Kur'an-ı Kerim'de helâl ve temiz rızıktan bahsediliyor. Helaller belli, temiz rızık ne demektir?

Tarih: 09.02.2007 - 11:43 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Allah’ın size rızık olmak üzere yarattığı şeylerden helal ve temiz olarak yeyin! Kendisine iman ettiğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının!" (Maide, 5/88)

Rivayet olunduğuna göre Resulullah (s.a.v.) bir gün sahabilerine kıya­meti tasvir etmiş, onları uyarıp korkutma konusunda fazlaca söz söylemişti. Bunun üzerine, orada bulunan bir gurup sahabi meclisten ayrılarak Osman bin Ma'zun'un evinde toplanmışlardı. Ali bin Ebi Talip, İbn Mes'ud, Mikdad bin Esved, Ebu Huzeyfe'nin kölesi Salim ve Kudame de bu sahabiler arasındaydılar. Bunlar aralarında sürekli olarak oruç tutmayı, gecelerini ibadet­le geçirmeyi, yatakta uyamamayı, et yememeyi, kadınlara yaklaşmamayı, dün­yadan vaz geçmeyi, rahip elbisesi giymeyi kararlaştırdılar. Bu karar üzerinde birleştiler ve testislerini burmak istediler. Bunu öğrenen Resulullah (s.a.v.). kendilerine şunları söyledi:

"Ben bununla emrolunmadım. Doğrusu, nefsi­nizin sizin üzerinizde hakkı vardır. Oruç tutun, geceleyin ibadet edin (ama bununla birlikte) oruç tutmadığınız günler de bulunsun. Uyuyun, doğrusu ben geceleyin ibadet ettiğim gibi, uyurum da. Oruç tuttuğum gibi oruca ara verdiğim de olur. Et yerim. Kadınlara da yanaşırım. Her kim benim sünne­timden yüz çevirirse, o benden değildir."

Bunun üzerine yukarıdaki ayet-i ke­rime nazil oldu.

İbn Mes'ud (ra)'den rivayet: Adamın biri, "Ben yatağı kendime ha­ram kıldım." dedi. İbn Mes'ud (ra) ona bu âyeti okudu ve "Yatağında uyu. Yeminin için de keffaret öde." dedi. Hristiyanların ruhbanlıkla vasıflandırılmaları, bazan bunun hayırlı olduğunu ifade edebilir. Bu ayet, bu konuda kesin ve adil hükmü veriyor.

Açıklama:

Ey iman edenler! Size hoş, temiz ve lezzetli olarak bahşedilen helâl şeyle­ri kendinize haram kılmayın. Nefsinizin leziz bulduğu ve kalbinizin meyletti­ği hoş ve temiz şeylerden, haram sayarak nefsinizi alıkoymayın. Ya da size helâl ve mubah olan şeyleri şu veya bu şekilde, "Kendimize haram ettik" de­meyin. Evet, ibadet ve Allah'a yaklaşmak amacıyla böyle yapmayın. Çünkü Allah bu yaptıklarınızdan razı olmaz; aksine bunu yasaklar.

"Ey iman eden­ler! Size nzık olarak verdiklerimizin hoş ve temiz olanlarından yeyin. Eğer ona kulluk ediyorsanız Allah'a şükredin."

Allah'ın size helâl kıldığı şeylerin sınırını aşıp da haram olan şeylerin içine girmeyin. Pis ve murdar olan şeyler size haram kılındı. İsraf da, cimrilik de size haramdır. Cenab-ı Allah sizleri, ifrat ve tefriti olmayan orta bir ümmet yaptı.

"... Yeyiniz, içiniz; israf etmeyin. Şüphesiz ki Allah, israf edenleri sevmez." (A'raf, 7/31)

Allah'ın size nzık olarak verdi­ği şeyleri; içinde faiz, rüşvet ve haramlik olmaması durumunda yeyin. Faiz, rüşvet ve haram olan şeyler günahtır, fasiklıktır. Bu sûrenin baş tarafında geçen on tane asli haram şey ile, uzun süre bekleme, kokuşup değişikliğe uğra­ma gibi sonradan ortaya çıkan bazı sebepler dolayısıyla haram olan şeyler gibi, iğrenç olmayan hoş ve temiz şeyleri yeyin. Şüphesiz ki Allah, şer'in hu­dudunu aşan mütecavizleri sevmez. Şu da var ki, ayette geçen "yeme" söz­cüğüyle yeme ve içmeyi kapsayan, yararlanma anlamı kastedilmektedir.

Yiyecek, içecek ve giyecekler konusunda Allah'tan sakının. Yaptığınızın iyi bir iş olduğun sanarak helâli haram, haramı da helâl kılmayın. Bu, Allah ve Resulünün razı olmadığı "dinde zorluk çıkarma" ahmaklığıdır. Keza, ni­metten yararlanma konusunda israf etmeyin. Midesinin iştihasını ve tenasül organının şehvetini en büyük amaç edinenler, şeytanın kardeşleri olan israfçılardır. Malî gücünün üstünde harcamada ve infakta bulunan, borç edip iktsadlı davranmayan kimse savurgandır. Allah kendisine bol rızık verdiği halde nefsine karşı cimrilik yapan kimse, kınanmış ve yerilmiş mütecavizler­dendir.

Bu ayet-i kerimeye bakan bir kimsenin, İslâm dininin ruh ve beden ara­sındaki dengeyi sağlamaya büyük önem verdiğini anlaması mümkündür.

"Doğrusu bu din sağlam ve dayanıklıdır. Onda, rıfk ve yumuşaklıkla derinlere varın."

"Bineğini hızla koşturup helak eden ne bir mesafe katedebildi, ne de geride bir binek bıraktı."

İşte böylece biz adaletli ve orta bir ümmet kılındık. İşlerin en hayırlısı, aşırılıklardan uzak olanıdır. Şunu da kaydedelim ki, hoş ve temiz şeyleri ha­ram kılmak, nefse azap çektirmek, vücuda acı vermek, eski Hindliler ile Yu­nanlılardan kalma bir ibadet şeklidir. Kitab ehli, özellikle Hristiyanlar bu yön­den HindlİIerle Yunanlıları taklit etmişlerdir. Hayatını inceleyenler bilirler ki, Resulullah (s.a.v.) ne bulursa yerdi. Bazen davar, kuş ve tavuk eti gibi güzel ve iyi yiyecekler yer, bazen de arpa ekmeğiyle tuz veya zeytinyağı, ya da sirke gibi yiyeceklerle yetinirdi. Hz. Muhammed (s.a.v.) hem zenginler için, hem de yoksullar için bir örnekti. Sahabilerle halifelerin arasında zenginler bu­lunduğu gibi, yoksullar da vardı. Herkes, ne israf eder, ne de kısar, malî gü­cüne göre harcamada bulunurdu.

"Eli geniş (zengin) olan, genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah'ın kendisine verdiğinden harcasın."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun