Tebessüm Ve Tefekkür Nükteleri

Hep kendisini ilerici, dindarları da gerici görürdü. Bu yüzden de dinî kitap okurken itirazı asla elden bırakmaz, sık sık dindarlarla münakaşa etmeye yönelirdi. Bir gün kendisine yine bir dinî kitap uzattılar. Alaylı bir tebessümle alıp Bir bakalım. dedi. Sayfaları şöyle bir çevirirken dikkatini çeken bir konuya daldı. Deniyordu ki:

– Peygamberimizin sakalı şeriflerini, tıraş olduğu baş tüylerini sahabeler kapış kapış toplarlardı. Bu yüzden bunlar bütün camilerde şişeler içinde saklanıyor, sakalı şerif ziyareti olarak kandil günlerinde ziyaret ediliyor.


Buna çok kızdı. Olur mu böyle şey, neden toplanıyormuş Peygamberin sakalı ve baş kılları? diye söylendi.

İşte bu sırada zil çaldı. Hanım koşarak kapıyı açınca okuldan dönen kızcağız elinde bir tutam saçla babasına doğru koştu, şaşırmıştı:

Bu nedir kızım? diyebildi.


Kızcağız izah etti:

– Babacığım okulda meşhur şarkıcıya bir konser verdirdiler. Askere giderken tıraş olduğu saçlarından dinleyicilere de vermek için sahneden saçlarını fırlattılar. Benim de hisseme bunlar düştü. Bir cam içinde saklasak, güzel bir hatıra değil mi?


Birbirlerine bakıştılar.


Hanım söylendi:

– Efendi efendi kendine gel ve Peygamberin saçlarına razı ol, yoksa kızın şarkıcının saçlarını güzel hatıra diye gözünün önünde sallandıracak!


Güzel sesli hafızı dinliyorken gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı Mevlânâ. Bu sırada uykusuna bir türlü mani olamayan adam da şaşkın şekilde sordu:

– Niçin ağlıyorsunuz, gözyaşı dökecek ne var ortalıkta?

Mevlânâ adamın anlayacağı şekilde anlattı:

– Böylesine güzel ses bana cennetin kapısının açılış sesi gibi geliyor da ondan.

Esneyen adam da başını sallayarak:

– Bana da öyle geliyor, dedi.

Mevlânâ küçük bir düzeltme yapma gereği duyarak şöyle açıklık getirdi.

– Senin işittiğin ses, cennetin kapısının açılış değil kapanış sesi olsa gerektir!


Bir adam hep konuşur; ama amel etmeye pek yanaşmazdı. Bir gün bu adam büyük İslâm âlimi Bişr bin Harise dedi ki:

– Ben büyük veli İbrahim bin Edheme intisap etmek istiyorum, ne dersin?

Şöyle cevap verdi Bişr bin Haris:

– Ben tavsiye etmem.

– Neden?

– Çünkü sen hep konuşursun âmel etmezsin. İbrahim Edhem de hep âmel eder, konuşmaz!

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun