ÇALIŞMAK VE HELÂL KAZANÇ

Aziz ve Muhterem Müslümanlar!

Cenâb-ı Hakk'ın bir ismi de Rezzak'tır. Bütün mahlûkatın rızkını veren O'dur. O'ndan başka rızık veren yoktur.

Havada, karada ve denizde yaşayanların, hususan âcizlerin, bilhassa yavruların rızıklarının mükemmel verilmesi açık bir tarzda Rezzâk-ı Rahîm'i göstermektedir.

Rızkımızın bizlere ulaşması için aradaki sebepler birer perdedir. Allah Teâlâ her canlıya takdir ettiği rızkı sebepler eliyle göndermektedir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler birer sebeptir.

Canlıların rızıklarını arayıp bulması, hususan insanların güçleri yettiği nisbette kimseye yük olmamak için bizzat çalışarak helâlinden nafakalarını kazanmaları Allah'ın emridir.

Başta namaz, oruç gibi ibadetleri yaptıktan sonra çalışmak da bir ibadettir.

Hatta hadîs-i şerifte, "Helâl yoldan kazanç aramak her Müslüman üzerine farzdır." buyurulmuştur.

Rabbimiz yeryüzünü insan için hazırlamış, her şeyi insana hizmetçi yapmış, zemin sofrasını türlü türlü nimetlerle donatmış, insanlara "Çalışınız, kazanınız! Tembelliği terkediniz! Gayretli, hareketli olunuz! Meşru dairede israf etmeden yiyiniz, içiniz!" ferman etmiştir.

İnsan da akıl, ilim ve çalışmak suretiyle bu nimetlerden faydalanmasını bilmelidir. Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de,

 "Yeryüzünü size boyun eğdiren Allah'tır. Öyleyse yerin sırtlarında dolaşın ve Allah'ın verdiği rızıktan yiyin. Sonunda dönüşünüz O'nadır." (Mülk, 67/15) buyurulur.

Yâni yeryüzü işlenmeye müsaittir, dağlar hazineli direktir; altını, üstünü araştırmak, faydalı imkânları ortaya çıkarmak, madenleri işlemek, hazineleri çıkarmak insanın işidir.

Böyle zengin bir dünyada aç, susuz, işsiz, kârsız dolaşmak insanın kusurudur. Akıl anahtarıyla bu kapılar açılmalı, ilim ve fen vasıtasıyla her nimetten istifade edilmelidir.

Allah'a tevekkül bahanesiyle Müslümanın oturması, tembelhanelerde ömür sermayesini israf etmesi, rızk için çalışmayı ihmal etmesi caiz değildir. Çalışarak kendine ve ailesine kâfi miktarda kazanç elde etmeye gücü yeten kimsenin dilenmesi, rızkını başkasından beklemesi dinen yasaktır. Kuvvetli adamın sadaka alması da doğru değildir.

Muhterem mü'minler!

Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, Kasas Sûresi'nde şöyle buyurmuştur:

"Allah istirahatınız için geceyi lütfedip vermiş. Verdiği rızkı aramanız için de gündüzü yaratmıştır. Bunlar O'nun rahmetinin eseridir. Belki artık şükredersiniz." (Kasas, 28/73)

Müslümanın vazifesi, bir iş, bir meslek tutup meşru dairede çalışarak helâl ve temiz kazanmaktır. Zira en bedbaht, en muzdarip, en sıkıntılı işsiz adamdır. Mesûd bir hayat, çalışmakla kazanılır. Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlarsa kendilerini kötülüklerden kurtaramazlar.

Çalışmak sıkıntıyı, fakirliği izale eder. Yalnız çalışma hayatımız meşru ölçüler içinde olmalıdır. Gayrimeşrû işlerde çalışmak Allah'ın emrettiği çalışma değil, nefis ve şeytana köleliktir; Allah yanında hiçbir kıymeti yoktur, zararı çok, hesabı çetindir.

İslâm nazarında en faziletli kazanç yolları ziraat, ticaret ve sanattır. Memuriyet ve işçilik de dinimizin mubah gördüğü kazanç yollarındandır. Dinimizde ölçü şudur:

"Herhangi bir ferdin mutlak zararına dayayan kazanç yolları gayri meşrûdur. Karşılıklı rızâ, iyi niyet ve dürüstlükle fertlerin birbirlerinden istifadelerini temin eden kazanç yollarıysa meşrudur."

İslâm'ın yasakladığı kazanç yolları şunlardır: 

Fuhuş ve zinaya teşvik ve tahrik eden her türlü oyun ve sanatlar, içki ve uyuşturucu madde yapım ve satımı, faizli muamelelerin bütünü haram kazanç yollarıdır. Haram ise ateştir; meşgul olanları hem dünyada, hem cehennemde yakar. Haramdan kaçanı Allah korur.

Aziz Kardeşlerim!

Çalışmak ve helâlinden kazanmak ve meşru yollarda harcamak hedefimiz olmalıdır.

Dünyada kalacağımız kadar dünya için, sonsuz olan âhiret hayatımız kadar da âhiretimiz için çalışmalıyız. Sırf dünya için yaratılmadığımızı unutmamalıyız.

Bizler ebedî bir hayatı kazanmak için ömür sermayesiyle bu dünya pazarına gönderilmişiz.

Âyet-i kerimedeki ifadeyle, "Ve elleyse lil insani illâ mâ se'â! Ve lel âhiretü hayrulleke minel ûlâ!"

Âhiret dünyadan hayırlıdır. Zira bu fânî ve geçici, âhiret bakî ve ebedîdir. İnsan için çalışıp kazandığından başka bir şey yoktur.

Maddî rızkımızı kazanmaya çalıştığımız gibi, manevî rızkımız için de çalışmalıyız.

Midemiz ekmeğe, suya muhtaç olduğu gibi kalbimiz îman derslerine, aklımız ilim ve irfana muhtaçtır.

Bedeni besleyip hayatımızın esası olan ruhu gıdasız bırakmak, plânsız ve programsız bir çalışmadır. Beden ruhla kaimdir. Ruh sultan, beden onun hizmetkârıdır. Beden ölür, ruh ölmez! Ruhun gıdası, başta namaz ve diğer ibadetlerdir. İnsanın bu dünyada en mühim işi, ibadetlerini yapmaktır. Ondan sonra dünyalık işler de ibadet hükmünü alır.

Resûl-i Zîşan Efendimiz (asm)'in ümmetini çalışmaya teşvik ettiği birkaç hadîs-i şeriflerini dinleyelim:

"Çalışınız! Herkes niçin yaratılmış ise ancak onu yapabilir."

"İki günü müsavî olan zarardadır."

"Hiçbir kimse yiyecek olarak el emeğinden daha hayırlısını yememiştir. Allah'ın Resulü Dâvud Aleyhisselâm da el emeğini yerdi."

"Herhangi birinizin ipini sırtına alıp bir demet odun getirerek satması ve bununla Allah'ın onun şerefini koruması, istemesinden daha hayırlıdır. Zira insanlar ona istediğini ya verirler ya da vermezler."

"Veren el, alan elden üstündür."

Enes bin Mâlik (ra), "Yâ Resûlallah! Dualarımın kabul olmasını istiyorum, bana bunun yolunu gösterir misiniz?" dedim.

Resûl-i Ekrem (asm) ferman etti: "Yâ Enes! Helâl kazan, duan makbul olur. Zira kişi ağzına haram bir lokma götürse, 40 gün duası kabul olunmaz." buyurdu.

Evet muhterem Müslümanlar!

Boş durmayınız, çalışınız! Kazandığınız helâl fakat az kazanca kanaat ediniz!

Helâl ve haram ölçüsünü elden bırakmadan çalışınız!

Çoluk çocuğunuza haram lokma yedirmeyiniz! Sonra "haramzade" olurlar, yakanıza yapışırlar, size düşman ve şikâyetçi olurlar!

Kazancınız az olsun, temiz olsun!

Unutmayınız ki:

Helâl dairesi geniştir; harama girmeye hiç lüzum yoktur.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun