Sularla İlgili Hükümler

Sular Kaç Kısma Ayrılır?

I -Mutlak Sular

II - Mukayyed Sular

Mutlak Sular Kaç Kısma Ayrılır?

II - Akar Sular

Mutlak ve Mukayyed Suların Hükmü Nedir?

Okuma Parçası: Unesco Temsilciliğini Hayran Bırakan Kitap

Sular Kaç Kısma Ayrılır?

Sular başlıca iki kısma ayrılır: Mutlak sular, mukayyed sular...

I -Mutlak Sular:

Bunlar, yaratıldıkları aslî vasıf üzerine duran yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar ve kuyu sularıdır. Su denildiği zamanda ilk olarak bu kısım akla gelir. Abdest ve gusülde de sadece bu kısım sular kullanılır.

II - Mukayyed Sular:

İçine herhangi bir maddenin karışmasıyla aslî vasfı bozulmuş ve hususî bir ad almış olan sulardır. Gül suyu, çiçek suyu, meyve suyu, et suyu, v.s....

Mutlak suyun içine mukayyed su karışır ve mutlak suyun üç vasfından, yani, renk, koku ve tadından birini veya ikisini değiştirir ise, bu su, mukayyed su hükmünü alır.

Mutlak suyun içine toprak, sabun, v.s. gibi temiz bir madde düşmekle mutlak su olmaktan çıkmaz. Yeter ki suyun incelik ve akıcılığı kaybolmasın.

Mutlak Sular Kaç Kısma Ayrılır?

Mutlak sular kendisi temiz olup olmaması, başka bir şey'i de temizlemeğe elverişli bulunup bulunmaması bakımından şu kısımlara ayrılır:

a - Hem temiz, hem de temizliğe elverişli ve kullanılmasında da hiçbir dinî mahzur olmayan sular... Bu sular 3 vasıfdan hiçbiri kaybolmamış temiz sulardır. Hem içilir, hem yemek yapılır. Abdest ve gusülde de kullanılır.

b - Hem temiz, hem de temizleyici, fakat zaruret olmadan kullanılması mekrûh olan sular.

Ev kedisi gibi ehlî bir hayvanın veya çaylak, doğan, v.s. gibi yırtıcı bir kuşun artığı olan sulardır. Bu sular, her ne kadar temiz ise de başka su varken yeme ve içmede, abdest ve gusül temizliğinde kullanılmamalıdır. Ancak başka su yoksa, kullanmakta hiçbir dinî mahzur kalmaz.

c - Temiz, fakat temizleyici olmayan sular...

Bunlar gusül ve abdestte kullanılmış olan sulardır. Bunlara mâ-i müsta'mel (kullanılmış su) denir. Bu sular temizdir ve maddî pislikleri temizlemekte de kullanılabilirler. Ancak abdestte ve gusülde kullanılmazlar. Yemek ve içmekte kullanmak ise mekruhtur.

d - Temiz olmayan sular...

İçine bir pisliğin düştüğü kesin olarak belli olan ve küçük su tabir

edilen az miktardaki sulardır. Bu sular hiçbir şeyde kullanılmazlar.

e - Şübheli sular...

Ehlî merkep ve bundan doğmuş katırların artığı olan sulardır. Bu suyun temiz olduğu ittifaklı, ancak abdest veya gusülde kullanılıp kullanılmayacağı ihtilâflıdır.

Mutlak sular, içine düşen necâsetle pislenip pislenmeme yönünden ise, ikiye ayrılır: Durgun sular, akar sular.

I - Durgun Sular:

Bu sular, miktar itibariyle çok su ve az su kısmına ayrılırlar.

Çok su ile akarsu, pislenme yönünden aynı hükme tâbidirler.

a - Çok su: Yaklaşık olarak 50 m2lik bir satha sahip olan durgun su birikintisine veya su havuzuna çok su veya büyük havuz (havz-ı kebir) tabir edilir. Bu sular, pislenme bakımından akarsularla aynı hükme tâbidirler. Yani, içine bir pislik düştüğünde suyun üç vasfından biri değişmedikçe temiz sayılır. Bu suların derinliği ise, en az 1 karış veya 24 parmak olmalıdır.

b - Az su: Yaklaşık olarak 50 m2'den az bir satha sahip olan su birikintisine veya su havuzuna az su (veya küçük havuz) ismi verilir. Bunlar içlerine herhangi bir pislik düştüğü zaman, derhal pislenirler. İsterse 3 vasfından hiçbiri değişmesin. Meselâ, böyle bir suya bir damla kan damlasa suyu temiz olmaktan çıkarır. Bu sular, pisliğin değmesi ile bile pislenmiş olurlar.

Meselâ, köpeğin yalaması ile...

II - Akar Sular:

Akar suyu, akış kuvvetiyle bir saman çöpünü sürükleyip götürebilen su diye tarif etmişlerdir. Akarsular, çok su hükmündedir. İçlerine pislik düştüğünde üç vasfından biri bozulmadıkça, pis olmaz.

Pisliğe temasından dolayı üç vasfından bir veya ikisi değişen su ile temizlik yapılmaz. Ama bu su ile, bitki ve toprak sulanabilir. Sığır ve deve, davar gibi hayvanlara da içirilebilir.

Mutlak ve Mukayyed Suların Hükmü Nedir?

Mutlak sular, suyun temizliğini bozacak haricî bir ârıza bulunmayınca içilir, yemekte ve maddî temizlikte de kullanılır. Kendileriyle abdest ve gusül alınır.

Mukayyed sular ise, bunlar ile abdest ve gusül alınmaz. Yani bunlarla hükmî necaset giderilmez. Çünkü Cenâb-ı Hak bu gibi temizlikler için, sadece mutlak suların kullanılmasını emretmiştir. Ne var ki mukayyed suların bir kısmı, içilebilir. Ve yemeklerde de kullanılabilir. Bunların yağlı ve koyu ve yapışkan olmayan kısmıyla maddî temizlik de yapılabilir.

Fakihlerin bu konudaki yaklaşım ve kıstasları dikkatlice incelendiğinde, onların hem suyun aslî özelliğini korumasına önem verdikleri hem de içine küçük bir pislik düştü diye bol miktarda suyun kullanılamaz olmasını önlemek istedikleri görülür. Böyle olunca suyun teminindeki kolaylık ve zorluk, suya düşen pisliğin tür ve miktarı da göz önünde bulundurulmak kaydıyla, mezheplerin bu konudaki farklı görüşlerinin bir ruhsat olarak değerlendirilebileceği, kişilerin kendi kültür, imkân hatta kalbî mutmainlikleri açısından bu ruhsatlardan birini seçebileceği söylenebilir.

Diğer yandan suyun temel özelliklerinde bir bozulma olduğunda veya yapılan bilimsel incelemeler ve laboratuvar tahlilleri sonunda insan sağlığı ve çevre için zararlı olduğu tesbit edildiğinde bu suyun kullanımının dinen de câiz olmayacağı açıktır. Çünkü insanın sağlık, güvenlik ve huzur içinde yaşaması dinin genel hedeflerinden biri olduğu gibi bilimin de ana gayesini oluşturur. Bu sebeple fıkıh kitaplarında suyun maddî ve hükmî temizlikte kullanılabilmesi için aranan şartlar, suyun kullanımının dinî hükmüyle ilgili nihaî bir ölçü ve çözüm olarak değil, fertlere günlük yaşayışlarında kolaylık sağlamayı ve ortalama bir ölçü getirmeyi amaçlayan öneri ve katkılar olarak anlaşılmalıdır. Nitekim madenî kaplara konup güneşte ısıtılan suyun kullanımını bazı fakihlerin mekruh gördüğü, bunu söylerken de bu tür suların sağlığa zararlı olduğu noktasından hareket ettikleri bilinmektedir. Böyle olunca suyun temizliği konusunda fıkıh kültürümüzdeki bu tür yaklaşımları ilke ve amaç yönüyle değerlendirip günümüzdeki teknolojik gelişmelerden, arıtma ve tahlil imkânlarından ve pozitif bilimin sonuçlarından âzami ölçüde yararlanmak vazgeçilmez bir önem taşımaya başlamıştır.
 

Okuma Parçası: Unesco Temsilciliğini Hayran Bırakan Kitap

İstanbul eski Merkez Vâizlerinden Hacı Cemal Öğüt Efendi, geniş kültürlü, münevver din adamlarımızdandır.

Özellikle sağlık konularına büyük ilgi duymuş ve bu konularda sadece vaazlarıyla değil, yazdığı eserlerle de halkı aydınlatmaya uğraşmıştır. UNESCO'nun katkısıyla Verem Savaş Derneği'nin yaptığı bir toplantıda, "içtimaî ve Ahlâkî Temizlik: Yerlere ve Yollara Tükürenlerin Suçları" isimli eserini dağıtır. Bir gün sonraki toplantıda, Unesco temsilcisi olan Doktor, bu kitabı göstererek, "bunu bana kim verdi?" diye sorar. Hoca Efendi de "ben verdim" der. Fransız Doktor, "kitabın yazarını tanımak istediğini" söyleyince de, Hoca kendisini, "ben yobaz" diye takdim eder. Toplantıda bulunan Tevfik Sağlam Paşa, hemen söze girerek:

- "Hocam, yobaz olsan seni bu toplantıya çağırır mıydık" deyince, hoca taşı gediğine koyar:

- "Paşam maalesef, yıllarca sizin durumunuzdakiler bizlere 'yobaz', bizim durumuzdakiler de buna tepki olarak sizlere 'gâvur' dediler. İşte şimdilerde ancak birbirimize yaklaşmaya, birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Sizlerin ve bizim bir ve beraber oluşumuzla ancak millî birlik ve beraberliğimiz sağlanabilir. Ve ancak bu suretledir ki, vatanımızın kalkınması yolunda ciddi adımlar atılabilir. Elbirliğiyle aramızdaki sun'î uçurumları kapatmak bugünümüzün ve yarınımızın en hayati faaliyetidir kanaatindeyim."

Hoca'nın sözlerini hararetle tebrik eden Unesco temsilcisi Doktor Etienne Berthet ise şu dikkate değer açıklamayı yapar:

- "Hoca Efendi, ben sağlık ve temizlik konusunda Unesco bünyesinde bazı çalışmalar yapmak istedim. Bu maksatla da, Fransa'daki en yetkili Kardinallere ve Hahambaşı'na müracaat ederek, dinimizin bu konulara dair görüşlerini sordum.Fakat, hiçbirinden sağlık ve temizlik konusunda ciddi bir bilgi alamadım. Sonradan anladım ki, Hıristiyanlığın bu konuda getirdiği kayda değer bir fikir yoktur.

Fakat şimdi sizin kitabınızdan öğreniyorum ki, İslâmiyet, temizlik ve sağlık konusunda incelemeye değer bir hazine gibidir. Bunu anlamama vesile olduğunuz için size çok teşekkür ederim." (Cumhuriyetten Günümüze İslâm Âlimleri, Vehbi Vakkasoğlu)

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun