Kurban Bayramımız Mübarek Olsun!

Sonsuz hamd-ü senalar olsun bizleri bayrama kavuşturan Rabbimize. Kesilen kurbanları, yapılan hacları Allah-ü Teâlâ makbul eylesin. Kurban bayramında sohbet tadında bir kaç konuyu sizler için bu yazıda derledik. İstifadeniz ziyade olsun. Bayramınız mübarek olsun.

Teşrik tekbirlerini getirmek

Teşrik tekbiri, Kurban Bayramı günlerinde farz namazlardan sonra getirilen tekbirlerdir. Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz namazının arkasından birer defa "Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd" diye tekbir getirilir ki, buna "teşrîk tekbiri" denir. Anlamı şöyledir: "Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur."

Teşrîk tekbirlerinin başlangıcı Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etme olayına kadar uzanır. İbrahim (a.s), gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (a.s) gökten buna bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında Cebrail (a.s); "Allahu ekber, Allahu ekber" diyerek, tekbir getirir. İbrahim (a.s) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir koçla geldiğini görünce; "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" diye cevap verir. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail (a.s) da; "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" der. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur.

Teşrîk tekbirleri birçok fakihe göre vaciptir. Bazılarına göre ise sünnettir. Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre farz namazlarını kılmakla yükümlü olanlara bu tekbirler vaciptir. Bu konuda tek başına kılanla imama uyan, yolcu ile mukim, köylü ile şehirli, erkekle kadın eşittir. Böyle teşrîk tekbirleri cemaatle de yalnız başına da eda edilir. Kaza da edilebilir. Erkekler tekbiri açıktan, kadınlar ise gizlice getirir. Vitir namazı ile bayram namazları sonunda tekbir getirilmez.

Bir yılın teşrîk günlerinde kazaya kalan bir namaz, aynı yılın teşrik günlerinden birinde kaza edilse, sonunda teşrik tekbiri alınır, fakat başka günlerde veya başka yılın teşrîk günlerinde kaza edilse, teşrîk tekbiri alınmaz.

Bayramlarda zikrin ehemmiyeti

Bayramlara önceden hazırlanılması, bu günlerde temiz ve güzel elbiselerin giyilmesi, gusledilmesi, dişlerin fırçalanması, güzel kokular sürülmesi, güler yüzlü olunması, namazdan önce ramazan bayramında hurma vb. tatlı bir şey yenilmesi, kurban bayramında ise ilk olarak kurban etinden yenilmesi, namaza mümkünse yürüyerek gidilmesi ve dönüşte başka bir yolun kullanılması, çokça sadaka dağıtılması, fitrenin namazdan önce verilmesi, namaza giderken tekbir getirilmesi menduptur.

Bayramlarımızda sevinç, eğlence ve oyunlar elbette uygundur ve olmalıdır. Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence, meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah'ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah'ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir âlemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.

Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, hadislerde Allah’ı hatırlamaya ve ona çok şükretmeye büyük teşvikler vardır. Böylece bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti devam ettirsin ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.

Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misal âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.

Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her müminin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.

Bayramların asıl süsü ve ziyneti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir, ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.

Resulullah aleyhissalatü vesselam şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.” (et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.)

Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini birer iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.

Şu halde helal dairede eğlenirken ve hoş vakit geçirirken gaflete düşmemek için farz ibadetlere ilave olarak ayrıca bol bol zikirler, tesbihler, tekbirler, salavatlar, İhlaslar, Fatihalar okumaya gayret etmeliyiz.

Kurbanın yenilmeyecek yerleri hangileridir?

Etlerinin yenmesi helal olan hayvanların, -ister kurban olarak ister başka bir amaçla kesilmiş olsun- kanları, ödleri, bezeleri, idrar torbaları, cinsel organları ve husyelerini (yumurtalarını) yemek tahrimen mekruhtur.

Bir hadisi şerifte Hz. Peygamberin (asm), eti yenen hayvanların cinsel organlarının, husyelerinin (yumurtalarının), dübürlerinin (anüslerinin), bezelerinin, öd keselerinin, mesanelerinin yenilmesini uygun görmediği bildirilmektedir.

Bununla birlikte Malikî ve Şâfiî mezheplerinde eti yenen hayvanların yumurtalarını (husye) yemek caizdir.

Kurbanın veya başka bir amaçla kesilen bir hayvanın yenilmeyen kısımlarını toprağa gömmek, sağlık ve çevreyi temiz tutma açısından öncelikli olmakla beraber çevreyi kirletmemek kaydıyla, kedi ve köpek gibi hayvanlara da verilebilir.

Kurban etinin dağıtımı nasıl olmalı?

Kesilen hayvanın eti, yaklaşık olarak 3`e ayrılır. 3`te bir kısmı ev halkı için ayrılır, üçte biri akraba ve komşulara dağıtılır. Kalan üçte biri de fakir ve muhtaçlara yollanır. Bu taksim şekli mendubtur. Fakat kesen şahıs zenginse, tamamını veya çoğunu fakirlere dağıtması daha uygun olur.

Nitekim Peygamber (asm) Efendimiz Müslümanların ekonomik yönden zayıf olduğu dönemlerde kurban etinin tamamını dağıtmış ve sahabelerine de dağıtmalarını tavsiye etmiştir. Daha sonraları ekonomik imkânlar iyileşince de farklı uygulamaya gitmiştir.

Bir Müslüman, kestiği kurbanın tamamını evine götürse günah işlemiş olmadığı gibi, kestiği kurbanın sevabını da alır. Ancak kurban kesen kişi hem kendi durumunu hem de çevresinin durumunu göz önüne alarak Peygamberimizin (asm) bu uygulamalarını kendisine örnek almalıdır.

Kurban derisini nereye verelim?

Kurban derisi yoksullara, hayır kurumlarına verilebilir. Kurban kesildikten sonra derisi satılmış ise parası tasadduk edilir. Ancak deriden mest, seccade ve benzeri şekilde istifade edebileceği gibi, eve demirbaş eşya almak üzere satmakta da bir sakınca yoktur.

Bayram ziyaretleri ve sıla-yı rahim

Bayramlarda, aile büyüklerini ziyaret etmek, en azından telefonla arayıp hal hatır sormak yapılması gereken bir görev varsa yerine getirmek, akrabalık görevlerinden olduğu gibi bayramın adabındandır.

Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, birbirleriyle musafahada bulunarak hayır ve mağfiret duaları yapmaları da yine bayram edepleri arasındadır.

Ayrıca bayram hürmetine dargınlar barışmalı, birbirlerinde hakları olanlar o hakları birbirlerine helâl etmeli, dost ve akraba ziyaretleri yapılmalı, ailenin küçükleri ailenin büyüklerinin ziyaretine giderek ellerini öpüp hayır dualarını almalı, gönüllerini hoş etmelidir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun