabın (Sünen) içindeki rivayetleri o hadislerden seçtim. Sünen’de 4800 hadisi bir araya getirdim.”(6)

Ebu Davud, bu ifadesinin devamında “Bütün bunlardan, insana dini için dört hadis yeter.” açıklamasını da yapar.

Hadislerin sayımında ise rakamların farklı oluşu, bazı ilmî sebeplerden kaynaklanmaktadır. Alimlerin hadis sayım metodları rakamların artışına vesile olmaktadır.

Hadis sayısının farklı oluşu ve artışında şu etkenlerden bahsetmek mümkündür.

1. Hadisin Tanımı: Merfu, yani Hz. Peygamber’e (asm) ait hadisler hadis tanımına dahil olduğu gibi sahabe ve tabiun sözleri ve fiilleri de hadis tanımına dahildir. Bu durum otomatik olarak hadis sayısını arttırmaktadır. Muvatta’ya bakıldığında üçte biri merfu, üçte ikisi mevkuf ve maktu hadistir.

2. Hadis Tarikleri: En önemlilerinden biri budur. Metin aynı olmakla birlikte farklı olan senetler ayrı birer hadis olarak sayılmaktadır. Bir metin 10 sahabiden nakledildiğinde bu hadis 10 hadis olarak sayılmaktadır. Oysa metin birdir. Hatta diğer tabakalarda değişen ravi sayısına göre de hadis sayısı artabilmektedir. Bu da doğal olarak hadis sayısının fazla olmasına sebep olmaktadır.

3. Hadislerin Sıhhati: Bahse konu olan 1 milyon hadis içerisinde sadece sahih ve hasen olan yoktur. Hatta daha fazlası zayıf, çok zayıf ve mevzudur.(7)

4. Aynı hadisin lafızlarındaki farklıklar bile ayrı hadis olarak değerlendirilmektedir. Mesela Nesai, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını bile, hadisi baştan aşağıya tekrar etmek suretiyle göstermiştir. Bunlar da ayrı ayrı hadis sayılmışlardır.

Bütün bunlar hadis sayılarının artmasına vesile olmaktadır. Hadislerin sayısı hakkında kesin bir bilgi vermek mümkün olmasa bile, şu an elimizde en yaygın kitaplar olan kütüb-i sittedeki hadis miktarı tekrarsız 18.000-20.000 arasında bir rakam olmaktadır.(8)

Bu rakamın içerisine kitaplardaki aynı anlamda olan rivayetler de dâhildir. Bunları da dikkate alırsak, rakamlar soruda belirtilen sayıya yaklaşık bir rakama düşebilecektir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Hadislerin birçok raviden geçtiğini dikkate alırsak, hadislere neden ...

Kaynaklar:

1. bk. Hâkim en-Neysaburi, el-Medhal ilâ’s-Sahih, s.112.
2. İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, s. 71
3. Zehebî, Mûkıza fî ilmi mustalahi’l-hadis, s. 79-81
4. İbnu’s-Salâh, Sıyânetu Müslim, 96-97.
5. Aydınlı, Hadiste Tesbit Yöntemi, s.71.
6. Mizzî, Cemâlüddin, Tehzîbü’l-kemâl fî esmâi’r-ricâl, XI, 364.
7. Köktaş, Yavuz, Hadis Problemleri, s. 301.
8. Dilek, Mehmet, Kütüb-i Sitte’nin Şartları Etrafında Gelişen Tartışmalar, s. 46.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun