Peygamberimizin gençler için etkileyici bir kıssasını yazar mısınız?

Tarih: 12.12.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Peygamber (asm) ve sahabe arasındaki ilişki hem ilke hem de uygulama bakımından büyük öneme sahiptir. Vahye muhatap olan ilk nesil, günlük hayatın bir gereği olarak birtakım yanlış fiillerde bulunmuşlardır.

Hz. Peygamber (asm), olumsuz eylemde bulunan sahabeye, insan olmaları açısından yaklaşmış ve davranışlarını bu çerçevede değerlendirmiştir.

Ayrıca o (asm), muhataplarına kibar ve nazik bir şekilde davranmış, yanlış yapmaları durumunda genel ifadeler kullanmak suretiyle kişilerin toplum içerisindeki konumunu dikkate alarak hem ferdi hem de toplumu eğitmeyi amaçlamıştır.

İslâm’ın ilke ve prensiplerinin çiğnenmesi durumunda ise Hz. Peygamber (asm), kuralları ihlal edenlerin mevki, makam ve sosyal statülerine bakmadan, dinin emrettiği şekilde muamelede bulunmuş; adaletin tecellisine, toplumsal huzur ve barışın teminine büyük özen göstermiştir.

Peygamber Efendimizin (asm) her konuşması, her davranışı, her hâl ve hareketi, her Müslümanı elbette etkiler. Zira Hz. Peygamber (asm), söz, fiil ve takrirleriyle Müslümanlar için en güzel örnektir. (bk. Ahzâb, 33/21).

Allah Rasûlü (asm) insanlar için hayatın her alanında ideal alınacak tek modeldir. Zira o, örnek bir çocuktur, örnek bir gençtir, örnek bir arkadaştır, örnek bir meslek adamıdır, örnek bir aile reisidir, örnek bir eştir, örnek bir babadır, örnek bir komutandır, örnek bir devlet başkanıdır...

Hülasa, her yaşta ve her meslekten insanın kendisine model alabileceği yegâne şahsiyettir.

Hz. Peygamber Efendimizin (asm), özellikler gençleri etkileyen davranışlarından, sözlerinden, hâl ve hareketlerinden iki örnek şöyledir:

Zina etmek İstediğini Söyleyen Genç

Bir gün Rasûlüllah’ın huzuruna genç bir delikanlı gelerek zina etmek için izin istedi. Orada bulunanlar, hayretler içinde genci ayıplamaya, terslemeye hatta bağrışmaya başladılar.

Rasûlüllah ise, yumuşak bir sesle “yaklaş” buyurdu. Sonra gencin doğruyu bulması için şu soruları sordu:

“Annenle zina yapılmasını ister misin?”

Genç: “Yoluna kurban olayım, hayır istemem ya Rasûlallah!” diye cevap verdi.

Hz. Peygamber: “Diğer insanlar da anneleriyle zina yapılmasını istemezler.” diyerek gence soru sormaya devam etti:

“Peki, kızın için böyle bir şey düşünür müsün?”

Genç: “Olamaz, ya Rasûlallah!” dedi.

Allah Resulü, o insanların da kızları için zinadan hoşlanmayacaklarını belirtti ve aynı şekilde kız kardeşi, halası ve teyzesi için de benzeri soruları sordu, aldığı cevaplar üzerine insanların da bu mahremleri hakkında zinaya razı olmayacaklarını ifade ettikten sonra elini gencin göğsüne koyup:

“Ya Rabbi! Bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu muhafaza et!” diye duada bulundu.

Genç tam manasıyla ikna olmuş ve onun duasıyla itminana kavuşmuş olarak Rasûlüllah’ın huzurundan ayrıldı; bir daha kesinlikle herhangi bir kötülüğe meyletmedi. (Ahmed b. Hanbel, V, 256-257)

Kaynaklarda bu gencin adı Cüleybîb olarak geçmektedir. Çıktığı bir savaşta şehit düşen Cüleybîb hakkında Hz. Peygamber: “O bendendir, ben de ondanım.” diyerek ona olan sevgisini ortaya koymuştur. (Ahmed b. Hanbel, 3/136; 4/422, 425; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 131)

Alay Etmek İçin Ezan Okuyanı Taklit Eden Genç

Ebu Mahzure isimli genç anlatıyor:

Hz. Peygamber Huneyn savaşından dönüyordu. Ben de hepsi Mekkeli olan on kişilik bir grup gençle beraberdim. Gönlüm gerçek anlamda İslâm’a ısınmamıştı. Bu esnada Rasûlüllah’ın (asm) müezzini ezan okumaya başladı. Biz de bir köşeye saklanıp müezzinin sesini alay ederek tekrarlamaya başladık.

Yaptıklarımızı Rasûlüllah (asm) da duymuştu. Ezan bittikten sonra “Şunların içinde güzel sesli biri var.” diye gönderdiği adamlar bizi alıp onun huzuruna götürdüler.

Yanına vardığımızda: “Güzel sesli hanginiz?” diye sordu. Arkadaşlarım beni gösterdiler. Rasûlüllah (asm) beni yanına çağırdı ve ezan okumamı istedi. Bu esnada Hz. Peygamber (asm)'den hiç hoşlanmadığım hâlde çaresizlik içerisinde önünde ezan okudum. Ezanı bitirdiğim zaman bana bir miktar para verdi. Daha sonra da alnımı öpüp sırtımı sıvazladı. Bunun üzerine ben de: “Ey Allah’ın elçisi, Mekke’de ezan okumama izin verir misin?” dedim. O da izin verdiğini söyledi.

İşte o anda bende Rasûlüllaha (asm) karşı duyduğum hoşnutsuzluktan eser kalmadı, gönlüm ona karşı sevgi ile doldu. Mekke’ye geldim ve onun emriyle müezzinlik yapmaya başladım. (Ahmed b. Hanbel, 3/409; İbn Mâce, Ezân 2)

Ebu Mahzure’nin bu olumsuz davranışı karşısında Hz. Peygamber’in (asm) tavrı çok manidardır. O, karışıklık içerisinde gencin sesinin güzelliğini fark ederek yanına çağırtması ve kendisine ezan okutması, Hz. Peygamber’in gençlere verdiği değeri göstermektedir. Ebû Mahzûre yaptığı bu davranışı karşısında azarlanmayı, kınanmayı hatta cezalandırılmayı beklerken böyle bir iltifatla karşılaşması, onun Allah Rasûlüne ve İslâm’a bakışında önemli derecede değişiklikler meydana getirmiştir.

Peygamber Efendimizin (asm) gençlerle ilgili bütün ilişkilerine baktığımızda, O'nun bütün gayret ve hedefinin, inançlı, dindar, ahlaklı ve iffetli bir gençlik oluşturabilmek olduğunu görürüz.

Zira Efendimiz (asm), "Allah'ın (arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde yedi sınıf insanın Allah'ın gölgesinde gölgeleneceği" haberini vermiştir. Bu hadiste ilk olarak "adaletli yönetici", ikinci sırada da "Rabbine ibadetle yetişen genç"i zikretmektedir. (Buharî, Ezan 36)

Başka rivayetlerde ise "Allah, gençliğini Allah'a itaatle geçiren genci sever."; "Allah tövbe eden genci sever." buyurulmaktadır. (bk. Aclunî, Keşfu´l-Hafa, 1/286, no: 748)

"Kıyamet günü Âdemoğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiğiyle ne denli amel ettiğinden." (Tirmizî, Kıyame 1)

"Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teâlâ ona ikram edecek kimseler hazırlar." (Tirmizî, Birr 75)

Hz. Peygamberin (asm) gençleri teşvik eden bu sıcak ve samimi ilgisi sayesinde, genç sahabiler, canlarını, mallarını, ailelerini Allah yolunda feda edecek kıvama gelmişlerdi. Müslüman olur olmaz birçoklarının başta ailesi olmak üzere, Mekkelilerden gördükleri baskılar, korkunç işkenceler, açlık ve abluka yılları onları asla yıldırmamıştır. Onlar, Allah Rasûlünden aldıkları inanç ve ahlakın gereği olarak, yalnız Mekke'den ayrılmayı değil, zamanı geldiğinde dünyadan ayrılmayı dahi göze almışlardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun