Hz. Ömer neden ceza almadı?
- Bir cemaatin içinde Resûlüllah (asm)'in etrafında oturuyorduk. Yanımızda Ebû Bekir'le Ömer de bulunuyorlardı. Derken Resûlüllah (asm) aramızdan kalktı gitti ve yanımıza dönmesi biraz gecikti. Biz kendisine bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. Ve hemen kalktık. İlk telâşa kapılan ben idim, Resulüllâh (asm)’ı aramağa çıktım. Nihayet Ensardan Beni Neccâr'a ait bir bahçeye gelince, acaba bir kapı bulabilir miyim diye onun etrafını dolaştım. Fakat bulamadım. Bir de baktım ki akar bir kuyudan (meydana gelen) bir râbî' bir bahçenin içine giriyor. -Rabi': kanal dernektir-. Ben derhal tilkinin büzüldüğü gibi büzülerek Resulüllah (asm)'in yanına giriverdim.
“Sen Ebu Hüreyre misin?” diye sordu.
“Evet, yâ Resulâllah” dedim.
“Niye geldin?” dedi.
“Aramızda idin. Sonra birden kalktın, gittin ve yanımıza dönmekte geciktin. Doğrusu sana bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. İlk endişe eden de ben oldum da şu bahçeye kadar geldim ve hemen tilkinin toparlandığı gibi toparlaıp (arak içeri dal) dım. Öteki insanlar da arkamdadır.” dedim.
Resûlüllah (asm): “Yâ Ebâ Hüreyre!” dedi ve bana ayakkabılarını vererek:
“Şu ayakkabılarımı al götür; bu bahçenin arkasında kalbi yüzde yüz inanarak: ‘Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.’ diye şehadet getiren her kime rast gelirsen, onu hemen cennetle müjdele.” buyurdular.
İlk rastladığım Ömer oldu. (Bana): “Bu ayakkabılar nedir ya Ebâ Hüreyre?” dedi.
“Bunlar Resulüllah (asm)'in ayakkabılarıdır. Beni bunlarla gönderdi ki, kalbi yüzde yüz inanarak ‘Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.' diye şehadet getiren kime rastlarsam onu cennetle müjdeleyeceğim.” dedim. Bunun üzerine Ömer eliyle iki mememin arasına vurdu. Ben de oturağımın üstüne düştüm.
Ömer: “Geri dön yâ Ebâ Hüreyre!” dedi. Ben de Resûlüllah (asm)'in yanına döndüm. Ama nerde ise ağlamak üzere idim. Meğer Ömer de beni tâkib etmiş. Bir de baktım izimden geliyor. Resûlüllah (asm):
“Ne oldu sana Yâ Eba Hüreyre?” dedi.
"Ömer’e rast geldim. Benimle gönderdiğin haberi kendisine söyledim. Bunun üzerine Ömer iki mememin arasına öyle bir vuruş vurdu ki, kalçamın üstüne düştüm. Bana: 'Geri dön!' diyerek geri çevirdi.” dedim. Resulüllah (asm) (ona):
“Yâ Ömer! Bu yaptığına seni sevkeden nedir?” dedi. Ömer:
“Yâ Resûlâllah! Anam, babam sana feda olsun! Sen, 'Kalbi yüzde yüz inanmış olarak, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, diye şehadet getiren kime rastlarsa onu cennetle müjdelesin.' diye Ebû Hüreyre'yi ayakkabılarınla gönderdin mi?” dedi. Resulullah (asm):
”Evet!..” buyurdu. Bunun üzerine Ömer:
“Bunu yapmayın! Zira, korkarım insanlar buna güvenip (amel yapmaktan uzak) kalırlar. Bırakın şunları amel etsinler.” dedi.
Resûlüllah (asm) da (Ebu Hüreyre’ye hitaeben) “Öyle ise bırak şunları!” buyurdu. (Müslim, İman, 52)
- Bu hadis ile ilgili sorularım:
1) Hz. Ömer Ebu Hüreyre’ye vurmasından dolayı neden ceza yemedi?
2) Bir de cennetle müjdelemek Allah'a mahsus değil mi nasıl efendimiz (asm) Ebu Hüreyre’nin ayakkabıyı verdiği kişiyi müjdeliyor? Eğer Allah müjdelemesini istedi derseniz bu sefer de Hz Ömer'in böyle diyeceğini muhakkak biliyordu.
3) Efendimiz (asm) Hz. Ömer'in düşündüğünü düşünemedi mi haşa?
4) Ebu Hüreyre kimin gerçekten iman edeceğini bilmiyor, yanlış kişiye verme ihtimali de vardı.
Değerli kardeşimiz,
Cevap 1:
Hz. Ebu Hüreyre Hz. Ömer’den şikayetçi olmadığı için ceza verilmemiş olabilir.
Cevap: 2:
Kimin cennete gideceğini elbette Allah bilir. Fakat Allah’ın bildirmesiyle diğer insanların da bu gaybi bilgiye sahip olabileceği Ehl-i sünnet akidesidir.
Buna göre Hz. Peygamber (asm) bu müjdeyi Allah’tan aldığı bilgiye dayanarak vermiştir. Bu müjdeyi verirken de hiç şüphesiz “torbadan el yordamıyla bir çekiliş yapılmamıştır. Gelenlerin kim olduğu da bilinmiştir. Müjde ona göre verilmiştir. Bu da bu işin idaresi ilahi iradenin gözetiminde yapıldığını” göstermektedir.
Eğer “Hz. Ömer'in böyle diyeceğini muhakkak biliyordu” sözünüzden maksat “Allah biliyordu.” ise bunda şüphe yoktur. Fakat Kuran’ın birçok ayetinde işaret edildiği üzere, Allah önceden ezeli ilmiyle bildiği hususlar doğrultusunda değil, adaletin tecelli etmesi için pratikte bizzat tatbikatı öngörmektedir.
Eğer bundan maksat Hz. Peygamber (asm) biliyordu ise, onun önceden bilip bilmediğini bilemiyoruz. Allah bildirmediği sürece o da gaybı bilmez; ancak Allah bildirirse bilir.
Cevap 3:
Bu konuyu da bilemeyiz... Hz. Peygamberin (asm) ümmetinin fertlerinden bazılarının bildiği bir hususu düşünmemiş olması, nübüvvetine bir noksanlık değildir. Diğer insanlara bir ders de olabilir...
Hz. Peygamber (asm) -vahyin dışında- bazen yanılabiliyorsa, başka insanların çok daha fazla yanılabileceklerini düşünmeleri ve hadlerini bilmeleri açısından önemli bir ders olabilir.
Nitekim Bedir savaşında ordunun konuşlanması hususunda Hz. Peygamberin (asm) kendi düşüncesini bırakıp bir sahabinin görüşüne uyduğu bilinen tarihi bir gerçektir. Özellikle Hz. Ömer’in görüş beyan ettiği konularda ilahî hükmün ona göre gelmesi gibi feraseti Hz. Peygamber (asm) tarafından da kabul görmüştür. Mesela:
a) Bedir esirlerine ne yapılacağı hakkında, istişare esnasında arz ettiği görüşü. (bk. Enfal, 8/67)
b) İçki hakkında kesin ve net bir hükmün gelmesini istemesi. (bk. Mâide, 5/90)
c) İfk hadisesinde kendisi ile istişare eden Hz. Peygamber (asm)'e bunun bir iftira olduğunu söylemesi ve aynı ifadelerle ayetin nüzulü. (bk. Nur, 24/16).
d) Meşhur münafık Abdullah b. Übeyy b. Selul üzerine, Hz. Peygamber'in (asm) cenaze namazı kılmamasını istemesi. (bk. Tevbe, 9/84) ...
Cevap 4:
Sorudaki “Ebu Hüreyre kimin gerçekten iman edeceğini bilmiyor, yanlış kişiye verme ihtimali de vardı.” şeklindeki düşüncenin isabetli olmadığını düşünüyoruz. Zira:
- Bu önemli müjde işinde, Hz. Ebu Hureyre Allah’ın elçisine uymuştur. Zira ona bu emri veren Peygamber Efendimiz (asm)'dir.
- Biraz önce de açıklandığı gibi, bu işin asıl idarecisi Allah’tır. Ve onun gözetiminde işi yürüten de Hz. Peygamber (asm)’dir. Bu konuda ilahî iradenin ve bu iradenin memuru olan Nebevi iradenin dışında hiçbir insan iradesinin müdahalesi söz konusu olamaz.
- Nitekim İmam Nevevi de bu konuda özetle şunları söylemiştir:
Ebu Hüreyre gördüğü kişiye, “Sen cennetliksin, çünkü senin kalbin kesin olarak iman etmiştir." demiyor. Çünkü bunu bilemez. Bilakis, şöyle diyor: “Kimin kalbi kesin iman etmiş ise o cennetliktir.” (bk. Nevevi, Şerhu Müslim, 1/237).
- Nevevi’nin özetle yorumladığı hadisin manası şöyledir:
(Hz. Peygamber bana dedi ki:) Sen kime rastlarsan ona şunu söyle: “Kalbi yüzde yüz inanmış olarak, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, diye şehadet getiren kimseyi cennetle müjdele!” (Nevevi, a.g.y).
Buna göre Hz. Ebu Hüreyre rast geldiği kimseyi cennetle müjdelemiyor, zikrettiği vasıflara haiz olan kimsenin cennete gideceğini bildiriyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hz. Ömer, çok hadis rivayet ettiği için Ebu Hureyre'yi dövdü mü?
- UHUD SAVAŞI-II
- PEYGAMBER EFENDİMİZE HİCRET İZNİNİN VERİLMESİ
- HENDEK SAVAŞI
- Peygamberimiz kendini över miydi?
- HUNEYN MUHAREBESİ
- MEDİNE`YE GİRİŞ
- Yiyecekleri birleştirip eşit olarak bölüşmek sünnet mi?
- SA`D BİN EBÎ VAKKAS`IN İSLÂMİYETLE ŞEREFLENMESİ
- Ömer bin Hattab (r.a.)