Kaza namazıyla vakit namazı arasında tertip nasıl olmalıdır, önce hangisi kılınmalıdır?
Değerli kardeşimiz,
Kişinin kazaya kalan namazı altı vakitten az ise tertibe göre kılması gerekir. Yani önce öğle namazını ve daha sonra ikindi namazını kılması gerekir. Eğer kaza namazları altıdan çoksa, artık tertibe riayet etmesi gerekmez.
Âlimlerin çoğunluğuna göre geçmiş namazların kazasında tertibe uymak vaciptir. İmam Şafiî (rh.a): "Bu sıraya uyarak kaza etmek sünnettir." demiştir. Bu konuda Hanefî mezhebinin görüşünü özetleyecek olursak; vakit namazının vakti daralmamışsa, beş vakit farz namaz, vitir ve kaza namazları ile vakit namazı arasındaki tertibe uymak lâzımdır.
Eğer vakit namazının kazaya kalacak kadar vakti daralmışsa, önce vakit namazı sonra kaza namazı kılınır. Çünkü, İbn Ömer (r.a) şöyle buyurmuştur:
"Kim uyanamadığı veya unuttuğu için kazaya bıraktığı bir namazı cemaatle namaz kılarken hatırlarsa, önce kılmakta olduğu namazını bitirsin, sonra hatırladığını kaza etsin, sonra da cemaatle kıldığı namazını iade etsin." (ez-Zeyleî, Nasbu'r-Râye, II/162)
Altı vakitten az kazası olan, kaza ederken sıraya koyması gerekir. Çünkü Resulullah (asm) Hendek gazvesinde dört vakit namaz kılamamış, onları vakit sırasına uyarak kaza etmişler ve şöyle buyurmuşlardır: "Siz de benim gibi kılın!" (ez-Zeyleî, a.g.e., II/164-165).
Vitir hariç altı vakit namazdan fazla kazası olana gelince, artık bu kişi için ne kaza namazları arasında, ne de kaza ile vakit namazları arasındaki sıra uyması gerekmez. Çünkü kazalar çoğalmış, kazaya bıraktığı altıncı namazın vakti de geçmiştir. Altı vakitten fazla kazası olmayan insana "sahib-i tertip" denmesinin sebebi budur.
- Acaba hayatında altı vakitten fazla kazası olan, kazasını bitirdikten sonra sahib-i tertib olur mu?
Muhtar görüşe göre olmaz ise de Hidâye sahibi Merginanî'ye göre bazı âlimler bunu caiz görmüşler ve "ezher olan da budur" demişlerdir (ez-Zuhaylî, a.g.e., II/139).
Buna göre bir kimse, farz kılarken kazaya bıraktığı bir namazını hatırlarsa, eğer bu kaza vitir ise, kıldığı farz mevkuf (geçici) olarak fasit olur. Sabah namazını kılmadığı hâlde öğlene duran sonradan sabahı kılmadığını hatırlarsa, öğlen namazı mevkuten fasit olur. Sabah namazını kaza etmeden ikindiyi de kılarsa ikindi namazı da mevkufen fasit olur.
Böylece ertesi günün sabah namazı vakti çıkıncaya kadar... Eğer yeni ulaştığı sabah namazını kılmadan kazaya bıraktığı sabah namazını kılarsa, kıldığı bütün namazları fasit olur. Ebû Hanife ve Ebû Yusuf'a göre tamamı nafileye dönüşür; tekrar iade etmesi gerekir. Eğer, yeni ulaştığı sabah namazını da kıldıktan sonra kazaya kalan bir gün önceki namazı hatırlarsa, mevkufen fasit olan bütün namazları sahihe dönüşür.
Mevkuf'un manası budur. Özetlemek gerekirse; bir kazası olan kişi kazası olduğunu hatırladığı hâlde her kıldığı namaz geçici olarak fasit olur. Kazasını günlük beş vaktini kıldıktan sonra yaparsa, o beş vaktin fesadı kesinleşir, geçici olmaktan çıkar ve kıldıkları namazlar nafileye dönüşür.
Eğer günlük beş vakit namazı kıldıktan sonra ve beşinci namazın vakti geçinceye kadar kaza etmez ise ki, böylece kazaya kalan ile fasit namaz sayısı altıya ulaşmış olur, işte o zaman kıldığı beş vakit namaz sahih olmaya dönüşür. Çünkü kaza, altı vakit olunca tertip düşer (Bu konuda geniş malumat için bk. el-Kasânî, Bedaiu's-Sanâyî', I/131...; Haskefî, ed-Dürrü'l-Muhtar, I/ 679-685; eş-Şürünbülalî, Meraki'l-Felâh, 83 vd., Kahire).
Namazların kazasında tertibi düşüren üç şey vardır:
1. Kaza namazı sayısının altıya ulaşması (vitir bu altıya dâhil değildir).
2. Vakit namazı ile kazaya kalmış namazı sırayla kılamayacak kadar vaktin daralması. Böyle bir durumda vaktin namazı önce kılınır.
3. Namazı kılarken, kazaya kalan namazını hatırlayamaması (ez-Zuhaylî, a.g.e., II/140).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet