Allah, maymunları neden aşağılık olarak görüyor?

Tarih: 01.05.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Biz onlara aşağılık maymunlar olun dedik." (Bakara, 2/65) ayetine göre, maymunlara "aşağılık" denilmektedir. 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu ayet Sebt / cumartesi günü yasağını delen Yahudiler hakkındadır. Onlar, hem balıkları avlamak, hem de cumartesi günü yasağına uymayı sağlamak için -akıllarınca- şöyle bir hileye başvurdular:

Cumartesi akın akın gelen balıkları avlamıyorlar, fakat onları bir havuzda topluyorlardı, cumartesi günü geçtikten sonra, havuzda toplanmış balıkları alıp götürüyorlardı. Akıllarınca, artık ne şiş ne de kebap yanmıştı.

- Allah, onların bu durumunu akılsız varlıklardan maymuna benzetmiştir. Maymun -birçok hayvanlar gibi- gördükleri yeşilliklerin sırf dış görünüşlerine bakarak hareket ederler, bazen yedikleri yeşillik, zehirli yasemin otu olup onları öldürebilir.

Adı geçen Yahudiler de Allah’ın hükümlerinin iç hikmetine bakmayarak, dış görünüşünü esas alarak hileye başvurdukları için, Allah onları maymuna çevirdi. Bu çevirme, alimlerin çoğunluğuna göre, hem maddi hem manevi duygularıyla maymuna çevrilme şeklinde olmuştur. Mücahid gibi diğer bir kısım alimlere göre ise, bu cismanî değil, ruhanî, yani akılsız, hayvanî duygular taşıyan bir surete çevrilmişlerdir.(bk. Taberî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).

- Diğer hayvanlara değil de maymuna benzetilmesinin, “Allahualem”, bir sebebi şudur: Söz konusu Yahudilerin bulunduğu bölgede en çok göze çarpan hayvanlar maymunlardı. Onlardan misal vermek daha çarpıcıdır. Ayrıca, hayvanlar içerisinde maymunlar hile yapabilecek bir kurnazlığa da sahiptir. Bu da Yahudilerin yaptıklarına uygun bir misal olmuştur.  Sorularınıza gelince;

1. Ayette “aşağılık” manasına gelen “hasiîn” kelimesi iki şekilde değerlendirilmiştir:

    a. Bu kelime, “kıredet = maymunlar” kelimesinin sıfatıdır. Buna göre anlamı: “aşağılık maymunlar” olur.

    b. Bu kelime, -kıredet’ kelimesinin sıfatı değil-, Yahudilere işaret eden “Kanû” filinin ismi olan “vav” zamirine haldir. Buna göre ayetin manası; “aşağılanmış olarak maymun olun” şeklinde olur (krş. Alusî, ilgili ayetin tefsiri). Beğavî, Şevkanî gibi tefsirciler bu ikinci anlamı -“hasiîn” kelimesini “kanû” fiilinin ikinci haberi olarak kabul etmek suretiyle- tercih etmişlerdir.(bk. Beğavî, Şevkanî, ilgili ayetin tefsiri). Ünlü tefsirci Beyzavî ve Nesefî de ifadeyi “yani, hem maymun, hem de aşağılanmış mahluk olun” diyerek ikinci manayı tek mana olarak algılamışlardır. Fakat meallerde daha çok “aşağılık maymunlar” olarak ifade edilmiştir. Biz de bu ikinci manayı tercih ederiz. Dolayısıyla “aşağılık” olan maymun değil, suç işlemiş -ilgili- Yahudilerdir.

Böylece, 2 ve 3. sorunuza cevap verme gereği de kalmamış olur.

- Bununla beraber, son söz olarak şunu tekrar edelim ki; Allah’ın sanatı olarak hiçbir varlık aşağılık değildir. Her varlığın, her canlının kendi konumunda özel bir yeri vardır. Kur’an’da kullanılan bazı ifadeler, bir yandan bazı hikmetlere işaret etmek, bir yandan da insanların algılamalarına uygun hitap etmek içindir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

fatihk875

Buharî, Ezan, 14'deki rivayeti yazabilir misiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör (ahmet)

Konuyla ilgili rivayetlerden bazıları  şöyledir:
1- Abdullah İbni Mugaffel radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem üç defa: “Akşamın farzından önce (iki rek`at) namaz kılınız” buyurdu. Üçüncü defasında “Dileyen kılsın” diye ekledi. (Buhârî, Teheccüd 35, İ`tisâm 27. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 11; İbni Mâce, İkâmet 110)
2- Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahâbîlerinden büyük zevâtın akşam olunca aceleyle direklere doğru durup (iki rek`at) namaz kıldıklarını gördüm. (Buhârî, Ezân 14, Salât 95. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 39)
3- Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi: - Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında güneş battıktan sonra ve akşam namazından önce iki rek`at namaz kılardık. Ashaptan biri Enes’e: - Bu namazı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de kılar mıydı? diye sordu. Enes ona şu cevabı verdi: - O bizim kıldığımızı görür, fakat bize kılın veya kılmayın, demezdi. (Müslim, Müsâfirîn 302. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 11)
4- Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Medine’de iken, müezzin akşam ezanını okuyunca, ashap aceleyle direklere doğru durup iki rek`at namaz kılarlardı. Öyleki yabancı biri mescide gelirdi de, bu iki rek`at namazı kılanların çokluğuna bakarak akşam namazının kılındığını zannederdi. (Müslim, Müsâfirîn 302.)
Açıklamalar
Akşam namazının sünneti denince, hatırımıza akşamın farzından sonra kıldığımız iki rek’at sünnet gelir. Yukarıdaki hadisler, bu sünnetten başka, akşamın farzından önce kılınan iki rek’atlı bir sünnetin daha olduğunu göstermektedir. Önce, genellikle bizim kılma alışkanlığına sahip olmadığımız, akşamın bu ilk sünneti üzerinde duralım. Konumuzun 2 ve 4 numaralı hadislerinde, akşam ezanı okunur okunmaz ashâb-ı kirâmın Mescid-i Nebevî’nin direklerini kendilerine siper alarak ikişer rek`at namaz kıldıklarını gördük. Onların direkleri sütre edinerek namaz kılmalarının sebebi, namaz esnasında birinin önlerinden geçmesine engel olmaktı. Bahsimizin ilk hadisinde Resûlullah Efendimiz, üç defa “Akşamın farzından önce (iki rek`at) namaz kılınız” buyurmuş, üçüncüsünde “Dileyen kılsın” demiştir.  Başka bir Hadis de ise daha genel bir ifadeyle üç defa “Her ezan ve kamet arasında namaz vardır” buyurmuş, üçüncüsünde “kılmak isteyene” demek suretiyle (Müslim, Salat, 724) bu namazın zaruri olmadığını belirtmiştir.
İkinci hadis, akşam namazının ilk sünnetini, büyük sahâbîlerin de büyük bir coşku ile kıldıklarını belirtmektedir. Ashâb-ı kirâm, akşamın farzını kıldırmak üzere Resûlullah’ın mescide gelmesinden önce bu sünneti kılıp bitirmeye gayret ederdi.
Üçüncü hadisten öğrendiğimize göre, belki de tâbiîlerden biri, Enes radıyallahu anh’a bir soru sorarak: - “Akşam namazının ilk sünnetini ashâb-ı kirâmın büyük bir istekle kıldığını öğrendik, peki bu sünneti Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de kılar mıydı?” dedi. Enes hazretleri bu soruya: - “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizim kıldığımızı görür, fakat bize kılın veya kılmayın, demezdi” diye cevap verdi.
Akşam namazı dışındaki bütün farzlardan önce, yani ezanla kamet arasında sünnet kılınması hususunda âlimlerimiz arasında tam bir ittifak bulunmakla beraber, onlar akşamın farzından önce sünnet kılınması konusunda ihtilâf etmişlerdir. Bu sünnetin kılınmasını savunanların dayanağı, konumuzla ilgili yukarıdaki hadislerdir. Kılınmasını doğru bulmayan, hatta bu namazı kılmanın mekruh olduğunu söyleyenlerin de dayanakları vardır. Onların en önemli dayanağı, ashâb-ı kirâmdan Büreyde İbni Husayb el-Eslemî’nin de rivayet ettiği “Her ezan ve kamet arasında namaz vardır” hadisinin sonunda, “akşam namazı müstesna” denmiş olmasıdır (Dârekutnî, es-Sünen, I, 264-265; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, II, 474). Ama bu rivayet, hadis âlimleri tarafından o kadar sağlam bulunmamaktadır. Akşamın farzından önce sünnet kılınmasına taraftar olmayanların bir diğer dayanağı da, Abdullah İbni Ömer’in, bu sünneti Asr-ı saâdet’te kılan kimseyi görmediğini belirtmesi (Ebû Dâvûd, Tatavvu 11), ayrıca Hz. Ali, Abdullah İbni Mes`ûd, Ammâr gibi sahâbîleri yakından tanıyanların, onların bu namazı kılmadıklarını söylemeleridir.
Akşam namazının farzından önce sünnet kılınmasını doğru bulmayanların başında İmam Mâlik ile İmam Şâfiî gelmektedir. İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe bir adım daha ileri giderek akşamın farzından önce sünnet kılmanın mekruh olduğunu söylemektedir. Akşamın farzından önce sünnet kılmaya taraftar olmayanları böyle düşünmeye sevkeden bir husus da, bu sünnetin akşamın farzını geciktireceği kanaatidir.
Öte yandan Abdurrahman İbni Avf, Sa`d İbni Ebû Vakkas, Übey İbni Kâ`b, Enes İbni Mâlik, Câbir İbni Abdullah gibi sahâbîler akşamın ilk sünnetini kılmışlar, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûye gibi muhaddis fakihler ve daha başka âlimler de bu sünnetin kılınmasını câiz görmüşlerdir. Hatta İmam Mâlik’in de bu kanaati benimsediği söylenmektedir. Şâfiî mezhebinde tercih edilen görüş, bu sünnetin kılınması yönündedir.
Bu konuda bir de olay nakledelim: Ashâb-ı kirâmdan Ukbe İbni Âmir el-Cühenî’ye, Asr-ı Saâdet’te müslüman olmakla beraber Peygamber Efendimiz’i göremeyen Ebû Temîm Abdullah İbni Mâlik el-Ceyşânî’nin, akşam namazından önce iki rek`at sünnet kıldığını âdeta şikâyet ederek haber verdiler. Ukbe, Hz. Peygamber devrinde bu namazı kendilerinin de kıldığını söyledi. Ona, öyleyse şimdi niye kılmıyorsun? dediklerinde ise, iş güç sebebiyle kılamadığını belirtti (Buhârî, Teheccüd 35).
Akşam namazının farzından sonraki iki rek`at sünnete gelince, bu sünnet, 1099 numarayla okuduğumuz “Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak hergün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar (veya “ona cennette bir köşk yapılır”) hadisinde sözü edilen sünnetlerden biridir. On iki rek’at sünneti devamlı kılanlara cenneti müjdeleyen o hadisten hemen sonra Abdullah İbni Ömer’in rivayet ettiği hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte akşam namazından sonra iki rek`at kıldığını söylemesi bu sünnetin önemini göstermektedir.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Peygamber Efendimiz akşam namazının farzına başlamadan önce iki rek`at namaz kılınmasını, durumu müsait olanlara tavsiye etmiş, ayrıca bu namazı herkesin kılmak zorunda olmadığını da belirtmiştir.
2. İleri gelen sahâbîler akşam ezanı okunur okunmaz, farz başlamadan önce iki rek`at namaz kılabilmek için Mescid-i Nebevî’nin direklerini kendilerine siper edinirler, böylece namaz kılarken kimsenin önlerinden geçmemesini sağlamaya çalışırlardı.
3. Bu sünneti hemen hemen herkes kıldığı için, o sırada mescide gelen bir kimse, akşamın farzının kılındığını, cemaatin akşamın sünnetini kılmakta olduğunu zannederdi.
4. Ashâb-ı kirâm, bu namazı, akşamın farzı için kamet getirilmeden önce yetiştirebilmek maksadıyla çabucak kılmaya çalışırlardı.
5. Bu konudaki rivayetler, akşamın farzından sonraki sünnetin sünnet-i müekkede olduğunu, ama önceki sünnetin  müekked sünnet olmadığını göstermektedir.
6. Bu hadisler, câmi ve mescidlerde sünnet ve nâfile namazların kılınacağına delildir. (bkz. Riyazü's- Salihin Tercüme ve Şerhi)

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun