MERHÛN
Rehin akdine konu olan mal. Rehin, bir İslâm hukuku terimi olarak; alacağı teminat altına almak ve borcun bir an önce ödenmesini sağlamak amacıyla borçlunun bir mal üzerinde, gerektiğinde alacaklıya onu satarak alacağını alma imkânı sağlayan bir akittir. Alacaklıya veya yed-i emine rehin olarak verilen mala ise "merhûn" denir. Rehin yapılan mal, akdin esasını teşkil ettiği için bu malda bir takım özelliklerin bulunması gerekir.
Rehin yapılacak şeyin, satıma elverişli olması, akit sırasında mevcut bulunması, bilinen ve teslim edilebilir nitelikte olması gerekir. Rehin akdi sırasında mevcut olmayan veya meçhul bulunan, domuz, içki gibi gayr-i mütekavvim olan mallar rehin akdine konu olamazlar. Çünkü borç ödenmediğinde merhûnun satılıp alacağın tahsîli sözkonusudur. Mahiyeti bakımından veya hukuk açısından satışı geçerli olmayan bir şeyin rehin olarak tayin edilmesi rehin müessesesinin mahiyetiyle bağdaşmaz (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâi, Kahire 1327-28/1910, VI, 135; el-Fetâval-Hindiyye, Bulak 1310, V, 432; Mecelle, mad. 709). Buna göre merhûn, bir mülk ise onun mücerred sened ve hüccetini vermek suretiyle rehin akdi gerçekleşmez (Ö. Nasuhi Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul, t.y., VII, 7).
Rehnedilen mal müstakil olmalıdır. Hanefîlere göre şâyi hisseli ortak mal (muşâ)ın rehin verilmesi geçerli değildir. Ortaklığın başlangıçta olması veya sonradan ortaya çıkması, malın taksim edilebilir yahut edilemez olması, malın ortakçısı olana veya olmayana rehin verilmesi arasında fark yoktur (Taşınmaz malın rehni için bk. "ipotek" mad.). Çünkü rehnin hükmü rehni devamlı hapistir. Hisseli olan mala ise tam sahip olmak mümkün olmadığından böyle bir mal rehin akdine konu olamaz (el-Kâsânî, a.g.e., VI,138,140,141,142,151; el-Merginânî, el-Hidâye, el-Mektebetül İslâmiyye, ts., IV, 132; Kâdîzâde, Tekmiletü Fethul-Kadîr, Kahire 1389/1970, X, 152; Damad, Mecmeül-Enhur, İstanbul 1328, II, 591-592; Hamevî, Gamzu Uyûnil-Besâir, Beyrut 1405/1985, III, 242, IV, 279; İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, Kahire 1386-89/1966-69, VI, 479, 489, 490, 492). Ancak zâruretten sabit olan şuyû rehnin cevâzına engel değildir. Meselâ rehin veren,alacaklıya iki elbise verip, "bunun birisini rehin olarak al, diğeri. de yanında sermaye olarak kalsın" derse bunların her ikisi de rehin alanın yanında rehin olarak kalır (Namevî, a.g.e., III, 242; el-Merginânî, a.g.e., IV, 133). Diğer mezheplere göre şayi hisseli ortak mal rehin verilebilir (İbn Cüzey, el-Kavânînül-Fıkhiyye, ys. ts., s. 212).
Merhûn, rehin verenin hakkıyla meşgul olmamalı ve merhûna bitişik olan şeyler istisnâ edilmemelidir. Alışverişte zikredilmeksizin satılan mala kendiliğinden dahil olan şeyler rehin akdinde merhûna da dahildir. Merhûn arazî veya arsa ise, üzerinde bulunan ağaçlar ve meyvaları ile diğer ekili ürünler buna dahil olur. Hanefilere göre meyva ve ekili şeyler satımda dahil olmadığı halde rehinde dahildir. Çünkü merhûnun, mâlikine ait bir şeyle meşgul olmaması rehin akdinin sıhhat şartlarındandır (el-Kasânî, a.g.e., VI,141; el-Merginânî, a.g.e., IV,132-133; Kâdîzâde, a.g.e., X,155; Hamevî, a.g.e., III, 242; Damad, a.g.e., II, 592; İbn Âbidîn, a.g.e., VI, 490-492; H. Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku,İstanbul 1987, III, 145).
Merhûnun karşılığı, tazmin edilmesi gerekli bir mal olmalıdır. Her nevî satım ve ödünç vermekten doğan alacaklar, selem (para peşin, mal veresiye) akdinde teslimi borçlanılan mislî mal ile buna karşı verilen bedel, cana ve bedene karşı verilen zararlardan hasıl olan cezâî tazminatlar diyet, erş vb., kira bedeli, gasbedilip iâdesi ve tazmini gereken mal vb. için rehin almak câizdir. Fakat emânet bir mal için rehin almak caiz değildir. Çünkü emânetin tazmini yoktur (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 142-143; el-Merginânî, a.g.e., IV, 128; H. Karaman, a.g.e., III, 145).
Başkasına ait bir mal sahibinin izniyle rehin olarak verilebilir. Çocuğun malını babası, vasîsi, dedesi kendi borcu karşılığında rehin verebilir. Bu rehin akdi sahih olarak akdedildiğinden çocuk bülûğa erdikten sonra borç edâ edilmeden merhûnu alamaz. Ancak çocuk merhûnu almak için borcu öder ve ödediği miktarı almak için borçluya başvurur (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 135-136, 138; el-Fetâvâl-Hindiyye, V, 432).
Merhûnda meydana gelen artışlar Merhûnda meydana gelen artışların rehin veren mal sahibine ait olduğu konusunda ittifak vardır. Çünkü merhûnun aslı rehin verenindir. Bu ziyade onun mülkünde olan bir şeyin artışıdır. Ancak artışların rehne dahil olup olmadığı ihtilâflıdır. Hanefilere göre malın aslından doğan ve süt, yün, kıl gibi asla bitişik olan artışlarla yavru, yumurta gibi asla bitişik olmayan ziyâdeler rehne dahildir ve malın aslıyla beraber rehin olurlar. Merhûn arsa üzerine yapılan binâ gibi asl'dan doğmayan fakat ona bitişik olan artışlar ile merhûn gayr-ı menkûl ve hayvan kiraları gibi asl'dan ayrı ve ondan meydana gelmeyen (ziyâde-i munfasıle-i gayr-i mütevellide) artışlar ise merhûna dahil değildir. Rehin veren bunları rehin alandan alabilir. Çünkü bu rehin verenin hakkı olup, rehin alanı ilgilendirmez. Mâlikî ve Şâfiîler de bu görüştedir (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 152, 156; Meydânî, el-Lübâb, Beyrut, ty., II, 62; Zeylaî, Tebyînül-Hakaik, Bulak 1313, VI, 94; Şirbînî, Muğnil-Muhtâc, Kahire 1377/1958, II, 139; ez-Zühaylî, el-Fıkhu I-İslâmî, Dımaşk 1405/1985, V, 285).
Hanbelîlere göre ise merhûndan meydana gelen bütün artışlar, ona dahildir (Behûti, Keşşâful-Kınâ, Beyrut 1402/1982, III, 325).
Merhûndan Yararlanma Rehin alan, rehin verenin izni olmaksızın rehin maldan kendisi yararlanamayacağı gibi başkasını da yararlandıramaz. Çünkü rehin alanın hakkı rehnedileni hapisten ibarettir. Meselâ rehin alan, rehnedilen evin içinde oturamaz; bahçe ise meyvasını alıp yiyemez; hayvan ise sütünden istifâde edemez ve binemez. Rehin alanın izni olmadıkça rehin veren de merhûndan faydalanamaz. Çünkü rehnin hükmü rehnedilenir hapsedilmesidir. Kullanma ise hepsini ortadan kaldırmaktadır (el-Kasânî, a.g.e, VI, 145-146; Merginânî, a.g.e., IV, 128; Hamevî, a.g.e, III, 244, IV, 279-280). Şâfiîlere göre ise rehin veren rehnedilene zarar vermeyecek şekilde ondan yararlanamaz. Meselâ rehnedilen evde oturabilir, hayvana binebilir, araziyi ekebilir. Şayet bunda rehnedilen mala bir zarar varsa yararlanamaz (Şîrâzî, el-Mühezzeb,Kahire 1379/195960, I, 318).
Rehnedilenin korunması, masrafları ve vergisi
Rehnedilenin korunmasından rehin alan sorumludur. Rehin alan, rehnedileni kendisi koruyabileceği gibi güvenilir olan eşine, çocuklarına ve hizmetçilerine de muhafaza ettirebilir. Yabancının koruması geçerli değildir. Rehnedilen rehin alanın yanında iken helâk olursa tazmin gerekir. Rehin alan veya rehnedileni korumaya yetkili olan kimse rehnedilen üzerinde kullanma ve yararlanma sayılmayan koruma niteliğinde olan tasarruflarda bulunabilir. Meselâ, rehnedilen bir yüzüğü örfe göre kullanma sayılmayan ve yüzük takmak âdet olmayan parmaklarından birine takabilir. Bu durumda iken yüzük telef olursa emânet hükümleri uygulanır. Rehnedilen üzerindeki tasarrufların koruma veya kullanma niteliğinde olup olmadığını örf ve âdet tayin edebilir. Rehnedilenin korunması için gerekli olan kira, bekçi ücreti gibi harcamalar rehin alana aittir. Çünkü rehnedileni korumak onun görevidir. Rehnedilenin aslını veya menfaatini iyileştirmek için yapılacak harcamalar, rehin verene aittir. Rehnedilen hayvanın yemi, suyu, çoban ücreti, akarın tamiri, bahçenin sulanması, ağaçların aşılanması gibi. Rehnedilenin vergisi, öşrü, haracı da rehin verene aittir (el-Kâsânî, a.g.e., VI,148,151-152; Meydanî, a.g.e., II, 61, 64; el-Merginânî, a.g.e., IV,130, 131; Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e, VII, 30).
Rehnedilenin güvenilir ellere (Yed-i adle) teslimi
Rehin verenle alan, anlaşarak rehnedileni güvendikleri üçüncü bir kişiye verebilirler. Bu kimseye "adl" denir. Yed-i adl rehin alanın makamındadır. Rehin verenle alan birbirlerinden izin almaksızın rehnedileni yed-i adl'den teslim alamazlar. Yed-i adl'in, birinin iznini almadan diğerine rehnedileni vermesi ve bu durumda rehnedilenin zayi olması halinde yedi adl'e tazmin gerekir (Dâmad a.g.e., II, 600; Meydânî, a.g.e., II, 56).
Rehnedilenin bölünmesi Rehnedilen bir bütündür. Borcun bir miktarının ödenmesiyle rehin alan rehnedilenin bir kısmını geri vermeye zorlanamaz. Borcun tamamı ödeninceye kadar rehin alan rehnedileni elinde tutma hakkına sahiptir. Fakat rehin alan isterse rehnedileni kısmen veya tamamen iade edebilir. Ancak rehin olarak verilen çeşitli mallardan herbiri için, borçtan bir miktar belirlenmiş ise ödenen miktara karşılık olan kısmın rehin verene iâdesi gerekir. Bu durumda rehnedilenin bölünebilir bir mal olması gerekir. Bir mal bölündüğünde kıymeti önemli ölçüde azalıyorsa bu mal bölünemez. Meselâ yüz bin lira borç karşılığında rehin verilen yüz koyundan herbiri borcun bin lirası karşılığında rehin olarak verilmiş ise, bin lira ödendiğinde bir koyun rehin verene iade edilir. Borç alınan yüz bin lira karşılığında bir halı ile bir saat, bir akit ile rehin verilip halı için yetmiş bin, saat için otuz bin lira belirlenmiş olsa, rehin veren yetmiş bin lirayı verince ona karşılık olan halıyı, otuz bin lirayı verince de saati alabilir (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 152-153; Mecelle, mad. 731; Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e., VII, 135).
Rehnedilenin Satışı
Taraflardan birisi diğerinin rızası olmadıkça rehnedileni satamaz. Borcun vadesi gelince borçlu borcunu ödemekten kaçınırsa, Ebû Hanife'ye göre borçlu borcunu ödeyinceye kadar rehnedilen hapsedilir. Rehnedileni hâkim satamaz. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise hakim rehnedileni satıp borcunu ödeyebilir. Fetva da buna göredir. Borçlunun kayıp olması halinde ölümü ve hayatı hakkında bir bilgi yoksa alacaklı (mürtehin) alacağını almak için hakime başvurur. Hâkimin izniyle rehin alan veya bizzat hâkim, rehnedileni satar ve alacak tahsil edilir. Rehin alan, elinde bulunan, rehnedilenin bozulmasından veya hasara uğramasından korkarsa rehin verene başvurarak tamirini ister. Rehin veren kayıp ise hâkime başvurur. Rehnedilen bağ-bahçenin, sebze-meyve gibi ürünleri telef olma ihtimâli olsun veya olmasın, hazır ise rehin verenin; kayıp ise hâkimin izniyle satılabilir. Fakat hâkim veya rehin alanın izni olmadıkça rehin veren, bunu satamaz. Ayrıca, rehin alan bu sebze-meyveleri toplayıp muhafazada edebilir. Bunları toplarken bağa ve ağaçlara zarar verirse, zarar oranında alacağı eksilir (el-Kâsânî, a.g.e., VI,148; Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e., VII, 48-51).
Diğer tasarruflar
Tek yanlı irâde ile feshedilebilen veya dönülmesi mümkün olan tasarruflar rehn: geçersiz kılmadığı için rehin veren ve alan rehin malı âriyet olarak verebilir. Bu durumda rehin alanın tazmin sorumluluğu kalkar. Rehnedilen âriyet olarak taraflardan birine verilebileceği gibi üçüncü bir kişiye de verilebilir. Rehnedilen rehin alana âriyet olarak verildikten sonra telef olursa tazmin edilmesi gerekmez. Rehnedilen vedîa (emâmet) olarak da verilebilir. Ancak rehin alan, rehin verene emânet ederse tazmin sorumluluğu ortadan kalkar. Taraflardan biri diğerinin izni ile rehni üçüncü bir kişiye emânet verdiğinde ise bu kişi yed-i adl sayılacağından, rehin alanın tazmin sorumluluğu kalkmaz. Kural olarak; kira, hibe, satım gibi tasarruflar tek yanlı irâde beyanıyla bozulmayan ve rucû da mümkün olmayan tasarruflar olduğundan taraflardan birinin izni olmaksızın diğeri bu gibi tasarruflarda bulunamaz. Bu tasarruflar izinle yapılırsa rehin akdi bozulur (H. Karaman, a.g.e., III, 152-153).
Rehnedilenin telefi ve tazmini Rehin alanın elinde bulunan rehnedilen kendiliğinden telef olursa rehin alındığı gündeki kıymeti kadar borç düşer. Rehnin kıymeti borçtan az ise, kalan kısmını rehin alan borçludan alır. Rehnedilenin kıymeti borçtan fazla ise bu fazlalık rehin alanın elinde emanet hükmünde olduğundan tazmin edilmez. Ancak rehin olan kusurlu ise bundan da sorumludur. Rehnedilenin kıymeti borca eşitse bu durumda borcun tamamı düşer. Rehin alanın kusuru olmaksızın rehnedilen kıymetini kaybederse borç ancak kendi miktarınca düşer. Rehin alan sorumlu olmaz. Meselâ 10.000 lira borç karşılığında 20.000 liralık bir koyun rehnedilse ve koyun eceliyle ölse, rehin veren borcundan kurtulur. Ancak borcu ile koyunun kıymeti arasındaki
10.000 liralık farkı isteyemez. Rehnedilenin kıymeti kendiliğinden düşerse borç düşmez. Rehredilen, rehin alanın kusuruyla telef edilmiş ise telef edildiği tarihindeki kıymeti üzerinden tazmin edilir. Bu görüş Hanefilere aittir. Şâfiî ve Hanbelîlere göre ise rehin alanın kusurlu olduğu hallerden sorumludur. Rehnedilenin telefinden dolayı rehin alana sorumluluk yoktur (el-Kâsânî, a.g.e., VI, 154; Zeylâî, a.g.e., VI, 63; Meydânî, a.g.e., II, 55; Şirbînî, a.g.e., II,136; İbnül-Kayyım el-Cevziyye, İlâmül-Muvakkıîn, Beyrut ty., Dârül-Cîl, IV, 35; Behûtî, a.g.e., III, 328; Zühaylî, a.g.e., V, 267; Bilmen, a.g.e., VII, 36; H. Karaman, a.g.e., III, 150-151).
Saffet KÖSE