"Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." sözü ile, "Benim bildiklerimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız." hadis arasında bir çelişki yok mudur?

Tarih: 21.03.2007 - 18:26 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hayır, bir çelişki olmadığı gibi, bir çok konuyu daha iyi değerlendirmemize neden olmaktadır.

Nur Külliyatında, dünyanın üç yüzü olduğu nazarımıza sunulur: “İlahî isimlere âyine olma”, “cennete tarla olma” ve “ehl-i hevesatın oyuncak yeri olma” yüzleri. Bir müslüman dünyanın ilk iki yüzünü sever. İbadet ve tefekkür ile bu yüzleri değerlendirmeye çalışır. Öte yandan, bu dünya nimetlerinden meşru dairede faydalanır, zevk alır. Dünya sevgisinin tehlikeli olanı ilk iki yüzü unutarak dünyanın sadece üçüncü yüzüyle oyalanmaktır.

İşte sorunuzda geçen her iki durum da bu farklı yönlere bakmaktadır. Demek ki dünyaya “İlahî isimlere âyine olma”, “cennete tarla olma” yönüyle bakmak ibadettir ve her iki hayatın da kaznılmasına neden olmaktadır. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde:

"Huz ma safa da' ma keder." "Sana safa (huzur ve sevinç) veren şeyi al, üzüntü ve keder veren şeyi de bırak." (bk. İbni Dureyd, el-İştikâk s.146; ez-Zemahşerî, Esâsü’l-Belâğa s. 703)  buyurmuştur.

Allah Resulü (asm) bu hadiste, gerçek mutluluk formülünü iki madde halinde özetlemiştir:

1. Kişi hayatta daima kendisine safa veren, huzur ve sevince boğan, moralini ve ümidini yükselten güzel şeylere bakmalı, güzel şeyleri düşünmeli, güzel şeyleri hayal etmeli.

2. Kendine keder veren, üzüntü ve acılara boğan, yese düşürüp moralini bozan, kötü ve menfi şeylere bakmamalı, onlarla aklını, fikrini, hayalini meşgul etmemeli.

Hayatta insana üzüntü verecek hadiseler çoktur. Kişi hayata kötü bir nazarla, karamsar bir gözle bakarsa mutluluk ve huzuru bulması mümkün değildir. Halbuki en menfi, en kötü bir şeyde bile, bir iyi taraf vardır. İnsan her hadisenin iyi bir tarafını bulup ona bakmayı, onunla teselli olmayı başarabilirse, en kötü şartlar içinde dahi mutlu ve huzurlu olmanın anahtarını elde edebilir. Bu konusa İsa (a.s.)'a isnat edilen şu rivayet konuya ışık tutması bakımından manidardır.

"İsa (a.s.) havarileriyle birlikte bir koyun leşinin yanından geçerler. Leşin dayanılmaz kokusundan havariler burunlarını tıkar yüzlerini buruştururken İsa (a.s.) onların dikkatini koyunun dişlerine çeker:

"Aman ya Rabbi şu hayvanın ne güzel, bembeyaz dişleri var." der.

İçtimai hayatta da insan en kötü hadiselerde bile, bir iyi taraf bulmalı, onunla teselli olmalıdır. Yoksa hayat çekilmez bir yük olur. İnsan devamlı isyan ve şekvalardan kendini alamaz.

Ancak dünyanın oyun ve eğlence yeri olduğunu sananlar ise çok aldanmıştır. İşte dünyanın bu yönüne dalanlar, başlarına neyin geleceğini ve neleri kabettklerini bilselerdi elbette çok ağlayacaklardı. İşte bu ve buna benzer durumları anlatmak için Peygamber Efendimiz (asm):

"Eger benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar... az gülerdiniz." (Buhari, Küsuf, 2) buyurmuştur.

Resulullah Efendimiz (asm.),

“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.”

buyurmakla, dünyanın bu üçüncü yüzü ile oyalananların gafletini güzelce dile getirmiştir.

Rabbimiz, bu dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden başka bir şey olmadığını bize haber veriyor (En’am, 6/32). Oyunla ancak çocuklar oyalanır, eğlence ise ancak sefihleri tatmin eder.

İnsan çocukluktan kurtuldu mu, defalarca söküp yaptığı oyuncak evleri bırakır, daimî bir yuva arayışına geçer. Ve yine insan büyüdü mü, onun dünyasında eğlencenin yerini çalışma ve ilim alır.

Rüyadaki insan da yer, içer. O yemekler, onu rüyada tatmin eder. Burada bir gölgenin bir başka gölgeyi doyurması söz konusu. Ama bu adam uyandığında aç olduğunu anlar ve gerçek gıdasını aramaya başlar.

Dünya ile oyalanan ve hakikî saadeti unutan insanlar da gölgeyle tatmin olmaktalar. Bunlar, öldüklerinde uyanacaklar ve gerçek tatminin ancak Cennette olacağını hakkıyla anlayacaklar. Ama çoğu insan için artık vakit bitmiş, fırsat kaçmış olacak.

Allah Resulü (asm.) kasemle ifade ediyor:

“Allah’a yemin olsun ki, âhirete göre dünya, ancak sizden birinin parmağını denize daldırması gibidir. Baksın bakalım kendisine ne dönecek? Parmağı denizden ne getirebilecek?” (Müslim, Kıyame, 40, h.no: 2964; Hâkim, Müstedrek, 4/319)

Ebedî saadet bir derya. Dünya lezzetleri ise parmağı ıslatan su kadar bir şey. Bu ıslaklıkta boğulmayan, hafif bir nemde sırılsıklam olmayanlar deryayı buluyorlar. Fâniye aldanmayanlar bâkiye eriyorlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun