Kafirlerin arasında yaşayan müminden ben uzağımdır, hadisini açıklar mısınız?
- Gayrimüslim ülkede yasamak uygun değil mi?
Değerli kardeşimiz,
- Hadiste “kâfirler” yerine, (o gün en güçlü düşman onlar olduğundan) “müşrikler” ifadesine yer verilmiştir.
Hadisin tamamı şöyledir:
Hz. Peygamber (asm) (Yemen’de bulunan) Has’am kabilesine bir bölük asker gönderdi. Oradaki bazı (Müslüman olmuş) insanlar (İslam ordusunu görünce kendilerinin Müslüman olduklarını göstermek için) derhal secdeye vardılar/namaz kılmaya başladılar ki öldürülmekten korunsunlar. Ancak (Müslüman askerler, bunların yalancıktan ibadet ettikleri, Müslüman olmadıklarını düşünüp onları öldürmeye başladılar) süratle ölüme maruz kaldılar. Hz. Peygamber (asm) bu haberi duyunca, ölü başına yarım fidye verilmesini emretti ve (bu Müslümanların yanlışlıkla öldürülmelerinin sebebi, onların müşrikler / kâfirler arasında yaşamış olmalarını düşünerek): “Ben müşrikler arasında yaşayan her Müslümandan uzağım.” buyurdu.
Bunun sebebini sorduklarında da “Onların ateşlerinin birbirini görmemeleri (yani müminlerin müşriklere yakın yerlerde oturmamaları) gerekir.” diye buyurdu.” (bk.Tirmizi, kitabu’s-Seyr, 42; Ebu Davud, Cihad, 105 ; Nesai, Kasame, 27)
Tirmizi, bu hadis için “sahihtir” demiştir.
- Bu hadiste o günkü şartlar içinde Müslümanların müşriklerin komşuluğunda yaşamalarının riskli olduğuna dikkat çekilmiştir. Müşriklerin güvenilir kimseler olmamaları, ahde vefa göstermemeleri sebebiyle Müslümanların onlara komşu olmamaları, özellikle Mekke’de bulunan müminlerin hicret etmeleri tavsiye edilmiştir. (bk. Suyuti, Haşiye ala Süneni’n-Nesai, Haleb, 1406 - 1986, 8/28)
- İbn Teymiye ve İbn Kayyım el-Cevziye göre, bu hadisten anlaşılan şudur ki: insanlar birlikte oldukları zaman birbirinin huyundan, suyundan etkilenirler. Dıştan yapılan temaslar iç duygulara ve düşüncelere de tesir eder. Bu sebeple Müslümanların Mekke’den hicret etmeleri istenmiştir. (bk. Avnu’l-Mabud, 7/338-339)
- Bazı alimlerin bildirdiğine göre, Müslümanların müşrikler arasında durmayıp hicret etmelerinin vacip olması, İslam’ın (belki de hicretin) ilk yıllarına aittir. Çünkü o dönemde zayıf olan Müslümanların bir araya gelip güçlerini birleştirmeleri gerekiyordu. Üstelik, zayıf konumda olan Müslümanların müşrik/kâfirler tarafından eziyet edilmeleri ve dinlerinden döndürülmeleri ihtimali de hicret etmenin vacip olmasında önemli bir role sahiptir. Müslümanlar güçlendikten sonra, artık hicret etmenin “vacip hükmü” ortadan kalkmıştır. (bk. Tuhfetu’l-Ahvezi, 5/178)
- Özetlersek:
Eğer bir kimse dinini rahatça yaşayacak ortamı bulamıyorsa, kâfirler arasında dininden dolayı bir zillet yaşıyorsa, mümin kişiliği zedeleniyorsa yahut kâfirler tarafından eza-cefa görme ihtimalinden ötürü dininde fitneye maruz kalması söz konusu olacaksa, onun gayrimüslim ülkeden Müslüman ülkeye hicret etmesi vaciptir.
“İman edip de hicret etmeyerek kendi öz nefislerine zulmeder vaziyette olanların canlarını alırken melekler onlara diyorlardı ki: 'Ne işte idiniz?' Onlar da: 'Biz bu ülkede, dinin emirlerini uygulayamayan, baskı altında yaşayan kimselerdik.' deyince, melekler bu sefer şöyle dediler: 'Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya?' İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir dönüş yeridir orası!” (Nisa, 4/97)
mealindeki ayette İslam’ın ilk yıllarında hicret etmeyenlerin olumsuz durumuna işaret edilmiştir. (bk. Razi, Beydavi, ilgili ayetin tefsiri)
Bu ayetin ifadesi, “Dinini yaşamakta zorlanan kimselerin küfür diyarından İslam diyarına hicret etmesinin vacip olduğuna delildir.” (Beydavi, a.g.y)
İlave bilgi için tıklayınız:
-
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet