İlim talebesi, kabirde ilim tahsiline devam eder mi?

Tarih: 05.04.2017 - 00:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Talebe i ulum kabirde ilim tahsiline devam eder mi?
- Marifetullah derecesi , manevi makamı artar mı?
- İlim tahsil ederken ölen kişi uhrevi şehit olarak kıyamete kadar ilim tahsiline devam eder mi?
- ölürken ilmen yakin mertebesinde marifet ile vefat eden kişi haşirde aynel yakin bir marifet ehli olarak dirilir mi?
- " .....Risale-i Nur'la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehidler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaat ile ona ve onun gibi Mehmed Zühdü'ye ve Hâfız Mehmed'e bazı dualarımda derim: Yâ Rabbî! Bunları kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaik-ı imaniye ve esrâr-ı Kur'âniye ile kemâl-i ferah ve sevinçle meşgul eyle. Âmin!"
- diyen Bediüzzaman ın bu sözlerini destekleyen ayet veya hadis var mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ölümle amelin kesilmeyeceğine; kişinin hem amelin sevabına hem de amelini itmam edeceğine dair şu delilleri gösterebiliriz:

Nisa suresinin 100. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmuştur:

"Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer ve genişlik bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Bu ayet-i kerime, İbni Cerir (ra)'ın İbni Cübeyr'den rivayet ettiğine göre, Cündeb İbni Damre hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki:

"Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını alırken onlara, 'Ne işte idiniz?' derler. Onlar da: 'Biz yeryüzünde zayıf sayılan kimselerdik.' derler. Melekler: 'Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?' derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir." (Nisa, 4/97)

ayet-i kerimesi nazil olduğunda, bu ayetin tehdidini duyan Cündeb İbni Damre, oğullarına: "Beni bir sedyeye koyun ve Medine'ye götürün, çünkü ben hicrete gücü yetmeyenlerden değilim." dedi. Bunun üzerine oğulları onu bir sedyeye koydular ve Medine'ye doğru yola çıkardılar. Çok ihtiyar olan bu zat Tenim bölgesine geldiğinde vefat etti.

Onun ölüm haberi Mekke'deki müşriklere ulaşınca onlar gülerek: "O umduğuna ulaşamadı." dediler. Medine'deki Müslümanlar da: "Keşke Medine'ye gelip hicretini tamamlasaydı da öyle ölseydi, bu taktirde ecri daha büyük olurdu." dediler. Bunun üzerine Allah Teala bu ayet-i kerimeyi indirerek onun ecrinin bizzat kendisine ait olduğunu, dolayısıyla onun tam bir hicret sevabını alacağını beyan buyurdu.

Bu hadise gösterir ki, bir amele başlayıp onu tamamlayamadan ölen kimse o amelin sevabını kazanmaktadır. Alusi tefsirinin beyanı vechiyle, alimlerden bir çoğunun zikrettiğine göre, ilim tahsili ve hac gibi bir ibadeti yapmak için yola çıkan kimse maksadına ulaşamadan ölürse, bu ayet-i celilenin hükmünce maksadına ulaşmış kimse gibi ecre ve sevaba müstehak olur.

Nitekim Ebu Hureyre (ra)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Her kim hacca niyet ederek yola çıkar da ölürse, ona kıyamete kadar hac yapanın sevabı yazılır. Her kim umre yapmak üzere yola çıkar da ölürse, ona kıyamete kadar umre yapmış kadar sevap yazılır. Her kim Allah yolunda gazi olarak çıkar da ölürse, ona kıyamete kadar gazi ecri yazılır." (Müsned-i Ebi Yâlâ: 6357, 11/238)

Yine hepinizin malumu olan, Buhari ve Müslim'de, 99 kişiyi öldürdükten sonra tövbe etmek için Allah'ın dostlarına doğru hicret eden kişi hakkında nakledilen hadis-i şerif de ayet-i celilede geçen hicretin sadece Medine'ye hicret olmayıp bütün ameller hakkında umumi olduğuna delalet etmektedir.

Yine Abdullah İbni Atik (ra)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Her kim evinden Allah yolunda cihat etmek için çıkar da -Allah yolunda cihat edenler nerede kaldı- hayvanından düşer de ölürse, muhakkak onun ecri Allah'ın üzerine düşer. Yahut bir hayvan sokarak ölürse, onun ecri Allah'ın üzerine düşer. Yahut yatağında ölürse, onun ecri de Allah'adır. Darbeyle ölen de muhakkak cenneti kendisine vacip etmiştir." (Müsned-i Ahmed, 16414, 5/525)

Zikrettiğimiz bu hadis-i şerifte, bir amele başlayıp onu tamamlayamadan ölen kimseye, tamamlamış gibi sevap verileceğini beyan etmektedir.

Ruhu'l-Beyan tefsirinde zikredildiğine göre, Üftade Hazretleri şöyle buyurmuştur:

"Kabe yolunda ölene iki hac sevabı yazılacağı gibi, kemal bulmadan evvel ölenin de muradı kendisine gelir."

Buraya kadar anlattıklarımız, amelini tamamlamadan ölen kimseye, amelini tamamlamış gibi sevap verileceğine dairdir.

- Peki, acaba bu kişi amelini tamamlar mı?

Bu sorunun cevabı hakkında işin ehli şöyle demiştir:

İbrahim Hakkı Bursevi Hazretleri, Şeyhinin, başta zikrettiğimiz Nisa suresinin 100. ayet-i kerimesini şöyle tefsir ettiğini beyan etmiştir:

Sadık bir talib, beşeriyet arazisinden kalkıp makamına doğru sefere çıkar da muradına ulaşmadan ölürse, o kişi talebinde sadık olup, o yoldan ayrılmadığından dolayı, o makama ulaşanların sevabından nasip alır. Hatta Allah-u Teala onu berzah aleminde geçmiş büyüklerin ruhlarından bir ruh vasıtasıyla yahut kendi feyzi vesilesiyle kemale erdirir.

Hasan-ı Basri Hazretleri şöyle der:

"Bana ulaşan habere göre, hafızlığa çalışan bir mümin Kur'an'ı ezberleyemeden ölürse, Allah Teala onun hafaza meleklerine kabrinde ona Kur'an'ı öğretmelerini emreder. Neticede onu kıyamet gününde Kur'an ehliyle birlikte diriltir."

Kur'an'ın lafzına çalışan kişi, onu tahsile düşkün olduğu için berzah aleminde muradına ulaşacaksa, Kur'an'ın hakikatini arayan kişi de kemale ermeden ölürse, alem-i berzahta maksadına kavuşacaktır. Bunda şaşılacak bir şey yoktur.

Şeyh-i Kebir Sadruddin-i Konevi'nin, "İnsanın bu dünyada elde edemediği bir kemali, ölümünden sonra ahirette elde edemeyeceği, hem şeriat, hem de akıl ve keşif yönünden ittifak edilmiş bir konudur." sözüne gelince, bu başından beri Allah'ı arama yoluna çıkmayan kimseler için geçerlidir. Yoksa yola çıkıp da ölenler hakkında değildir.

Fusûsu-l Hikem şerhinde Mola Cami Hazretleri buyurmuştur ki: Allah Teala'nın "Burada kör olan ahirette de kördür." (İsra, 17/72) kavl-i şerifi, dünyada Allah'ı tanımayan ahirette hiç tanıyamaz, demektir.

Yoksa ölümle birlikte ahiret tarafından perde açılınca ahiret halleriyle ilgili körlük kalkar.

Dolayısıyla bu ayet-i kerime, Allah'ın yolunda yaşayıp ölenler için, öldükten sonra manevi ilerleme olmayacağı anlamına gelmez.  

Ebu Hureyre'den rivayet edilen "İnsan ölünce ameli kesilir." hadisi, kişinin sadece amel ederek elde edebileceği sevaplarının kesileceğine delalet eder, yoksa Allah'ın fazlına bağlı olan derecelerin tükeneceğini ifade etmez.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun