Kaybolan bir eşyanın / paranın bulunması durumunda ne yapmak lazımdır?

Tarih: 28.10.2006 - 12:44 | Güncelleme:

Soru Detayı
Ben yolda gümüş bir kolye buldum. Bunu bulduğuma dair bir ilanda bulunmadım. Eğer şimdi onun değeri kadar sahibinin adına hayır işlesek üzerimizdeki mesuliyet kalkar mı?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslâm hukukunda bulunmuş eşyaya "lukata" adı verilir. Böyle bir malı alıp kaldırana "lakit" ve "mültekit" tabirleri kullanılır.

Kayıp eşyayı almaktaki esas gaye ve hâkim düşünce, asıl mal sahibinin hukukunu muhafazadır. Çünkü burada bir mü'minin kaybolmuş malının korunması için bir teşebbüs söz konusudur. Çünkü Kur'ân'ın ifadesi ile mü'minler birbirlerinin yardımcılarıdırlar.1 Bu da, bir kimsenin mü'min kardeşinin hukukunu muhafaza etmesini gerektirir.

Bu bakımdan fıkıh kitaplarımızda genişçe izah edilen lakita meselesinde, kayıp eşyayı bulup alan kimse "Asıl mal sahibini bulup ona vereceğim." niyetiyle o eşyayı yerden kaldırır, himayesi altına alır. Yoksa kendi şahsına almak için kaldıramaz, şeklinde hükümler yer almaktadır.2

Umumî olarak, bulunan bir eşyanın yerden kaldırılması ve himaye altına alınması ile ilgili hüküm, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Bu hükümler şöyledir:

1. Bırakıldığı takdirde zayi olması ihtimali bulunan bir yitik malı alıp sahibi için saklamak menduptur.

2. Zayi olacağından korkulan bir yitik malı alıp saklamak vaciptir.

3. Herhangi bir yitik malı (sahibi tarafından aranacğı bilinen bir malı) alıp ondan faydalanması haramdır.3

Yitik mal fıkıh kitaplarında iki kısma ayrılır. Birinci kısım ehemmiyetli ve kıymetli olanlar. Diğeri ise, ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olan mallardır ki, bunlara "tafih" tabiri kullanılır. Genel olarak şöyle tarif edilir: Sahipleri tarafından aranılması âdet olmayan mallar. Meselâ normal bir tarak gibi. Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu'nda bu hususta şöyle denmektedir:

"Bazı kırlarda, tarlalarda, bahçelerde müteferrik surette bırakılmış, sahipleri tarafından aranılması mutad bulunmamış olan başaklar, meyveler, kabuklar, çekirdekler ehemmiyetsiz olan lukatalardandır (yitik mal) ki, bunlara tafih denir."4

Bu bakımdan bazı imamlara göre tafih olan, yani kıymeti bir dirhemden az olan yitiklerde ilâna ihtiyaç yoktur. Bunu bulan kimse ondan istifade edebilir. Sahibi çıkarsa ve hak talep ederse sahibine vermek mecburiyetindedir.

Kıymetli bir şeyi bulan kimsenin ilk yapacağı iş, böyle bir şeyi bulduğuna dair başkalarını şahit tutmak ve özelliklerini bütün ayrıntılarıyla tespit etmektir. Böyle bir tesbitin lüzumu Resulullahın (a.s.m.) şu hadis-i şerifinden çıkarılmaktadır:

Ubey bin Kâ'b der ki:

"Bir defasında ben bir kese buldum. İçinde yüz dinar vardı. Onu Peygamber Efendimize götürdüm. Resulullah Efendimiz, bunu bir sene ilân etmemi istedi. Ben de bir sene ilân ettim. Sahibine rastlamadım. Tekrar Resulullah geldim. Resulullah tekrar bir sene daha ilân etmemi istedi. Sahibini bulamadığımdan üçüncü defa gelişimde Resulullah Efendimiz şöyle buyurdu:"

"Bu paranın kesesini, sayısını, ağız bağını belle. Sahibi gelirse ona ver. Gelmezse sen kendin istifade et."5.

Yitik bir mal hakkında "Ben bir yitik mal buldum." veya "Bende bulunmuş bir şey var, arayan kimseye rastlarsanız, haber veriniz, bana müracaat etsin." gibi sözlerle bir başkası şahit gösterilebilir. Bundan sonra iş ilân meselesine gelir. Fıkıh kitaplarımızda ilân müddeti bir sene olarak kabul edilir. Bu bir sene zarfında sokaklarda, çarşılarda, mescit kapılarında, insanların topluca bulundukları yerlerde değişik aralıklarla ilân edilir.6

Bir eşyayı bulan kimse, münasip bir şekilde ilân edip kıymetine göre münasip bir zaman bekledikten sonra sahibi çıkmazsa, o malı fakirlere sahibi adına dağıtır. Şayet kendisi fakirse istifade eder. Fakat daha sonra sahibi çıkarsa bedelini sahibine ödemesi gerekir.

Bu vesile ile şu hususu da belirtelim: Bir kimse emân ve müsaade (vize) ile bir dârülharbe girmişse ve burada yitik bir mal bulursa, en uygun olanı onu orada ilân etmesidir. Çünkü onların malları kendisine haramdır. Şafiîlerin de aynı görüşte olduklarını belirten Ömer Nasuhi Bilmen, şu görüşü nakletmektedir:

"Şayet dârülharbe bir müsaade ile girmiş ise ve orada sair Müslümanlar da bulunmakta ise o mal yitik maldır."7

Yani yitik mala uygulanan hükümler ona da uygulanır.

Dipnotlar:

1. Tevbe Sûresi, 9/71.
2. Ö.N. Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 452.
3. Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, VII/244.
4. a.g.e., VII/242.
5. Buharı , Lukata: 1.
6. Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, VII/248.
7. a.g.e. VII/264.

(Mehmed Paksu, Meseleler ve Çözümleri - 1)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun