Peygamberimiz (s.a.v.) vefat ettiğinde, Hz. Ebû Bekir sahabeleri nasıl teselli etmiştir?

Tarih: 02.06.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı
Peygamberimiz (s.a.v.) vefat edince Hz. Ömer'in tavrı nasıl olmuştur?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hatemü'l-Enbiyâ Efendimizin (a.s.m.) pâk ruhları artık a'lâyı illiyyine (en yüksek makama) yükselmişti. Ezvâc-ı Tahirat üzerine bir örtü örttüler ve feryada başladılar.

O sırada annesi tarafından Hz. Resûlullahın son anlarını yaşadığını haber alan Hz. Üsâme hareket etmeyip ordusuyla Mescid-i Şerife gitmişti. Hâne-i Saadette feryad ve figanın yükseldiğini duyan ashab, kalblerinden vurulmuşa döndüler. Sanki gök kubbe bir anda yıkılmış gibiydi. Herkesin nutku tutulmuş, gözler damla damla keder ve hüzün akıtıyordu.

Cesaret ve adalet timsali Hz. Ömer bile kendisini bu dehşetli ânın tesirinden kurtaramadı; hattâ herkesten daha çok dehşete kapılarak şöyle bağırdı:

"Resûlullah ölmemiştir ve sağdır. Ona sadece Hz. Musa'ya ârız olan saika gibi bir saika arız olmuştur. Kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim."1

Halkı Teskin Eden Sıddık-ı Ekber

Hz. Ebû Bekir o sırada Sünh Mahallesindeki evinde bulunuyordu. Yürekleri dağlayan haberi kendisine ulaştırdılar. Gönlünün bir parçasının âdeta koptuğunu fark eden Hz. Ebû Bekir süratle Hâne-i Saadete girdi.

Dehşet ve hayret içinde Fahr-i Kâinatın mübârek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı. Yüzü tecessüm etmiş bir nurdu. Eğildi, tazim ve hürmetle pâk ve nurlu alınlarından üç kere öptü. Akan gözyaşları arasında dilinden dökülen kelimeler şunlar oldu:

"Ölümün de hayatın gibi temiz ve lâtif, yâ Resûlallah!"2

Sonra da Ehl-i Beyte teselli verdi.

Hz. Ebû Bekir İle Hz. Ömer

Hz. Ebû Bekir, Hâne-i Saadetten çıktıktan sonra Mescid-i Şerife vardı. Hz. Ömer'in "Resûlullah vefât etmedi." sözlerini duymuştu. Bunun üzerine şöyle konuştu:

"Kim ki Muhammed'e (a.s.m.) tapıyorsa, bilsin ki, Muhammed (a.s.m.) ölmüştür. Kim ki Allah'a ibadet ve kulluk ediyorsa bilsin ki, Allah Hayy'dır, ölümsüzdür."3

Sonra da şu âyet-i kerimeyi okudu:

"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah'a en küçük bir zarar vermiş olmaz. Fakat şükredenlere Allah mükâfatını verecektir."4

Bu âyet-i kerime, Uhud Muharebesinde, "Muhammed öldürüldü." şâyiası üzerine nazil olmuştu. Ashab; onu belki yüzlerce, binlerce defa okumuş oldukları hâlde, o andaki teessür sebebiyle bir anda unutuvermişlerdi sanki!

İşte, yalnız metanetini muhafaza eden Hz. Ebû Bekir bunu unutmamış ve ashaba hatırlatmakla en büyük hizmeti ve vazifeyi ifâ etmiş oluyordu. Bu hitabe ve bu âyet-i kerimeyi hatırlamaları üzerine sahabîler kendilerine geldiler. Bir anda toparlandılar ve şaşkınlıklarını üzerlerinden attılar.

Daha sonra Hz. Ebû Bekir şu meâldeki âyet-i kerimeyi okudu.

"Muhakkak ki sen de öleceksin onlar da ölecekler."5

Metanetini yitirmeyen Hz. Ebû Bekir bu hitabesiyle o zamanki İslâm cemaatına büyük bir hizmet ifâ etmiş oluyordu. Ashab-ı güzîn artık Kâinatın Efendisinin bu dünyadan göçmüş olduğunu anlayıp kabul ettikleri gibi, Hz. Ömer de; "Resûlullah ölmemiştir." sözünü söylemekten vazgeçerek kendine geldi.

Evet, Medine, Medine olalı beri, Kâinatın Efendisinin kendisine teşrifi ile duyduğu sevinç kadar hiçbir sevinç duymamıştı. Şimdi ise aynı Medine en büyük hüzün ve keder ânını yaşıyordu. Âdeta semâlarını hüzün ve kederden bir kara bulut kaplamıştı.

Dipnotlar:

1. Tabakât, 2:266.
2. a.g.e., 2:263.
3. Tabakât, 2:268; Buharî, 3:95.
4. Âl-i imran Sûresi, 144.
5. Zümer Sûresi, 30.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun