Holografi penceresi ile levh-i mahfuz hakikati nasıl anlaşılır?

Tarih: 20.04.2020 - 11:44 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Holografi, yeni bir anlayış sunduğuna göre, eşyaya ve olaylara bakışımız da genişlemektedir. Maddeci bakışla “açıklanamaz” denen bazı hadiseleri, şimdi daha iyi anlayabilmekteyiz. Meselâ, idrak darlığı veya eşyanın nurani boyutunu göz ardı etmemiz sebebiyle idrakte güçlük çektiğimiz “paranormal” olayları, meselâ, eşzamanlılığı ve anlamlı tesadüfleri (tevafuk)... gibi konularda zihnimize yeni pencereler açılmaktadır

Holografi bize anlaşılmaz gibi gelen birçok şeyi açıklamaktadır. Mesela telepati, önceden bilme, uzağı görme, kehanet ve benzeri olaylar, aslında var olan ve her an kullanıma açık bulunan hologram plakasına kayıtlı bilgileri “başka bir gözle” görebilme kabiliyetidir.

Holografi ile anlamamıza pencere açılan konulardan birisi de Levh-i Mahfuz hakikatıdır. Levh-i Mahfuz, Kurân'da yalnız bir ayette geçer. Bu ayette Kurân'ın Levh-i Mahfuz'da bulunduğu bildirilir, ancak orada tanım getirilmez. (bk. Buruc, 85/22)

Buna karşılık birçok ayette özellikleri anlatılır. Buna göre levh-i mahfuz, içinde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı, (En'âm, 6/59) olacak şeylere ait bilgilerin saklandığı, (Kaf, 50/4) yeryüzüne ve insanlara gelecek tüm belaların yazıldığı, (Hadid, 57/22)  her şeyin sayılıp belirlendiği, (Yasin, 36/12)  gökte ve yerdeki tüm gizliliklerin ve sırların açıkça yer aldığı, (Neml, 27/75) temiz yaratılan meleklerden başka kimsenin dokunamayacağı apaçık, korunmuş, koruyan, saklanmış ve ana kitap olarak tanımlanır.

Levh-i mahfuz, her şeyin yazılı bulunduğu bir İlâhî muhafaza levhası; İlahi ilmin aynası, kaderin defteri, kâinatın programıdır. Hafızamız bu defterin sanki küçük bir örneğidir.

 Nasıl ki, insanın başından geçen bütün olaylar hafızasında yazılıyorsa, kâinattaki bütün olmuş, olan ve olacak olaylar da bu büyük hafızada kayıtlı bulunuyor. Her iki “levha”da da Rabbimizin “Hafîz”, yani koruyan, muhafaza eden ismi tecelli etmektedir. “Yazılma” denilince “harf harf kaleme alınmayı” anlamak doğru olmayacaktır. Genlerin dizilişi yazı yazmadan çok farklı bir olaydır. Bilgisayar hard diskine de sözler ve olaylar kalemle kaydedilmiyorlar. İşte her şeyin ve her hadisenin, levh-i mahfuzun defterleri olan “İmam-ı Mübîn” ve “Kitab-ı Mübîn”de yazılması bunların çok ötesinde bir keyfiyette olmalıdır.

Holografinin ortaya koyduğu gibi, kâinatın küçüğünün büyüğün özelliğini taşıması ile “bilgi” her an her yerde kullanıma hazır bulunmaktadır. Kâinat holografik özellikte yapılandırıldığına göre, uzay-zaman koordinatlarının ötesine geçilmiş olmaktadır. Böyle bir planda geçmiş–şimdi ve gelecek aynı yerde, aynı anda bulunmaktadır. Kur’an’da “levh-i mahfuz” diye tanımlanan “ana hologram plakasında” yer alan her şey, plakanın bütün zerrelerine, tüm var edilmişlere kadar yayılmış demektir. Uzay ve zamandan bağımsız olarak, her birim, her türlü kâinat bilgisini her an alabilir.

Ama bu levh-i mahfuz denen “ana bilgiden yararlanabilmek, kişilerin ‘ruhî tekamülüne’ bağlı olabilir. Holografinin de gösterdiği gibi, bütün ‘bilgiler’, zaman ve uzaydan bağımsız olarak, ‘her an her yerde’ olduğuna göre, o bilgilere ulaşmak mümkün olabilir. Gaybi şeyleri bilme gibi, ‘evliya kerametleri’ bilginin başka türlü değerlendirilmesi” olabilir. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun