Bazı insanların gelecekle ilgili haber vermelerini nasıl değerlendirmek gerekir?
Değerli kardeşimiz,
Gelecekte olacak hadiseler, öteden beri insanların zihinlerini hep meşgul etmiştir. Sosyal çalkantıların yoğun olduğu buhranlı zamanlarda, insanlar gelecekte neler olacağını kestirebilmek maksadıyla çeşitli yollara başvururlar. Burçlara göre talih tayini, kâhinlik, çeşitli fal oyunları gibi hurafeler bunlardan sadece bazılarıdır.
İslâm'dan önce Araplar arasında birçok hurafelerle birlikte kehanet de fazla revaç bulmuştu. Kâhinler arasında cinlerle irtibat halinde bulunanlar, kendilerine cinler tarafından haberler geldiğini iddia edenler olduğu gibi, bazı işaretlerden ileride meydana gelecek hadiseleri çıkardığını ileri sürenler de vardı. Ayrıca çalınan malın veya yitik bir eşyanın kim tarafından alındığını ve hâlen nerede olduğunu bildiğini söyleyenlerle birlikte; gelecekte kimin ne yapacağını, dünyada ne gibi hadiselerin meydana geleceğini bildiklerini zanneden kâhinler de mevcuttu.
Bunların içinde cinlerin getirdiği haberlere dayanarak ahkâm kesen kâhinler, bazı hususlarda bir nebze doğru olsalar da genelde gerçekten çok uzak bulunmaktadırlar.
Kur’ân-ı Kerim istikbalde olacakları hiçbir kimsenin bilemeyeceğini şu âyetlerle haber vererek kehâneti reddeder:
“Gaybın anahtarı Allah’ın yanındadır. Onları ancak O bilir.”1
“Hiçbir kimse yarın ne yapacağını bilemez.”2
“De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilemez.”3
Bütün hurafelerle birlikte her türlü kehaneti yasaklayan Resul-i Ekrem Efendimiz (asm), kâhinleri dinleyip tasdik etmeyi de yasaklamıştır.
Hz. Âişe (ra)’nin rivayetine göre, bazı sahabîler Peygamberimize (asm) gelerek kâhinler hakkında fikrini sorarlar. Peygamber Efendimiz (asm) de,
“Kâhinler bir şey değildir.” buyururlar. İçlerinden bir kısmının tekrar,
“Yâ Resulallah, onlar bazen bir şey söylüyorlar da doğru çıkıyor.” demeleri üzerine Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurur:
“Bu söz cinlerindir. Cin bilgiyi kapar da dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar. Bu şekilde ona yüz yalandan daha fazlasını karıştırır.”4
Aynı zamanda şeytanlardan da sayılan sefih cinlerin, çaldıkları haberleri dostu olan insanın gelip kulağına fısıldaması, hadis-i şerifte tavuğun gıdaklaması gibi herkesin anlayabileceği bir benzetme ile ifade edilmiştir. Cinler, kâhinlerin kulağına haber iletirken orada hazır bulunan diğer şeytanlar da işitmektedirler. Bir tane bulan tavuğun gıdaklayarak diğer arkadaşlarına haber vermesi gibi...
Kâhinlere gitmeyi, onlardan istikbal hakkında bilgi sormayı da hoş görmeyen Peygamber Efendimiz (asm), onlara müracaat etmeyi Hz. Muâviye’nin şöyle bir suali üzerine yasaklar. Bir gün Hazret-i Muâviye (r.a.),
“Yâ Resulallah, birtakım şeyleri biz Cahiliye devrinde yapıyorduk. Kâhinlere gidiyorduk.” dediğinde, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm),
“Artık kâhinlere gitmeyin.” buyururlar.5
Kâhinin söylediklerini doğrulayan kimsenin küfre gitmek gibi ağır dinî bir mes’uliyet altına gireceğini bildiren hadisten6 hareket eden âlimler, kâhinlere gitmenin ve onlara inanmanın, kişinin îmanına zarar vereceğini söylemektedirler. Çünkü kâhinin söylediğinin çoğu uydurma ve yalan olduğundan, ona inanıp kanan kimse hareket ve geleceğini duyduklarına göre düzenlerse, ya boş ümitlere kapılıp hayal ve düşüncelerini lüzumsuz şeylerle dolduracaktır veya verilen kötü haberler üzerine ümitsizliğe ve karamsarlığa düşecektir. Bu da kişinin mânevî hayatına, hatta aile hayatına zarar verecektir.
İlmin ve teknolojinin zirveye vardığı günümüzde, bu çeşit Câhiliye âdetleri değişik usûl ve şekillerde uygulanmakta, insanın merakları istismar edilmektedir. Günlük gazetelerde çıkan yıldız falı, bu mevzuda yayınlanan dergi ve kitaplar birer misal olarak gözümüzün önündedir. Ne yazık ki, pek çok insan bunlara ehemmiyet vererek, ümit ve geleceklerini, uydurulan kehanetlere bağlamaktadır.
Ayrıca, toplumda yaygın olarak bulunan el ayasına, oyun kâğıdına, kahve fincanına ve su dolu tasa bakarak, sözde bilinmezden ve gelecekten haber vermek de kehanetin bir diğer çeşididir. Bu işi kendisine meslek edinen kişilerin çoğu, toplumumuzda saf ve temiz Müslümanları yanıltan zavallılardır. Görünüşteki itibarlarına rağmen, bayağı insanlar ve toplumun itibarsız kimseleridir. Kendi soğuk hallerini ve yaşayışlarını düzeltemeyen ve gayrimeşru hayattan kurtulamayan kimselerin sözlerine ve verdikleri haberlere ne derece itimad edilir?
Meâlini verdiğimiz âyet ve hadisler bu nevi fallar için de geçerlidir. Fala bakmak, baktırmak, çıkarılan kehanetlere inanmak mü’minlere yakışmayan bir davranıştır. İtibar edilmemesi gerekir.
Dipnotlar:
1. En’âm Sûresi, 59.
2. Lokman Sûresi, 34.
3. Neml Sûresi, 65.
4. Müslim, Selâm: 123.
5. a.g.e., Selâm: 121.
6. İbni Mâce, Taharet: 122.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Bazı astrologlar, kahinler yıldız haritasına bakarak geleceği gördüklerini iddia ediyorlar. Böyle bir şey söz konusu mudur?
- Nazara karşı kurşun döktürmek ve fal bakmak / baktırmak caiz midir?
- Edgar Cayce isimli kahinin dedikleri nasıl doğru çıkar?
- Kahinin gaybdan verdiği bilginin doğru olabilme ihtimaline inanmak küfür mü?
- Enam suresi 59.ayete göre, cinlerin de gaybı bilmemesi gerekmez mi?
- Falcılar bazen nasıl bilebiliyor?
- Fala inanma, falsız da kalma demenin imana zararı olur mu?
- Fal baktırmak doğru mudur?
- ?Cin bilgiyi kapar... yüz yalandan daha fazlasını karıştırır.? (Müslim, Selam 123) hadisinde geçen cinlerin bilgi kapması nasıl mümkün oluyor? Açıklar mısınız?
- Psişik kimseler geleceği görebildiklerini iddia edebiliyor?