Yoktan var olmaz, var olan yok olmaz mı?

Bin sekiz yüzlü yıllarda Lavosier, böyle bir prensibi ileri sürüyor ve “Yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz” diyor. Lavosier bunu söylerken, gerekli şartlarını da belirtiyor. Yani diyor ki, kapalı kaplarda bulunan bir madde, mesela düdüklü tencerede, var olan bir madde kaybolmaz, ancak başka şekillere dönüşebilir. Buraya da dışarıdan bir madde girmediği sürece, yoktan var olmaz diyor. Şimdilerde bu söz mutlak manada, yani bütün kâinat için kullanılmaya çalışılıyor. Güya kâinatta var olan yok olmaz, yok olan da var olmazmış. Bu sözü söyleyebilmek için, her şeyden önce, bütün kâinatı dolaşıp, neyin var neyin yok olduğunu tespit etmek gerekir. Halbuki uzayda, daha bize ışığı ulaşmamış binlerce galaksi vardır ve her bir galakside de en az birkaç milyar yıldız vardır. Bütün buralarda olup bitenleri anlamadan ve bilmeden bütün kâinat hakkında böyle bir söz, bilimsel değil, ideolojiktir. Bilimi materyalizme, ateizme yani dinsizliğe alet etmektir.

Kainatta bir şeyi “Yok” diyebilmek için bütün kainatı gözden geçirmek gerekir. Bu da yetmez. Çünkü, bu gözle bizim gördüğümüz şey çok sınırlıdır. Görünen ışık, mevcut ışığın ancak %3.5’dur,  %96.5’nu görmüyoruz. Dolayısıyla görmediğini yok saymak, bilmenin değil, cahilliğin ifadesidir.

Cenab-ı Hak, canlıların elementlerde bulunmayan, şekil, ses, hayal, hafıza, merak endişe, korku, muhabbet, nefret ve adavet gibi özelliklerini her an, yoktan yaratmaktadır.  Mesela, bülbülün şekli ve sesi, gülün  goncası atomlarda bulunmadığı için yoktan yaratılmaktadır.

Prof. Dr. Adem Tatlı

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun