MUÎR (GERI ALMAK ÜZERE BIR MALIN MENFAATINI BAŞKASINA TEMLIK ETME)
Bir malın menfaatini birisine, geri almak üzere, karşılıksız temlik etmek manâsına gelen "ariyet" kelimesinden "âriyet veren", yani bir malın menfaatini başkasına karşılıksız temlik eden kişi Türkçe'de "ariyet'e", emanet vermek; "muîr'e"de emanet veren kişi denilebilir. Fakat, tanımdan da anlaşıldığı gibi, muîr, mudî (malını vedia olarak veren kişi) ve diğer emanet çeşitlerinden meselâ, icare veya lukata'dan ayrılır.
Ariyet, muîr'in şu sözleri ile gerçekleşir: Şu malı sana ariyet olarak veriyorum; şu araziyi sana, ekip biçerek, çıkan ürünü yemen veya bu ürünle geçinmen için sana veriyorum; arabamı kullanman için veriyorum... Fakat bu sözlerle muîr sözünü ettiği malın menfaatini karşısındakine ücretsiz olarak vermeyi kasdetmiş olmalıdır. Bu, kasıt da ya bizzat sözlerin açıklığından, ya da diğer bir karine ile sabit olur. Zira ariyet, muîr'in kendi malının sadece menfaatini, meselâ gelirini, kullanımını... vs. bir başkasına, malının mülkiyeti kendisinde kalmak şartıyle bağışlamasıdır (el-Mevsılî, el-İhtiyâr li Ta'lili'l-Muhtâr, İstanbul 1984, III, 56). Sözgelimi bir müslümanın kendi evini bir başkasına geçici bir süre için, ücretsiz oturmak üzere vermesi bir ariyet olduğu gibi, ev sahibi de muîrdir.
Muîr ariyet olarak verdiği şeyin nasıl kullanılacağını, ne kadar kullanılacağını, hangi şartlarda kullanılacağını baştan şart koşabilir. Bunun için, meselâ bir arabayı belirli bir süre için başkasına ariyet veren muîr, arabada ne taşınacağını baştan söz konusu etmediği müddetçe, ariyet alan kişiye, daha sonra "Arabamda neden şu şeyi taşıdın?" diye itiraz hakkına sahip değildir. Buna karşılık muîr belirtilen süre içinde ariyet verdiği malını geri alamazsa, ariyet alan kişiden (müsteîr'den) kullandığı her fazla gün karşılık almaya hak kazanır. Öbür taraftan, muîr ile müsteîr arasında sonradan vakit, yer ve taşınacak şey hakkında anlaşmazlık çıkarsa; muîr'in sözüne itibar edilir. Ayrıca bu kişiye yemin de ettirilir. Çünkü malı için müsteîr'e izin veren muîrdir.
Muîr bir arazisini ağaç dikip yetiştirmek üzere bir başkasına verdiğinde, söz konusu arazisini istediği zaman geri almaya ve üzerindeki ağaçları veya binaları yıktırmaya hakkı vardır. Zira bahsi geçen arazının asıl sahibi o kişidir. Böyle bir durumda vakit tayini söz konusu edildiği halde, muîr bu araziyi vaktinden önce geri isterse, bu hareketi mekruhtur. Ayrıca ağaçların veya binanın bedelini de ödeyerek, bunlara sahib olabilir. Buna karşılık, araziye fazla zarar vermemek, şartı ile müsteîr'in de ağaçları söküp götürmeye hakkı vardır. Araziye fazla zarar verirse ağaçlarını sökemez. Şayet sökmüş bulunursa, araziye verdiği zarar tazmin ettirilemez (Ayrıca bk. Muğarese).
Muîr arazisini ziraat için ariyet olarak verir, fakat zaman tayini de yapmazsa; hasattan önce bu arazisini geri alamaz. Arazisi üzerindeki ekin veya sebzeler hasat mevsimine kadar ücret karşılığında kalır. Böyle bir hükümde her iki tarafın da menfaati vardır; böylece müsteîr'in zarara girmesi önlenir, muîr'in de hakkı gözetilir. Çünkü ziraat mahsullerinin arazi üzerinde kalma müddetleri, ağaçların veya binaların kalma müddetlerine nazaran kısadır. Zira ağaç ve binaların yerlerinde kalma sürelerinin bir sınırı da yoktur (el-Mevsılî, a.g.e., III, 57-58; İbn Abidin, a.g.e., V, 681, 682,