Bugün yaşadığımız sıkıntıların, ırkçılığın ve ölümlerin sebebi nedir?

Tarih: 09.03.2015 - 00:51 | Güncelleme:

Soru Detayı

Sorum günlük olaylarla ilgilidir:
- Bugün yaşadığımız sıkıntıların ırkçılığın ve ölümlerin sebebi nedir?
- Ülkenin şuan bulunduğu durum hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
- Bugün içinde bulunduğumuz durumlardan nasıl kurtulabiliriz?
- Bizde eksik olan nedir?
- Bu sorunlar karşısında nasıl bir davranış sergilememiz gerekmektedir? ...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bizler Müslüman olarak, doğru İslamiyeti ve İslamiyete layık doğruluğu anlatmak ve yaşamak zorundayız. Bu nedenle İslam adına yapılan, ama İslama uymayan bazı uygulamalar, İslamiyete ve Müslümanlara zarar vermektedir. İşin özü ve özeti budur.

Güncel konulara ve gelecek endişelerimizle ilgili değerlendirmelere gelince:

Her hadisede, hem insan eli hem de kader müdahalesi olduğundan, insanlar genellikle zahire ve sebeplere bakarak, Allah’ın aynı rahmet ve adaletine karşı şüpheye düşerler ve hatta düşünce ve kanaatlerinde zulüm de edebilirler.

Dolayısıyla âlemin ve içindeki bütün olayların bir mülk yönü vardır ki, insana bakar ve sebeplerle iş görür. Bir de melekût yönü vardır ki, Allah’a bakar, kaderin planıyla hareket eder ve Allah’ın muradını gerçekleştirir.

Demek ki bazı şeyler bizzat güzeldir, bazı şeyler ise neticeleri ve sonuçları itibariyle güzeldir.

Burada dikkat edeceğimiz konu; hangi olaylar ve hangi konular olursa olsun, hoşumuza gitsin veya gitmesin, tamamı netice itibariyle Allah’ın adaletini ve rahmetini gerçekleştirmekte ve ilahi muradın tahakkukuna hizmet etmektedir.

Günümüzle ilgili bütün olay ve hadiselere bu noktadan bakarsak; hakikatle buluşur, isabetli fikir beyan eder ve olayların altında ezilmekten kurutuluruz.

Aksi halde gazete haberleri, bazı köşe yazıları ve sığ fikirli insanların sebeplerle bağlantılı olan görüş ve kanaatleri; moralizmiz bozar, huzurumuzu kaçırır ve bizleri istikbal endişesi ile sıkıntıya sokar.

Bizler dünyaya şekil vermek isteyen siyasetçilerin, menfaat zebunu insanların, kuvvete dayanan zalimlerin, varlıkları ve zevkleri için dünyayı ve İslam alemini perişan etmek isteyen güç odaklarının fikirlerini, düşüncelerini ve politikalarını bilmiyoruz.

Fakat onların da bilemedikleri ve hesaba katamadıkları kaderin planı ve Allah’ın muradını gerçekleştirme hakikati vardır.

Onların vaziyeti işin zahiri ve görünen yönüdür. Fakat İlahi muradın ve kaderin planı ise bu meselenin hakikati ve görünmeyen iç yüzüdür.

İşin hakiki ve batıni yönü ise, Allah’ın lütfu ile O’na yakın vazifeli insanlara ikramen bildirilir. Onlar da müminlerin manevi kuvvetlerini güçlendirmek, takviye etmek ve gelecek endişelerini giderecek fikirleri beyan ederler ve müjdeli haberler verirler.

Bu müjdeli haberler ve fikir beyanları ise; ne gariptir ki müminlerin en zayıf olduğu, düşmanların ittifakla hücum ettiği ve sebeplerin tamamen bittiği zamanlara denk gelir. Zira "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.” cümlesi bir hakikatin ifadesidir. “Kararan gecelilerin, sabahının yakın olması", ıstırab ve imtihanlar şiddetlendikçe, rahmetin tecelliyatını artması da tecrübe ile sabittir.

Bir mümin olarak bu gerçekleri dikkate alıp, günümüz olaylarına en sağlıklı bakmanın, istikametli ve emniyetli fikir beyan etmenin bazı kurallarını özetle ifade edelim:

1. Her zaman Allah’ın muradı ve hükmü esastır.

2. Olaylarla ilgili, ilahi muradı teyid edecek Resul-i Zişan Efendimiz (asm)'in beyanları ve müjdeleri ayrı bir kuvvettir.

3. Fıtratın kanunları bu konuda bir kuvvet ve dayanaktır.

4. Zamanın gidişatı ve bir müfessir olması ayrı bir nimettir

5. Bilimsel gerçekler ve onlardan gelen destek bir kuvvettir.

6. Zamanın sahibi ve mücedditlerin verdikleri haberler ayrı bir ilham kaynağıdır.

Eğer bu hakikatler ve gerçekler; kararlarımızda ve doğru fikir beyan etmekte bir boşluk bırakırsa, o zaman meslek sahibi insanların fikir ve kanatları de dikkate alınabilir

Şimdi bu şartlar çerçevesinde günümüzdeki olaylara ve hadiselere bakacak olursak yeis değil ümit, huzursuzluk değil saadet, istikbal endişesi değil emniyet, şerler ve çirkinlikler değil hayırlar ve güzellikler bizi beklemektedir.

Verdiğimiz kaideler açısından olayları değerlendirmeye tabi tutarsak:

1. Allah nurunu ve muradını tamamlayacaktır, kafirler istemese de. Bu murada ve kaderin planına aykırı hareket etmek, insanı rezil-rüsva eder. Zira ilahi murada aykırı olanlar muvaffak olamazlar.

“Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur.”(Saff, 61/8-9)

2. Resul-ü Kibriya Efendimiz (asm), kıyamet kopuncaya kadar İslam'ın nurunu devam ettireceğini ve kıyamet kopmadan yeryüzüne hakim olacağını müjdelemiştir:

“Ümmetimden bir grup, kıyamet kopuncaya kadar, Allah'ın yardımına mazhar olmaya devam edecek, onları mahrum bırakanlar onlara zarar veremeyecekler.”(Tirmizi, Fiten 27)

“Ümmetimden bir grup (taife), hak üzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal ile de savaşırlar.” [Ebu Davud, Cihad 4, (2484); Nesâî, Hayl, 1]

Bunlar ve benzeri hadisler istikbale ümitle bakmayı ve ümitsizliğe kapılmamamızı göstererek İlahi muradı teyid etmektedir.

3. Yaratılışta ve fıtratta çirkinlikler ve şerler gaye değildir. Hakikatin ve davanın gerçekleşmesi için ara sıra olayların içerisine katılmış ve serpiştirilmiş olan tesadüfi değil kasti ve tevafuki meselelerdir.

Sadece şer olan vesileler açısından bu olaylara bakarsak, bizleri yanlış kanaate sevk eder. Ancak hadiselere bir nizam ve düzen içerisinde, genel manada bakarsak, hoşumuza gitmeyen ve şer gibi görünen hadiselerin dolayısıyla hayır olduğu ve güzel sonuçlar doğuracağı anlaşılır.

4. Zaman iyi bir müfessirdir. Hükmünü ortaya koyarsa ona itiraz edilmez.

Alemin yaratılışından zamanımıza kadar her neye bakarsak bakalım, umumi bir mülahaza ile tefekkür edebilirsek, basitten mükemmele doğru her şeyde bir tekamül kanunu vardır. Bu kanun hem teknoloji hem sanat hem kültür ve medeniyet hem de ahlak, fazilet ve dinler için geçerlidir.

İlk çağlarda kağnı arabası ile idare eden beşer, bugün uzay gemisini icat etmiştir. Yine ilk devirlerde post giyinerek örtünme ihtiyacını gideren beşer, bugün nano teknolojiyle tanışmıştır. Tıp son noktasına gelmiş mühendislik ise kendi  alanında kemale doğru gitmektedir.

İnsanlık maddi ve manevi terakkide vahşet ve bedeviyet, memlukiyet ve esaret ve ecaret dönemini geçmiş bugün malikiyet dönemi ile tanışmıştır.

O halde zamanın gidişatı, insanlığın, İslam âleminin ve İslamiyet’in lehine tecelli edecektir. Her şey mükemmele ve ideale giderken, insanlar bunun rağmına olarak tersine ve vahşete değil; mükemmele ve kemale kavuşacaktır.

5. Bilimsel açıdan insanlık üç hakikat için çalışıyor ve ona doğru mesafe alıyor:

    a. Hakikati ve doğruyu bulma arzusu.
    b. Sergi odaklı ve muhabbet merkezli yapılanmalar.
    c. İnsafla ve merhametle hadiselere ve olaylara yaklaşma.

Bu üç bilimsel hakikat; kıyametten evvel Allah’ın muradının gerçekleşmesine vesile olacaktır. Ve bu insanlık; üzerinden şerrin dumanlarını ve tozlarını kendi eli ile kaldırıp atacaktır.

6. Zamanımızın hizmet erlerinden ve bir nevi vazifeli olanlar içerisinde bulunanlardan olan Üstad Bedüzzaman Hazretleri de “Neden herkese terakki dünyası olsun da sadece bizim için mi tedenni dünyası olsun.” diyerek, bizleri ümitsizlikten kurtarıp geleceğe ümitle ve emniyetle bakmamızı istemektedir.

Ayrıca; “Ben acele ettim kışta geldim sizler Cennet asa bir baharda geleceksiniz.” diyerek, Müslümanların kış mevsimini atlattığını ve önlerinde bahar ve daha sonra yaz mevsiminin geleceğini müjdelemektedir.

Bu altı hakikat, gelecekle ilgili her şeyin Müminlerin ve Müslümanların lehine gerçekleşeceğini müjdelemektedir.

Günümüz hadiselerine genel manada bu çerçeveden bakabilirsek, ümitsizliğe ihtimal vermeye hiç lüzum yoktur.

Hadiseleri ve olayları biraz daha somutlaştırarak bu kuralları dikkate alarak değerlendirmeye tabi tutalım:

a. Kürtlerin Türkler ile ittifakı başlangıçta barışla başlamış, nihayette barışla sonlanacaktır.

b. Bu ittifak İslam aleminin birliğinin ve beraberliğimizin anahtarı olacaktır.

c. Fikri sefahat olan kominizm yıkıldığı gibi, fiili sefahatin kaynağı olan kapitalizm de çökecektir.

d. İnsanlık alemi, Hz. İsa’ın ahir zamanda yer yüzüne nüzulü ile hakikati bulacak ve görecektir. Bütün semavi dinlerin haklı ve doğru mensupları ittifak ederek bir güç oluşturup, Allah’ın nurunu tamamlama muradına hizmet edeceklerdir.

e. Dünyayı karıştıran ve krize sevk eden Yahudiler tarihte olduğu gibi; biriktirdikleri günahların ve isyanların akıbetini göreceklerdir. Çünkü küfür devam eder, ama zulüm asla devam etmez.

Ülkemizdeki bütün olay ve hadiselerin sebebi ve kaynağını mutlaka dışarıda aramalıyız.

Bulunduğumuz alan yani Orta Doğu bir çok açıdan bereketli olduğundan burada kavga ve mücadele bitmeyecektir. Zira dünyaya hükmetmenin ve üstün gelerek idare etmenin yolu, bu topraklara direk veya dolayısıyla hakim olmaktan geçmektedir. Hep tarih boyu da, meseleler bu minval üzere gitmiştir.

Bu topraklar:

1. Peygamberlerin çoğunun hayat alanları ve davalarını başlatıp mücadele verdiği coğrafyalar olması hasebiyle ideolojik olarak mübarek ve önemlidir. Dolayısıyla Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler bu açılardan buralara hükmetmek isteyeceklerdir.

2. Enerji ve toprak gücü itibariyle maddeten çok güçlü ve kuvvetli olma noktasında ve menfaat açısından bereketli alanlar olduğundan yine her kuvvet sahibi buralardan istifade etme adına mücadele edecektir.

İşte ülkemizdeki hikmetini anlayamadığımız hadiseler, dünya çapındaki bu düşünce ve fikirden kaynaklanan güçlerin ve kuvvetlerin mücadelelerinin, bizlere bir çeşit uzantıları ve sızıntılarıdır.

Fakat, insanların niyetleri ve düşünceleri ne olursa olsun, ya doğrudan veya dolaylı, adilane veya zalimane de olsa sonuç itibariyle Allah’ın nurunu tamamlamasına vesile olacaktır.

İnsanlar zulüm de etse Allah’ın adalet ve rahmetinin tecellisine hizmet edeceklerdir.

Ülkemiz ise; bu mücadelede inşallah yüzü ak olarak çıkacak ve ecdadımızın bin yıldan beri İslam’a bayraktarlık yapma davası, mahiyeti itibariyle nüksedecektir. Üstad Bediüzzamanın da dediği gibi, Allah, o kahraman ecdadın evlatlarını ve torunlarını muvakkat arızalarla sıkıntıya sokmayacak ve zayi etmeyecek, yine nurunu parlatacaktır. İstikbal sarayında tahtnişin, İslamiyet ve hakikat olacaktır.

Büyük davalar büyük mücadele ve bedellerle tahakkuk eder. Bunlara, geçici arızalar olarak bakmalıyız. Fakat bu geçici arızalar; kalıcı ve istikrarlı istikballe ve güzellikle neticelenecektir inşallah...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun