HAYIR
Dilimize Arapça'dan geçmiş olan bu kelimenin aslı "hayr" olup; herkesin beğendiği, rağbet ettiği şeyler, şeref, meşru iş, faydalı ve sevabı gerektiren amel, iyilik, ibâdet ve mal gibi anlamlara gelir. Zıt anlamı ise şerdir.
Aynı kelimeden türemiş olan "hayrât"; beğenilen ve öğülen hasletler, sevap kazanmak için Allah rızası yolunda yapılan iyiliklere denir. Başkalarına maddî ve manevî yönden yararlı olan kimselere de, hayır sahibi anlamına gelen "ehl-i hayr" denir.
Hayır iki türlüdür. Birincisi "mutlak hayır" olup, herkes tarafından dâima beğenilen, sevilen ve herkese göre iyi olandır. Adâlet, yardımlaşma, cömertlik ve doğruluk gibi... Allah'ın bizler için hayır gördüğü her şey.
"Kim zerre kadar hayır yaparsa onun karşılığını görecektir. Ve her kim zerre kadar şer (kötülük) işlerse onu görecektir" (ez-Zilzâl, 99/7,8).
"Ne hayır yaparlarsa ondan mahrum bırakılacak değildirler. Ve Allah takva sahiplerini bilir" (Âlu İmrân. 3/115).
"Herkesin yüzünü döndürdüğü bir yönü vardır. Öyleyse siz de hayırlı işlere koşun. Birbirinizle yarışın. Nerede bulunursanız bulunun, Allah hepinizi getirir. Şüphesiz ki Allah herşeye kadirdir" (el-Bakara, 2/148).
Cenâb-ı Allah'ın kullarının yapmış olduğu hiçbir hayrı boşa çıkarmayacağını açıkladığı bu âyetlerde geçen "hayr''dan maksat, iyilik, cömertlik, ibâdet ve tüm salih amellerdir. Rabbimizin hoşnut olduğu bu filler ve özellikler, kullar tarafından da rağbet edilen ve benimsenen hasletler olmaları hasebiyle mutlak mânada hayırdırlar.
İkinci tür hayır, "Mukayyed hayır"dır. Yani kişiden kişiye değişen birine göre hayır, bir başkasına göre şer ve kötülük sayılan şeyler... Kötü yolda harcanan çok mal gibi.
Arapça'da "hayr" kelimesi, sadece iyiliği ifade etmez, mal ve servet için de kullanılır. Meselâ, Bakara sûresi 180. âyette geçen "hayr", mal ve servet için kullanılır. Hayır kelimesinin nerede iyilik için, nerede mal ve servet için kullanıldığı ancak, kelimenin âyetin akışı içinde yer aldığı mevkiden anlaşılır. Aynı şekilde "Şüphesiz ki insan, Rabbine karşr pek nankördür. Buna kendisi de şahittir. Ve o, hayr sevgisine aşırı derecede düşkündür" (el-Âdiyât, 100/6-8) âyetinde geçen "hayr" kelimesi iyilik anlamında değildir. Çünkü 6. âyette, insanın Rabbine karşı nankörlüğünden sözedilmektedir.
İçindeki "hayr" kelimesinin, mal ve servet anlamına geldiği âyetlerden bazıları:
"Birinize ölüm geldiği zaman, eğer hayır (mal) bırakacaksa; anaya, babaya ve yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur" (el-Bakara, 2/180).
"Verdiğiniz her hayır kendi faydanızadır. Yalnız Allah rızasını kazanmak için infak ederseniz... İnfak ettiğiniz her hayır size eksiksiz verilir. Zerre kadar haksızlığa da uğratılmazsınız" (el-Bakara, 2/272).
"Hayırdan ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir" (el-Bakara, 2/273).
Hz. Ali (r.a), bir kölesinin yanına girdiğinde, kölesi "Vasiyet etmeyeyim mi?" diye sorar. Hz. Ali; "Hayır. Çünkü Allah "eğer hayr (çok mal) terkederse" diyor. Halbuki senin fazla malın yoktur" diye cevap verir (Rağıb el-Isfahânî, Müfredât, HYR maddesi).
Âyetlerde kullanılan "hayr", her zaman hayır değildir. Ancak Allah rızası gözetilerek kullanılırsa hayır sayılır. Mal ve servet ne kadar çok olursa olsun, Rabb'ın rızası olmayan yerlere harcanırsa hayr yerine şer olur. O halde ister mal ister çocuk ister dünya nimetlerî olsun, Allah'tan dâimâ hayırlı olanı istenmelidir. Yüce Rabbimiz buna işaretle, şöyle buyurmaktadır:
"İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey kötülüğünüzedir" (el-Bakara, 2/216).
"Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir" (en-Nisâ, 4/19).
Rasûlullah (s.a.s): "Kişinin kendinden sonra bıraktığı şeylerin en hayırlısı üç tanedir: Kendisine dua edecek salih evlat, kendisine sevabı ulaşacak olan sadaka-i câriye ve kendisinden sonra onunla amel edilecek ilim" diye buyurur (İbn Mace, Mukaddime 20).
O halde, Müslüman, hem kendisi için hem de tüm insanlık için hayrı istemek, hayra teşvik etmek ve kötülüklerden uzaklaşıp başkalarını da uzaklaştıramaya çalışmak durumundadır. Çünkü Hak Teâlâ:
"Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, ma'rufu emreden, münkerden alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz" (Âlu İmrân, 3/110) buyurur.
İslâm ıstılahında "Maruf"; her türlü hayrı, "Münker"de her türlü kötülüğü ifade eder.
Halid ERBOĞA