Peygamber Efendimizin Lisanından Ramazan

Oruç, İslâm'ın dördüncü emridir.

- İnsanın manevî yönden gelişmesini sağlar.
- Oruç tutan kimseyi kötü davranışlardan ve iffetsizlikten alıkor;
- ve Cehenneme girmesine engel olur.1

Allah Teâlâ, işte bu gibi özellikleri sebebiyle orucu hem Muhammed ümmetine, hem ondan önceki ümmetlere farz kıldı.2

Orucun "sayılı günlerde," yani yılda bir defa Ramazan ayında tutulmasını emretti.3

Oruç tutmanın sevabı

Namaz kılan, zekât veren ve haccedeni herkes görür. Fakat bir kimsenin oruç tuttuğunu sadece Allah bilir. Oruca riya ve gösteriş bulaşmadığı için, oruç tutan kimsenin Allah katında farklı bir yeri vardır.

Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre Allah Teâlâ bu özel durumu şöyle açıklamıştır:
Oruç tutan kimse; yemesini, içmesini ve her türlü bedenî zevkini sadece Benim rızâmı kazanmak için bırakır; bu sebeple onun ödülünü bizzat Ben vereceğim.

Oruç tutan kimsenin çok sevindiği iki zaman vardır. Biri akşam iftar ettiği zaman, öteki de Rabbine kavuştuğu zaman.4

Orucun ve oruçlunun değerini şimdi de Resûl-i Ekrem Efendimizden dinleyelim:

Oruçlu bir ağzın kokusu, Allah yanında en güzel kokudan daha değerlidir.

Sevap olduğuna inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.5

Allah Teâlâ, kendi rızâsı için oruç tutanı, Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzaklaştırır.6

Cennetin sekiz kapısı vardır. Namaz kılanlar, kıyamet gününde Cennete namaz kapısından; cihad edenler cihad kapısından, sadaka verenler sadaka kapısından gireceklerdir.

Bu sekiz kapıdan birinin adı Reyyân'dır. O kapıdan sadece oruç tutanlar girecektir.

Mahşer yerinde bir ara "Oruç tutanlar nerede?" diye seslenilecek. Oruç tutanlar yerlerinden doğrulacak. Onlar Cennete girince bu kapı kapanacak; artık oradan kimse girmeyecek. Reyyân kapısından girenler bir daha susuzluk çekmeyecek.7

Sahâbîlerden biri, Peygamber Efendimizden, kendisine fayda verecek bir ibadet tavsiye etmesini istedi. Resûl-i Ekrem ona "Oruç tutmanı tavsiye ederim. Onun gibisi yoktur" buyurdu.8 Böylece orucun gösterişten uzak, ihlâs ve samimiyetle yapılan müstesna bir ibadet olduğuna işaret buyurdu.

Ramazan ayının değeri

Şimdi yine Sevgili Efendimizi dinleyelim:

Ramazan ayının daha ilk gecesinde Cennetin bütün kapıları ardına kadar açılır; Cehennemin kapıları birer birer kapanır; azgın şeytanlar bağlanıp tesirsiz hale getirilir." 9

Oruç tutan kimse, büyük günahlardan sakınırsa, iki Ramazan arasında yaptığı günahları affedilir.10

"Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi" bu aydadır." 11

Ramazan ayını oruçla geçiren, bir de her ay üç gün oruç tutan kimseye bütün yıl oruç tutmuş gibi sevap verilir.12 Çünkü iyiliklere on katı sevap verilecektir.

Bir ibadete ve iyiliğe on katı sevap verileceğini Allah Teâlâ da belirtmiştir.13

Ramazan ayı Kur'ân ayıdır. Peygamber Efendimiz Ramazan'ın her gecesinde Cebrail aleyhisselâm ile buluşur ve o güne kadar inen Kur'ân âyetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı.14

Allah'ın Resulü her zaman cömertti; ama Cebrail aleyhisselâm ile çokça buluştuğu bu ayda, esen rüzgârdan daha cömert olurdu.15

Oruçlu nasıl olmalı?

Oruçlunun sadece midesi değil, dili de oruç tutmalıdır. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle anlatmıştır:

- Oruçlunun ağzından kesinlikle kötü söz çıkmamalı,
- kimseyle kavga etmemeli,
- yalan söylemekten, boş ve mânâsız konuşmaktan kaçınmalıdır.
- Eğer biri ona hakaret etmeye kalkarsa, "Ben oruçluyum" deyip geçmelidir.16

Hem oruç tutup, hem yalan söyleyenin, yalan dolanla iş yapanın, yemeyi içmeyi bırakmasına Allah Teâlâ hiç değer vermeyecektir.17
Orucu oruç gibi tutmayanların eline, aç susuz kalmaktan başka birşey geçmeyecektedir.18

Sahur ve iftar vakitleri

Ramazan ayının her ânı değerli olmakla beraber bu ayda özel zamanlar vardır. Bu zamanlardan biri sahur, diğeri iftar vaktidir.

Sahur vakti hakkında Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Sahur yapınız, çünkü sahurda bolluk, bereket vardır."19

Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu birbirinden ayıran en önemli fark sahur yemeğidir.20

Peygamber Efendimiz iftar vaktine de önem verilmesini istemiş; iftar saati girdiği anda oruç açmayı tembih ederek şöyle buyurmuştur:

"Müslümanlar, oruç açmakta acele ettikleri sürece hayır içinde yaşarlar."21

Kadir Gecesi

Ramazan ayı içinde en değerli zaman dilimi Kadir Gecesidir. Allah Teâlâ, "kutlu bir gece" olduğunu haber verdiği22 Kadir Gecesinin önemini özel bir sûre ile, Kadir Sûresi ile belirtmiş, ve:
- Kur'ân-ı Kerîm'i Kadir Gecesinde indirdiğini,
- Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu,
- o gecede sabaha kadar Allah'ın izniyle meleklerin ve Cebrail'in yeryüzüne indiğini,
- o gece yeryüzüne barış ve esenliğin hâkim olduğunu haber vermiştir.23

Resûl-i Ekrem Efendimiz de şu gerçekleri bize bildirmiştir: Bu mübarek geceyi, faziletine inanarak, karşılığını Allah'tan bekleyerek değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.24

Kadir Gecesini Ramazan ayının son on günündeki tekli gecelerde,25 hattâ Ramazan'ın yirmi yedinci gecesinde aramalıdır.26 Kadir gecesinin sabahında güneşin, iyice yükselinceye kadar, ziyâsı ay gibi sönük olur.27

Bir adam Resûl-i Ekrem'e gelerek yaşlı ve hasta olduğunu, geceleyin namaz kılamadığını, fakat Kadir Gecesinde ibadet etmeyi arzu ettiğini belirterek o geceyi kendisine söylemesini istedi; Peygamber Efendimiz de ona, Ramazan'ın yirmi yedinci gecesinde ibadet etmesini tavsiye etti.28

Bununla beraber Efendimiz, Ashabına, Kadir Gecesini Ramazan'ın yirmi dokuzuncu, yirmi yedinci, yirmi beşinci gecelerinde aramalarını da söyledi.29

Kadir Gecesi nasıl dua etmeli?

Bir gün Hz. Âişe, Allah'ın Elçisine Kadir Gecesine rastlarsa nasıl dua etmesi gerektiğini sordu. Peygamber Efendimiz de ona şöyle dua etmesini söyledi:
Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet!30

İ'tikâfa çekilmek

Sevgili Peygamberimiz Ramazan ayının son on gününde dünya işlerini bırakır, Mescid-i Nebevî'ye çekilir, sadece ibadetle meşgul olurdu.

Ailesini de bu gecelerde ibadet etmeleri için uyandırırdı.

Itikâf denen bu ibadet sırasında Peygamber Efendimiz namaz kılar, Kur'ân okur ve tefekkürle meşgul olurdu.

Vefatından sonra da eşleri itikâfa çekilmeye devam etti.31

Teravih namazı

Ramazan ayının oruçtan sonra en belirgin ibadeti teravih namazıdır. Sahâbîler, Peygamber Efendimizin kendi başına teravih namazı kıldığını öğrenince, bu namazı kendilerine de kıldırmasını istediler. Hz. Peygamber onlara sadece üç defa teravih namazı kıldırdı.

Bu olay şöyle oldu:

O yıl Ramazan ayının çıkmasına yedi gün kalmıştı.
Her gece yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine çekilen Peygamber Efendimiz, o gece mescitte kaldı ve Ashabına ilk defa teravih namazı kıldırdı. Teravih, gecenin üçte birine kadar devam etti.

Ertesi gün ağızdan ağıza Peygamber Efendimizin teravih namazı kıldırdığı haberi yayıldı. Sahâbîler mescitte toplandılar; fakat Efendimiz o akşam teravih namazı kıldırmadı.

Ertesi gün yine teravih namazı kıldırdı ve namaz gece yarısına kadar devam etti. Bir sonraki gün yine kıldırmadı.

Nihayet Ramazan'ın çıkmasına üç gün kala, eşlerine ve kızlarına da haber göndererek bütün gece devam eden bir teravih daha kıldırdı. O gün Müslümanlar sahurlarını zor yapabildiler. Sevgili Peygamberimiz teravih namazının farz olabileceğini, bunun da Müslümanları zora sokacağını düşünerek bir daha teravih kıldırmadı.32

Herkesin teravih namazını kendi evinde kılmasını tavsiye etti.

O günden sonra Sahâbîler, hem Peygamber Efendimiz zamanında, hem Hz. Ebû Bekir devrinde, hem de Hz. Ömer'in hilâfetinin ilk yıllarında teravih namazını evlerinde kıldılar.

Teravih namazlarının camide cemaatle kılınması âdeti, Hz. Ömer devrinde başladı.

Şevval orucu

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ramazan orucunu tutanların, Ramazan'ın hemen ardından gelen Şevval ayında altı gün daha oruç tutmalarını tavsiye etti. Böylece otuz beş veya otuz altı gün oruç tutmuş olacaklarını, her iyiliğe on misli karşılık verileceğine göre, bir yıl boyunca oruç tutmuş gibi sevap kazanacaklarını söyledi.33

Asr-ı Saadetten Bir Hatıra

Haris el-Eş'arî radıyallahu anh anlatıyor:

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah Teâlâ, Zekeriyyâ Peygamberin oğlu Yahya aleyhisselâm'a, hem kendi yapması, hem de İsrailoğullarına emretmesi için beş buyruk verdi.

Yahya Peygamber bu emirleri halka duyurmayı azıcık geciktirince, Îsâ aleyhisselâm onun yanına geldi:

"Yahya!" dedi. "Cenâb-ı Hak, hem bizzat yapman, hem de İsrailoğullarına emretmen için sana beş buyruk verdi. Bu emirleri onlara ya bir an önce söyle, yoksa ben söyleyeceğim." Yahya Peygamber:

"Kardeşim!" dedi Îsâ aleyhisselâm'a. "Allah'ın bana verdiği emirleri halka ben değil de sen duyurursan, Cenâb-ı Hakk'ın bana azap etmesinden veya beni yerin dibine geçirmesinden korkarım."

Sonra da halkı Beytülmukaddes'te topladı. Cami ağzına kadar doldu; hattâ halk şerefelerde oturdu.

Yahya Peygamber, Allah'a hamd ve senadan sonra vaaza başlayıp şunları söyledi:

"Allah bana hem bizzat uygulamam, hem de size söylemem için beş emir verdi. Ben de size onları yapmanızı emrediyorum.

İlk olarak Allah'a ibadet edecek, Ondan başkasını İlah yerine koymayacaksınız. Allah'tan başkasını İlah yerine koyan kimse bakınız neye benzer:

Bir adam, kendi öz malından bir miktar altın veya gümüşle bir köle satın alıyor ve ona 'Bak oğlum!' diyor. 'Şurası benim evim, şu da işim. Çalış, kazancını getir, bana ver!' Ama o köle ne yapıyor; kazandığı paraları efendisine değil, götürüp başkasına veriyor. Söyleyin bakalım; hanginiz kölesinin böyle davranmasını ister?

Sizi Allah yarattı ve rızkınızı O verdi; öyleyse kesinlikle Allah'tan başkasını ilah yerine koymayınız.

Allah Teâlâ size namaz kılmayı emretti. Namaz kılarken kesinlikle sağa, sola bakmayınız. Bir kul namazda sağa sola bakınmadığı sürece, Allah Teâlâ namaz boyunca yüzünü hep onun yüzüne çevirir.

Size oruç tutmanızı emrediyorum. Bakınız oruç neye benzer: "Bir topluluk arasında bir adam, adamın da, içinde misk bulunan bir çantası var. O çantadan gelen güzel koku herkesi mest ediyor ve herkes onu koklamak istiyor. İşte oruç böyle bir şey.

Oruç tutan kimsenin ağız kokusu, Allah yanında misk kokusundan daha değerlidir.

Size sadaka vermenizi de emrediyorum. Bakınız, sadaka vermek neye benzer:

Düşman, bir adamı yakalayıp esir etmiş, ellerini boynuna bağlamış, boynunu vurmak üzere bir meydana getirmiştir. Adam, kendini esir edenlere: 'Beni fidye karşılığında serbest bırakınız; çalışıp kazanırım, kazancımı getirip size veririm' demiş ve böylece canını ölümden kurtarmıştır. İşte sadaka böyledir.

Size bir de Allah'ı çokça zikretmenizi emrediyorum. Bakınız zikir neye benzer:

Bir adam düşmandan kaçmaktadır. Düşman ise onu süratle takip etmektedir. O sırada adamın karşısına sağlam bir kale çıkmış, o da bu kaleye sığınarak canını düşmandan kurtarmıştır. İşte bir kul da kendisini şeytandan ancak zikir sayesinde kurtarabilir."

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bunları anlattıktan sonra şöyle buyurdu:

"Ben de size, Allah Teâlâ'nın bana emrettiği şu beş şeyi emrediyorum:
- Yöneticinizin emirlerine uymayı,
- cihad etmeyi,
- hicret etmeyi,
- İslâm cemaatiyle birlikte bulunmayı. İslâm cemaatinden bir karış da olsa ayrılan kimse, tekrar oraya dönünceye kadar, boynundaki İslâm ilmiğini çözüp atmış demektir.
- Câhiliyyet dâvası güden kimse, Cehennemlik olur.

O sırada Sahâbîlerden biri:

"Ey Allah'ın Elçisi!" dedi. "O adam namaz kılıp oruç tutsa yine de Cehennemlik mi olur?"

Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu:
"Evet, namaz kılıp oruç tutsa ve kendini Müslüman zannetse bile yine de Cehennemlik olur.

"Sizi 'Müslümanlar,' 'mü'minler,' 'Allah'ın kulları' diye adlandıran Allah'ın dâvasına sahip çıkınız." 34

Kaynaklar
1 Buhâri, Savm, 2, 10, Nikâh 2, Tevhîd 35; Müslim, Sıyâm 162; Timizi, Savm 55, îmân 8; Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce, Fiten 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 257. 313, 402, 465.
2 Bakara 2/183.
3 Bakara 2/184, 185.
4 Buhâri, Savm 2, 9, Libâs 78, Tevhîd 35, 50; Müslim, Sıyâm 161, 163-165; Tirmizî, Savm 55; Nesâî, Sıyâm 41, 42; İbni Mâce, Sıyâm 1.
5 Buhâri, îmân 28, Savm 6; Müslim, Müsâfırîn 175, Sıyâm 204.
6 Buhâri, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167, 168; Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 3; Nesâî, Sıyâm 44, 45; Müslim, Sıyâm 34.
7 Buhâri, Savm 4, Bed'ü'1-halk 9, Fezâilü ashâbi'n-nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86, Siyam 166
8 Nesâî, Siyam 43; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 248, 249, 255, 257, 264; Elbânî, Sahîhu't-Tergîb ve't-terhîb, I, 580.
9 Buhâri, Savm 5, Bed'ü'1-halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2; Tirmizi, Savm 1; Nesâî, Siyam 3, 4.
10 Müslim, Taharet 16; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 229.
11Kadr 97/3.
12 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 263, 384, 513, V, 154, 363; Ibn Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), XIV, 498; Elbânî, Sahîhu't-Tergîb ve't-terhîb. I, 599.
13 En'âm 6/160.
14 Buhâri, Savm 7, Menâkıb 23.
15 Buhâri, Bed'ü'I-vahy 6, Savm 7, Menâkıb 23, Fezâilü'l-Kur'ân 6; Müslim, Fezâil 50.
16 Buhâri, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 163-165; Ebû Dâvüd, Sıyâm 25; Tirmizi, Savm 55; Nesâî, Sıyâm 41, 42; İbni Mâce, Sıyâm 1.
17 Buhâri, Savm 8, Edeb 51; EbûDâvûd, Sıyâm 25; Tirmizi, Savm 16; İbni Mâce, Sıyâm 21.
18 İbni Mâce, Sıyâm 21; Dârimi, Rikak 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 373; Elbânî, Sahîhu't-Tergîb ve't-terhîb, I, 625-626.
19 Buhâri, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45; Tirmizi, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 18, 19; İbni Mâce, Sıyâm 22
20 Müslim, Sıyâm 46; Ebû Dâvûd, Sıyâm 15; Tirmizi, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 27; Dârimî, Savm 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 197, 202.
21 Buhâri, Savm 45; Müslim, Siyam 48; Ebû Dâvûd, Savm 19; Tirmizî, Savm 13; Darimî, Savm 11.
22 Duhân 44/3.
23 Kadr 97/1-5.
24 Buhâri, îmân 25, 27, Savm 6, Fazlü leyleti'1-kadr 1.
25 Buhâri, Fazlü leyleti'I-kadr 3.
26 Mâlik, Muvatta', l'tikâf 11; Buhâri, Fazlü leyleti'1-kadr 2, Ta'bîr 8; Müslim, Sıyâm 205, 206.
27 Müslim, Müsâfırîn 179; Ebû Dâvüd, Şehru ramazân 2; Tirmizî, Savm 72; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 406, 457, V, 130, 131, 324.
28 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 240; Heysemî, Mecma'u'z-zevâid, III, 176.
29 Buhâri, Fazlü leyleti'1-kadr 3; Ebû Dâvûd, Ramazan 2.
30 Tirmizi, Daavât 84; İbni Mâce, Duâ 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 171, 182, 183; Hâkim, el-Müstedrek (Atâ), I, 712.
31 Buhâri, Fazlü Ieyleti'1-kadr 5; Müslim, l'tikâf 1-5
32 Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 81; Nesâî, Sehv 103.
33 Müslim, Siyam 204; Tirmizî, Savm 53.
34 Tirmizî, Emsal 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 130, 202; Ebû Ya'lâ, Müsned (Esed), III, 140-142; İbn Huzeyme, Sahih (A'zami), III, 195-196; İbn Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), XIV, 124-127; Elbânî, Sahîhu't-Tergtb ve't-terhîb, I, 358-359, II. 205-206; Elbânî, Sahîhu Mevâridi'z-zam'ân, I, 494-496.

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun