İSYAN
İtaatsizlik, emre karşı gelme, başkaldırı. Bağî, serkeş ve asi anlamlarıyla Allah'ın kanunları çerçevesinde üzerine düşeni yapmaktan kaçınma hali ve günahkâr anlamları da verilmektedir.
Kur'an-ı Kerîm insanların dünya ve ahiret mutluluğu için uymakla zorunlu bulunduğu bir takım emir ve yasaklamalar getirerek örnek toplum modeli çizer. Bu modelde insana düşen görev ise emrolunduğu gibi yaşaması, Kur'an ve Sünnet'ten ayrılmaması, Allah'a itaat sınırlarının dışına çıkmaması ve O'na isyankâr bir kul olmamasıdır.
"Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hepsi secde ettiler, yalnız İblis etmedi, o secde edenlerden olmadı (isyankârlardan oldu)" (el-A'raf, 7/13). Görüldüğü gibi Allah'a karşı ilk olarak şeytan isyan bayrağını açmış, bununla daha sonra Allah'ın meclisinden kovulmakla cezalandırılmıştır. O da Allah'tan dünya hayatı boyunca kendisine âsilerden arkadaş edinmek için izin almıştır. "(Allah) buyurdu: "Haydi sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun ki onlardan (insanlardan) sana kim uyar (bana asi olup isyan eder) sa (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım (azdıran sizler de, size uyup yoldan çıkan insanlar da cehenneme gireceksiniz)" (el-A'raf, 7/18).
Allah'ın emirlerini dinlememe hali ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'le başlamıştır. Bütün peygamberlerin tek gayesi bu emir ve yasaklar çerçevesinde insana daha yaşanabilir bir hayat modeli çizmek olmuştur.
"Allah ve Resulu, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o isi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulu'ne karşı gelir (isyan edip asi olursa), apaçık bir sapıklığa düşmüştür" (el-Ahzâb, 33/36). Bu ayet mümin-kâfir sınırını kesin bir şekilde çizer. Müslüman olmak; kendi düşünce, davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve Resulu'ne teslim etmek demektir. Düşünen hiç bir insan için iki karşıt davranış olan iyi ile kötüyü birleştirmesi beklenemez. Müslüman olarak yasamak, daim kalmak isteyen bir kimse mutlaka Allah ve Resulune boyun eğmek zorundadır. Eğer bunu kabul etmezse ne kadar müslüman olduğunu söylerse söylesin Allah katında olduğu gibi insanlar arasında da münâfıklıktan öteye gidemeyecektir (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'an, İstanbul 1987, IV, 377).
Kur'an-ı Kerîm'de bu konuyla ilgili birçok âyette zikredilen isyan, asi... kelimeleri Allah'ın emirlerine karşı gelen, O'na itaat etmeyen anlamlarında kullanılmıştır. Hadis-i şeriflerde de Kur'an ayetlerine paralel olarak aynı manalarda kullanılırlar.
"Babacığım, şeytana tapma, çünkü şeytan, Rahman'a isyan edip asi olmuştur" (Meryem, 19/44).
"Benim yapabileceğim sadece Alla"tan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve Elçisine başkaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır" (el-Cin, 72/23).
"Her kim O'na (Peygambere) itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Her kim de O'na isyan eder asi olursa Allah'a isyan etmiştir" (Buhârî, İ'tisâm" 2).
"Bize karşı silâh çeken (isyan eden, başkaldıran) bizden değildir" (Tirmizî Hudud, 26; Nesâi, 37/26; İbn Mâce, 20/19).
"Kim de Allah'a ve Peygamberine karşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır" (en-Nîsa, 4/14).
İnsanın Allah'a ve Resulu'ne isyan bayrağını açması demek İslâm'dan uzaklaşması ve O'nun koyduğu kanunları hiçe sayması demektir. Bu noktada o tür bir insanın ilâhlık ve rablik kavramını reddettiği görülmektedir. Çünkü bu makamı ortaksız olarak elinde bulunduran Allah'tır. Allah'ın kanunları İslâm'ın kendisidir. Yani din budur... Allah'tan başka ilâhlar edinmek ve İslâm'dan başka yollar edinerek İslâm'ı acz içinde görmek ise şirktir, küfürdür. Bütün mesele Allah'a isyandan kaynaklanmakta ve insanın kendi hevâ ve hevesi doğrultusunda şeytan yolunda, onun askeri olmasında düğümlenmektedir
(bk. Âsi, Baği ve Daru'l-Baği mad.).
Naci YENGİN