İpek perde takmak, ipek eşya kullanmak caiz mi?

Tarih: 04.08.2022 - 16:20 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu konuda mezhepler arasında bir farklılık var mı? Ben Şafii’yim.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İpeğin gerek elbise ve aksesuarı gerekse evde yaygı ve süs eşyası olarak kullanılmasının dinî hükmü, erkek ve kadına yahut kullanımında bir ihtiyaç ve zaruret bulunup bulunmamasına göre farklılık arzetmektedir.

Kur'an-ı Kerim’de üç ayette cennet ehlinin erişeceği nimetlerden söz edilirken elbiselerinin ipekten olacağı belirtilmiştir.(1)

Hz. Peygamber (asm); altın ve ipeğin kendi ümmetinin erkeklerine haram, kadınlarına helal kılındığını(2), dünyada ipek giyenlerin ahirette giyemeyeceğini(3) söylemiştir.

Bu son hadisteki mahrumiyetin, ipek giyme yasağına uymayan erkeklerle ilgili olduğu açıktır.

Bu tür hadislere dayanarak ipek elbise giymenin erkeklere haram, kadınlara helal olduğu konusunda fukaha görüş birliği içindedir.

Gerek Resul-i Ekrem’den (asm) gerekse ashaptan nakledilen çeşitli rivayetler ve uygulama örnekleriyle fakihlerin kendi dönemlerindeki örf ve adetler, erkek ve kadına yönelik yasak ve cevazın sınırları, ipeğin ev eşyası veya elbisede aksesuar olarak kullanılması, başka bir cins iplikle karışık dokunması hâlinde hükmünün ne olacağı gibi konularda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Hadiste geçen “erkekler” ifadesinin genelliğinden hareketle Hanefîler erkek çocukların da yasak hükmüne girdiğini, ancak mükellef olmadıkları için kendileri günahkâr sayılmasa bile büyüklerinin günahkâr olacağını belirtmişlerdir.

Aynı gerekçeyle İmam Şafi, Hanbelî ve Maliki mezheplerinde bir görüş bu yönde olmakla birlikte Şafilerde kuvvetli görüşe ve diğer mezheplerdeki bir görüşe göre ise çocuk mükellef olmadığından ona ipek elbise giydirilmesi haram değildir.

Şafi mezhebinde bir görüş bunun yalnız bayram günlerinde, bir görüş de alışkanlığa yol açmaması için yedi yaşından önce câiz olduğu şeklindedir.

Bazı hadislerde yasağın mutlak olarak ifade edilmesi(4), bazılarında giyimle kayıtlanması(5) sebebiyle ipeğin yaygı, minder ve yastık olarak kullanılması hususu da tartışılmıştır.

Şafi, Hanbelî ve Maliki mezhepleriyle Hanefîlerden Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre elbise yanında bu tür kullanım da erkeklere haramdır.

 Ebu Hanife ise yasağın giyimle sınırlı olduğunu ileri sürer. Bu nedenle İmam-ı Azam’a göre, ipekten yastık ve yatak yüzü yapmak ve kullanmak caizdir. Kapı ve pencerede ipekten perde kullanmakta, ipekli cibinlik üzerinde uyumakta ve çocuğun karyolası üzerine ipekten cibinlik geçirmekte bir mahzur yoktur. İpekli seccade üzerinde namaz kılmak da caizdir.(6)

Bazı Hanbeli âlimleri elbise dışındaki yasağın kadınları da kapsadığını belirtirken bazıları aksi görüşü savunur.

Şafi mezhebinde sahih kabul edilen görüş de bu yasağın kadınları kapsamadığı yönündedir.

Ayrıca Hanbelî ve Şafiler, diğer iki mezhebin aksine ipeğin duvara süs olarak asılmasını da haram kapsamında değerlendirmişlerdir.

Elbisenin astarının ipek olması durumunda üç mezhebe göre giyilmesi haram, Malikilere göre ise ipek kısmının daha çok olması durumunda haramdır.

İpeğin başka bir cins iplikle birlikte dokunması halinde, genel olarak yasak hükmü için ipeğin çokluğu esas alınmakla birlikte bu konuda farklı kriterler öne sürülmüştür.

Hanefî, Hanbeli ve Maliki mezheplerine göre atkısı ipek, çözgüsü başka bir kumaş ipliğindense haramdır. Çünkü kumaşta atkı esastır. Çözgüsünün ipek olması halinde ise Hanefî ve Hanbelilere göre mubahtır.

Bu durumda Malikilerde caiz olup olmadığı yönünde görüşler bulunmakla birlikte sahih kabul edilen görüş mekruh olduğu yönündedir.

Şafi mezhebinde ise ağırlık esas alınmış olup ipek miktarı daha ağırsa haramdır. Bu mezhepte ve Hanbelilerde bir görüş de görünüşün esas alınacağı, ipeğin diğer kumaştan daha çok görünmesi halinde haram olacağı şeklindedir.

Miktar ve görünüşün eşit olması durumunda genelde mubah olduğu kabul edilmekle birlikte haram veya mekruh olduğunu ileri sürenler de vardır.

İpeğin elbisede arma ve düğme olarak veya yaka, yen ve etek kenarlarında kullanılması halinde, bazı rivayetlerden hareketle(7) çoğunluk tarafından en fazla dört parmak enindeki bir genişlik mubah kabul edilmiştir.

Ayrıca tesbih ipi, para ve saat kabı, Mushaf kılıfı, bohça, Kâbe ve Ravza-i Mutahharada örtü olarak kullanılması, herhangi bir hastalığın tedavisi, sıcak veya soğuğa karşı korunmada başka elbise bulunmaması gibi zaruret durumlarında giyilmesi de câiz görülmüştür.

Bazı âlimler, heybetli göründüğü veya daha korunaklı olduğu için savaşta ipek giyilmesini mubah kabul ederken bazıları bunu da haram saymışlardır.

Erkeklere yönelik yasak ipek ve ipek elbise bulundurmalarına, ticareti ve dikimiyle uğraşmalarına engel değildir.

İpek konusunda erkeklere yönelik yasak, ipekli elbiseyle kılınan namazın geçerli olup olmayacağı tartışmasını da gündeme getirmiştir.

Başka elbisesi olduğu halde ipekli elbise ile namaz kılan kimse günah işlemekle birlikte namazı çoğunluğa göre sahihtir; Ahmed b. Hanbel’den nakledilen meşhur görüşe göre ise sahih değildir. Başka elbise bulunmaması durumunda ipekli elbise ile namaz kılınabilir ve sonra iade edilmesi de gerekmez.

Bazı Maliki âlimleri, bu durumda vakit içinde başka elbise bulduğu takdirde namazın iade edilmesi gerektiğini, bazıları da bunun müstehap olduğunu belirtmişlerdir.

Zaruret halinde ipek elbiseyle namaz kılmak necis elbiseyle namaza tercih edilmiştir.

Hanefîler ipek kefeni kadına caiz, Şafiler kerahetle câiz görürken Hanbelî ve Malikiler bunun erkek gibi kadına da haram olduğunu, kadınlara yönelik cevazın hayatla sınırlı bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.

Başka kumaş bulunmaması durumunda ise her ikisi için de ipek kefen kullanmak caizdir.(8)

Kaynaklar:

1) Hac 22/23; Fâtır 35/33; İnsan 76/12.
2) İbn Mâce, Libâs, 19.
3) Buhârî, Libâs, 25
4) İbn Mâce, “Libâs”, 19; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 11; Şevkânî, II, 93.
5) Tirmizî, “Libâs”, 1.
6) İbni Âbidin, Reddü’l-Muhtar, V/224-5-6; el-İhtiyar, IV/158.
7) Müslim, “Libâs”, 15; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 7, 9.
8) İbn Rüşd, el-Beyân ve’t-taḥṣîl (nşr. Muhammed Haccî), Beyrut 1406/1986, XVIII, 616-618; Kâsânî, Bedâʾiʿ, V, 130-132, 307; İbn Kudâme, el-Muġnî (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî – Abdülfettâh M. el-Hulv), Kahire 1412/1992, II, 304-311; III, 393; İbn Nüceym, el-Baḥrü’r-râʾiḳ, IV, 391; VI, 171; VIII, 215-216; Şirbînî, Muġni’l-muḥtâc, I, 186, 306-308, 337, 471; II, 247; IV, 343; Buhûtî, Keşşâfü’l-kınâʿ, I, 51, 116, 130, 269, 281-284; II, 104-105; Şevkânî, Neylü’l-evṭâr, II, 91-104; M. Abdülazîz Amr, el-Libâs ve’z-zîne fi’ş-şerîʿati’l-İslâmiyye, Beyrut 1405/1985, s. 215-228; (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, İpek. md.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun